DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

Patlama ve iki yorum

2012-05-26 09:24:06
PKK sempatizanı bir okurumuz var, hemen hemen her gün mail atar.

Gazeteyi ve beni eleştirir, eleştirir diyorum ama aslında yazılarında öfkesini ifade biçimi eleştiriyi epey aşar, daha ziyade hakaret eder.

Babamın deyişiyle “el içinde zülüf kesiyoruz”, her lafı duyacağız.

Dün gönderdiği mail çok ilgimi çekti.

Özetle, “Ben şimdi ne olacağını söyleyeyim” diyordu, “devlet bir yerde açık verecek, PKK saldıracak, on- on beş asker ölecek, gündem değişecek, Uludere unutulacak”.

Bu ülkedeki insanların mantıklarının çalışma biçimi çok ilginç, “PKK’nın bir saldırısıyla” gündemin değişeceğini öngörüyordu ama bundan dolayı “saldırıyı” yapacağını tahmin ettiği PKK’yı değil de saldırıda askerleri “ölecek” olan orduyu ve devleti sorumlu tutuyordu.

“Oyun bu kadar açıksa neden PKK saldırıyor” demiyordu.

Bir “tuzak” kurulacağını iddia ediyordu ama bu “tuzağa” düşecek olan, onun gördüğünü görmeyen PKK liderlerini bundan dolayı eleştirmek aklına gelmiyordu.

Devleti ya da hükümeti desteklediği için onların hiçbir hatasını görmek istemeyenler olduğu gibi PKK’yı ya da başka bir örgütü tutunca da onun hiçbir hatasını görmek istemeyenler çok bu ülkede.

Kürt ya da Türk, solcu ya da sağcı, dindar ya da dinsiz, hepimiz bu toprakların çocuklarıyız ve hepimiz “eleştirmek düşmanlıktır” anlayışından nasibimizi almışız.

Neyse, bu çarpılmayı kolayından değiştiremeyeceğiz, bunu böyle kabul edip, bir gün değişeceğini umut edeceğiz.

Mail’de asıl ilginç olan bir saldırının olacağını öngörmesiydi.

Ve onun öngördüğü saldırı Pınarbaşı’nda gerçekleşti.

İlk iddialara göre üç PKK’lı bomba yüklü arabalarını Emniyet’in önünde patlattı, bir polisle saldırıyı düzenleyen üç PKK’lı hayatını kaybetti, on kişi yaralandı.

Bizim okurun tahmin ettiği gibi de bu saldırı gündemin göbeğine yerleşti.

Son günlerde çok kızışan Uludere tartışması da kenara itildi.

Bu saldırının PKK’ya ya da Kürt meselesine nasıl bir fayda sağladığını bilmiyorum ama Uludere tartışmalarından bunalanları bir süreliğine de olsa dikkatlerin odağı olmaktan kurtardı.

Hâlbuki Uludere katliamı ve o katliamdan sonra Başbakan’ın ve hükümetin tutumu, içinde bulunduğumuz durumu çok net ortaya koyuyordu.

Bunun tartışılması, “o saldırıda kurban edilenleri” suçlamaya doğru kaymaya başlayan hükümeti ciddi biçimde sarsacak, bu zehirli ve düşmanca yaklaşımın AKP’nin tabanını da açıkça yaraladığını iktidara gösterecekti.

Sadece AKP’nin “tabanı” değil “tavanı” da belki de ilk kez bu kadar görülür biçimde çatlıyor.

Dindarların önemli bir kısmının da bu olanlardan rahatsız olduğunu, AKP’nin nereye gittiğini sorgulamaya başladığını, yapılanları, söylenenleri, haksızlığı içine sindirmekte zorlandığını, vicdanlarının yaralandığını hepimiz fark ediyoruz.

Uludere ile ilgili iki farklı yoruma rastladım dün.

Sadece bu iki yorum ve bu yorumları yapanlar bile Uludere’nin nasıl bir siyasi atmosfer yarattığını ortaya koyuyor.

Mümtaz Soysal, Başbakan Erdoğan’ın Uludere hakkındaki sözlerini çok beğenerek “Erdoğan’ın tam bir Atatürkçü gibi konuştuğunu” söyledi.

İnsanları öldürüp sonra da “tazminatı verdik ya, daha ne yapalım” demenin Atatürkçülük olduğunu da böylece öğrendik.

Sanıyorum, samimi Atatürkçüler de Soysal’ın bu yorumundan huzursuz olacaklar.

Mümtaz Soysal’ın bu açık “Atatürkçü” desteği, Başbakan Erdoğan’ın geldiği noktayı AKP’lilerin daha derinden düşünmesini de sağlayacaktır.

Erdoğan’ın sözlerini “Atatürkçü” bulan Mümtaz Soysal’dan böyle bir övgü gelirken, muhafazakâr bir gazete olan Yeni Şafak’ta Ali Akel çok sert bir eleştiri yazdı.

Hakkını yediğim varsa beni bağışlasın, benim görebildiğim kadarıyla bugüne dek Uludere konusunda muhafazakâr medyadan yükselen en büyük çığlık Akel’in kaleminden duyuldu.

Muhafazakâr medyadaki dürüst insanların da “iktidar” ile “hakkaniyet” arasındaki sıkışmaları yırtmaya başladıklarını, hakkaniyet adına hareket ettiklerini görmek doğrusu beni çok sevindirdi.

Vicdan sahibi bir muhafazakârdan, inançlı bir dindardan beklenen duruşun bu olduğuna inanıyorum çünkü.

Tuncer Köseoğlu’nun Uludere katliamında öldürülen Erkan Encü’nün ağzından yazdığı muhteşem yazısında, “Ölmeseymişiz... Hâkim karşısına çıkarıp yargılayacaklardı bizi. Ama öldük işte, özür dileriz Sayın Bakan” diyerek cevap verdiği İçişleri Bakanı’nın korkunç sözlerine, “Aşağıdaki Ahmet mi Mehmet mi, nereden bileceğiz” diyen Başbakan’ın insanın kanını donduran aldırmazlığına Akel’den gelen cevap, hükümeti de AKP’li yazarları da bir düşündürtecektir.

Türkiye kötü bir yere kayıyor, devlet gücünü arkasına alan bu kayışı önlemek için herkesin el ele vermesi gereken bir zamandayız.

Aklı, vicdanı, ahlakı, adaleti önemseyen her insana bir görev düşüyor burada, hepimizin birbirimize, herkesin her sese ihtiyacı var.
Görüş Bildir Bizimle Paylaş