Dolar

42,7002

Euro

50,2339

Altın

5.906,65

Bist

11.456,34

Kıran kırana

17 Yıl Önce Güncellendi

2010-03-28 15:24:00

Kıran kırana

Kavganın en sert yerindeyiz.

 

Hem aradan yumruk atıp hem de kavga etmiyormuş gibi durarak “her şey mutabakatla çözülsün” diyenlere bayılıyorum doğrusu.

 

Ne mutabakatı?

 

İki tarafın birden “kazançlı” çıkacağı bir “oyun” değil bu, bir tarafın kazanıp, diğer tarafın kaybedeceği bir kavga.

 

Halkın iradesiyle oluşmuş bir parlamentonun “411 oyla geçirdiği” bir kararı “yok sayan”, kendisini halkın iradesinin üstünde gören, hukuka aldırmayan birkaç yüz “hukukçu” mu bu ülkeyi orduyla birlikte yönetecek yoksa halkın seçimiyle işbaşına gelen parlamento mu ülkeyi yönetecek?

 

Böyle bir kavgada kim kimle, niye anlaşıp mutabık kalacak?

 

Anayasa Mahkemesi’nin “türban kararı”, halka da, hukuka da, parlamentoya da, demokrasiye de hatta bizzat bu ülkenin “gerici” anayasasına da karşıydı.

 

Ülkeyi, bu Anayasa Mahkemesi mi yönetecek?

 

Türkiye’yi 1923’ün tek partili diktatörlük rejiminin içine hapsetmek isteyen yargıçlarla generaller mi egemen olacak yoksa bu ülkenin 2010 yılının şartlarında yaşayan halkı mı kendi geleceğini belirleyecek?

 

Vereceğimiz karar bunu ortaya koyacak.

 

Ergenekon’u soruşturan, devletin içindeki çeteleri ortaya çıkartan bir hukuk sistemimiz mi olacak yoksa “Ergenekon’un avukatı” olan CHP’nin cüppeli taraftarları, darbecilerle Ergenekoncuları mı koruyacak?

 

Biz çeteleşmiş, disiplinden kopmuş bir aşiret devleti mi istiyoruz yoksa çağdaş, disiplinli, hukuka uygun bir devlet mi istiyoruz?

 

Bunun mücadelesi yapılıyor.

 

Bir orgeneralin emriyle savcıları görevden atan hukukçular mı bize istediklerini dikte ettirecek yoksa hukuk neyi emrediyorsa onu yapacak hukukçularla yeni bir sistem mi kuracağız?

 

28 Şubat darbesini destekleyen hukukçulara mı adalet sitemimizi teslim edeceğiz yoksa darbelere geçit vermeyen bir hukuk sistemi mi kuracağız?

Halkı küçümseyenler, halkı aşağılayanlar, halka güvenmeyenler, kendilerini içinden çıktıkları halktan daha üstün görenler mi “efendilik” yapacak yoksa bizzat halkın kendisi mi kendi ülkesinde “efendi” olacak?

 

Halk, parlamentoyu seçiyor.

 

Hukuk sistemimiz ise parlamentoyu ve halkı devreden çıkarmaya uğraşıyor.

Düşünün ki bu “hukuk sistemi”, yalnızca eşinin başı örtülü diye bir politikacının “cumhurbaşkanlığı makamına” çıkmasını engelleyebilmek için “367 rezaletine” fütursuzca imza attı.

 

Ordunun aynı amaçla verdiği “muhtıra” karşısında sesini bile çıkarmadı.

Cumhurbaşkanının kim olacağına bir avuç generalle, bir avuç yargıç mı karar verecek yoksa bu halkın seçtiği parlamento mu?

Kavganın bir yanı, eski rejimin aynen sürmesini, halkın ezilmesini, generallerle ordunun memleketin “ağaları” olmasını, hukuku, yasayı, anayasayı rahatça çiğneyebilmesini savunuyor.

 

Nasıl uzlaşacağız bu insanlarla?

 

Niye uzlaşacağız?

 

Bugüne kadar halkı ezdiler, sindirdiler, susturdular, yanlarına aldıkları medyayla bütün istediklerini yaptılar, devletin paralarını istediklerine dağıttılar.

 

Bunun sürmesine mi izin vereceğiz?

 

Halk bunu istemiyor artık.

 

Zaten kavganın diğer tarafını da “halkın iradesinin” üstünlüğüne inananlar oluşturuyor.

 

Bu anayasa değişiklikleri yetersiz, eksik ama sistemin en can alıcı yerine, “hukukçu sultasına” dokunuyor, bu sultayı ortadan kaldırıyor.

 

Bu sultadan yana mısınız bu sultaya karşı mısınız?

 

Soru bu.

 

Ve, bu kavganın iki yanı arasında bir uzlaşma ihtimali yok.

 

Ya generallerle yargıçlar kazanır ya da halk kazanır.

 

Bu ikisinden biri diğerinin üstünlüğünü, hakkını, yönetimini kabul edecek.

 

Generaller karargâhlarına, yargıçlar kürsülerine dönüp siyaseti halkın temsilcilerine bırakana kadar da bu kavga bitmez.

 

Uzlaşması, mutabakatı, anlaşması olmayan kıran kırana bir kavganın göbeğindeyiz, ya bu rejimi değiştirip gerçek bir devlet kuracağız ya da bir aşiret devletinin yasa tanımaz ağalarının baskısı altında ezileceğiz.

Boks karşılaşmalarında müsabaka “beraberlikle” biterse, şampiyonun şampiyonluğu sürer, şampiyonluğun el değiştirmesi mutlak galibiyet gerektirir; bu da bunun gibi bir mücadele, “mutabakat” dedikleri “beraberlik”, eski sistemin devamı anlamına gelir.

 

Mutabakat isteyenler, beraberlik olsun diyenler, aslında “eski sistem sürsün” diyorlar, onlara aldırmayın.

 

Generaller, yargıçlar ve onların partileriyle medyası kabul etmek istemese de bu ülkede bir halk yaşıyor ve şampiyonluk onun bileğinin hakkı.

 

Hakkını alana kadar da bu kavga bitmez.

 

Taraf

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara