5 yıl sonra Akkad'ı bir kez daha anacağız
15 Yıl Önce Güncellendi
2012-03-25 07:02:42
O günün akşamında İstanbul-Bakırköy / Cem Karaca Kültür Merkezi'nde benimle birlikte olanlar ya da en azından ekran başına geçip de TV Net ve Hilâl TV'yi izleyenler, "Şehâdetinin 2'nci Yıldönümünde Yapımcı-Yönetmen Mustafa Akkad'ı Anma Töreni"ni hiç kuşkusuz ki hemen hatırlayacaklardır.
Çalışmalarına birkaç ay öncesinden başladığım ve her aşamasına çok ciddi emekler verdiğim ayrıcalıklı bir etkinlikti. 9 Kasım 2005 tarihinde Ürdün'ün başkenti Amman'da kızıyla birlikte El Kaide bombalarına kurban verdiğimiz bu büyük Müslüman sinemacıyı, o akşam davetimize icabet edip salonu dolduran 600 dolayındaki sinemasever -ve aynı zamanda da vefâkâr- konukla birlikte, ruhuna dualarımızı göndererek yâdetmiştik. O'nu hayattayken birebir tanıyıp görüşmüş olanların hatıraları ve geride bıraktığı destansı filmlerden unutulmaz görüntüler eşliğinde...
O akşam, gelecekte çok zor bir araya gelebilecek türden, son derece güzide bir kitleyi buluşturmuştu Akkad'ın adı ve eserleri... Kimler yoktu ki salonda konuşmacı ya da konuk olarak... Bir kere, artık ebedî hayatını yaşayan merhum Yücel ağabey oturuyordu en ön sıralarda; Türkiye'de müslümanca bir sinema perspektifinin temellerini atan öncü sanatçı Yücel Çakmaklı... Sonra, İhsan Kabil, Sefer Turan, Hüsnü Mahli, Nihal Bengisu Karaca, Selahattin Yazıcı ve daha nice gazeteci, yazar, çizer, sanatçı, aktivist...
Dahası, aynı dönemlerde Suriye Devleti ile aramızda bugünkü gerilimle kıyas kabul etmeyecek düzeyde güçlü bir dostluk rüzgârı esmekte olduğundan, bu komşu ülkenin Ankara Büyükelçiliği ve İstanbul Başkonsolosluğu'ndan önemli simâlar da -merhum sinemacı Akkad'ın Suriye asıllı olmasından hareketle- protokol sıralarındaki yerlerini almışlardı.
TV Net ve Hilâl TV'den naklen yayımlanan o anma töreni, şimdiye kadar kültür-sanat ve özellikle de sinema odaklı pek çok etkinliğe imza atmama rağmen, meslek hayatımın en "özel" işlerinden biriydi. Hâlâ da hatırladıkça gurur duyarım. Hele hele, etkinliği başından sonuna kadar ekip olarak izleyen El Cezire televizyonuna mensup Arap muhabirin tören bittikten sonra yanıma yaklaşıp da "Bizleri utandırdınız Seyyid Ali Murat" demesini unutabilmem mümkün değil. "Neden ki kardeşim, hayırdır, size karşı bir kusurumuz mu oldu yoksa?" diye sormuştum, adını şimdi hatırlayamadığım o genç arkadaşa... Muhatabım da "Bilakis" diye karşılık vermişti, "Akkad bir Arap sanatçısıydı. Fakat, şehâdetinin üzerinden iki koca yıl geçmesine rağmen, İslâm coğrafyasında O'nun için bu boyutlarda bir tek anma töreni bile düzenlenmedi. Böylesine samimi bir vefâ gösterisi ilk kez İstanbul'da gerçekleşiyor ve buna da siz Türkler öncülük ettiniz. Arap bir medya mensubu olarak, benim utancım işte tam olarak bundan dolayıdır."
Ve Katar-Doha merkezli El Cezire kanalı, benzer türden kültür-sanat haberlerinin günlük haber bültenleri içindeki hakkı genelde 3-5 dakika olmasına rağmen, ilerleyen günlerde törenden 15 dakikalık bir özet paketi yayımlayacaktı.
Şimdi, aradan yaklaşık 5 yıl geçtikten sonra, teknik açıdan 2007'deki boyutlarda olamasa bile samimiyet açısından ona denk olması için -yetkililerle yaptığımız iş bölümünün bana düşen kısmında- elimden geleni ortaya koyduğum ikinci bir "Mustafa Akkad'ı Anma Etkinliği" daha düzenliyorum. 31 Mart 2012 Cumartesi günü, İstanbul-Galatasaray'daki Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde gerçekleşecek bu etkinlik...
Projeme sahip çıkıp onun gerçekleşmesi için gerekli bürokratik zemini oluşturan mercî de İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı... Gazeteci-yazar ağabeyimiz Abdurrahman Şen'in kısa bir süre önce -son derece isabetli bir kararla- yöneticiliğine atandığı, kültür ve sanat başkentimiz İstanbul'da yıllardan beri kültür ve sanatın nabzını tutan kurum...
Bu başkanlığa bağlı Kültür Müdürlüğü ve yine İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraklerinden Kültür A.Ş. de etkinliğin koordinatörleri arasında yer almakta...
İlgili adreslerde görev yapan bir dizi güzel kalpli insan, hiçbir ekonomik beklentimin olmadığı (içinden sürekli cerahat akıtıp duran "internet mağaraları"na tünemiş bir takım "insanımsı"ların klavye başında iğrenç bir pervasızlık içinde atıp tuttukları gibi, bu tür kültürel-sanatsal etkinlikleri gerçekleştirdiğimizde milyonluk servetler falan götürmüyoruz. Tam aksine, üstlendiğimiz görev, verilen bütçe itibarıyla ucu ucuna bitti mi resmen zil takıp oynuyoruz!) bu anma töreni için bana İstanbul'un stratejik bir noktasında hoş bir salon, konuklarımı onlara yakışır şekilde ağırlayabileceğim nezih bir ortam ve ortaya çıkacak kırtasiye masrafları için de makûl bir bütçe tahsis ettiler. Ben de şahsıma duyulan bütün bu güven ve harcanan çabaları boşa çıkarmamak arzusuyla, son bir haftadır canımı dişime takmış bir vaziyette hazırlık yapmaktayım.
Öncelikle, sinema arşivimde bulunan, yıllar içinde sabırla biriktirdiğim ve pek çoğunu da şimdiye kadar geniş geniş sergileyecek bir ortam bulamadığımdan dolayı çaresizce karton kutularda istiflediğim yüzlerce kare lobi kartı, set fotoğrafı ve film afişlerini orada düzenleyeceğimiz günübirlik bir sergi kapsamında ilk kez sinemaseverlerle paylaşacağım. Yıllar içinde biriktirdiğim iddialı bir arşivin bütün parçalarını olamasa bile, benim açımdan en gözde malzemeleri bu sergiye dahil ettim. 60'a yakın foto-blokta 300'den fazla görseli -ki bunların büyükçe bir kısmını daha önce başka herhangi bir medya organında görmediniz- inceleme fırsatı bulacak o gün anılan mekânı ziyaret edecek olan konuklarımız... Sergiyi gezmek isteyenler, sabah saat 10.00'dan akşam 21.00'e kadar diledikleri bir zaman diliminde Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'ne uğrayabilirler. Ancak, bunun tek günlük bir etkinlik olduğunu ve tekrarının olmayacağını bir kez daha hatırlatayım.
Öte yandan, Akkad'ı ve sinemasını ana hatlarıyla anlatan 10-15 dakikalık bir de tanıtıcı film hazırlıyorum. Diyeceksiniz ki Akkad gibi bir adam 15 dakikaya sığar mı? Sığmaz elbette, bunun ben de farkındayım. Fakat, yine tek günlük bir anma etkinliğinde, doyumluk değil tadımlık misâli bir belgesel gösterisi bu... Daha geniş çaplısını, sanatçının 7'nci vefât yıldönümünü kutlama imkânı doğarsa, Kasım-2012'ye yetiştireceğim inşaallah...
Ve aynı gün, aynı mekânda yine Akkad sineması üzerine bir de panelimiz olacak ki sinema sanatına ilişkin benzer türden kapalı salon toplantılarında şimdiye kadar görülmemiş bir çok sesliliğin simgesine dönüşmeye adaydır bu panel... Moderatörlüğünü üstleneceğim o buluşmada Dr. Yusuf Kaplan (Yeni Şafak köşe yazarı/İletişim bilimci), Murat Tolga Şen (otekisinema.com / medyaradar.com / beyazperde.com siteleri sinema-TV yazarı) Bedir Acar (Star gazetesi kültür-sanat servisi şefi) ve Banu Bozdemir (cinedergi.com / beyazperde.com / otekisinema.com siteleri sinema-TV yazarı) kendi perspektiflerinden Akkad'ın geride bıraktığı kültürel mirasa ilişkin gözlem ve düşüncelerini paylaşacaklar salondaki dinleyicilerle...
Ayrıca, İslâmî ilimler araştırmacısı, TV programcısı dostum Dr. Ömer Çelakıl'dan Yeşilçam'ın kıdemli yapımcı-yönetmeni Kunt Tulgar'a kadar çok geniş bir yelpazeden seçkin bir konuk kitlesi de o gün orada bulunacaklarına dair peşinen söz verdiler.
Bu arada, sıradanlığa saplanıp kalmayı, defalarca yapılmışı aynen tekrar etmeyi hiç sevmediğimi iyi bilen dostlarım şunu da bir kenarda not etsinler ki geçmişte organize ettiğimiz her etkinliğe nasıl ki farklı bazı çizgiler kazandırmışsak, gelecek hafta sonunda düzenlenecek anma töreninde de şimdiye kadar benzerlerinde görülmemiş türden bazı özel sürprizlerimiz olacak. Ben size şimdilik bunlardan yalnızca iki tanesini çıtlatmakla yetineyim. "Çağrı" ve "Ömer Muhtar"ın günümüzde artık dünya üzerinde (bu formatta) hiçbir sürümü kalmamış destansı müziklerini içeren, Amerikalı özel bir koleksiyoncudan temin edilme (henüz jelatinleri bile açılmamış), 1977 ve 1981 baskı tarihli iki adet çok nadide LP plak salonda bulunan iki şanslı sinemasevere armağan edileceği gibi, yanı sıra dileyen bütün ziyaretçiler de "Çağrı"nın Türkiye'de var olan yegâne "film şeridi" kopyasını, salona kuracağımız 16 mm'lik gerçek bir sinema makinesinin makinistliğini yapmak suretiyle bu cihazın hemen karşısındaki küçük bir beyazperdede bizzat oynatma ayrıcalığını yaşayacaklar.
Velhasıl, bir kez daha, "zevk sahibi Müslümanlara yaraşır kalitede" bir sinemasal etkinliğe imza atmak için elimizden geldiğince çırpınıyoruz. Bizleri ve sinemayı seven, yanı sıra anılan tarihte İstanbul'da bulunabilecek olan bütün gönül dostlarımız peşinen davetlidir.
Diğerleri ise her zaman olduğu gibi yine uzaktan izlemekle yetinecekler.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON VİDEO HABER
Haber Ara
Yorum Yap