Dolar

34,8959

Euro

36,5882

Altın

3.011,31

Bist

10.058,63

Hakim adeta canlı bir bomba gibi davranmış!

İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demir: 'Cumartesi günü hukuk skandalına imza atan o hakimler bir emirle Alamut Kalesi'nden aşağı atladı. Bu bir intihar saldırısıdır. Bu olay dışarıdaki bir suç örgütü üyelerinin hapisteki örgüt üyelerini kaçırma girişimidir. Bu hareketin DHKP-C'nin cezaevinden adam kaçırmasından farkı yok. Bir emirle hakimlik kariyerlerini yaktılar. Hepsi görevden el çektirilip yargılanmalıdır.'

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-04-27 08:59:43

Hakim adeta canlı bir bomba gibi davranmış!
 
25 Nisan Cumartesi gecesi Türkiye hukuk tarihine geçecek bir skandala sahne oldu. İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Metin Özçelik , Sulh Ceza Hakimlerinin tamamını devre dışı bırakarak 75 polisin tahliye talebinin İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Mustafa Başer tarafından karara bağlanacağını açıkladı. Bu karardan birkaç saat sonra Hakim Mustafa Başer Tahşiyeciler kumpasından tutuklu 75 sanığın tahliyesine karar verdi. Tamamen hukuksuz olarak alınan bu karar 10. Sulh Ceza Hakimliği'nin verdiği bir kararla "yok hükmünde" kabul edildi.

Paralel yapının bir kumpası daha boşa çıkarken kamuoyu, Paralel yapının hala yargıda operasyon gücünün bulunduğunu gördü.

Cumartesi günü yaşanan bu hukuk skandalını, yargıdaki Paralel suç örgütünün nasıl temizleneceğini cesur çıkışları ile tanınan İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demir, Sabah gazetesinden İsa Tatlıcan'a konuştu. 

-Mehmet bey Sulh Ceza Hakimlikleri'nin görevi nedir?

Sulh Ceza Hakimlikleri geçtiğimiz yıl 6545 sayılı bir kanunla kurudu. Görevleri de soruşturma sırasında savcılığın ihtiyaç duyduğu hakimlik kararına vermek. Tutuklama ve tahliyeler de bu görev cümlesindendir. Soruşturma sırasında savcılık bir kişinin tutuklanmasını istiyorsa bunu Sulh Ceza Hakimleri yapar. Tahliye istenirse bunu da Sulh Ceza Hakimleri yapar.

BÖYLE BİR YETKİLERİ YOK

- Geçtiğimiz Cumartesi günü Asliye Ceza Hakimi reddi hakim talebini yerinde bularak bütün Sulh Ceza Hakimliklerini devre dışı bırakarak davayı Asliye Ceza Hakimliğine verdi. Böyle bir yetkisi var mı?

Yasa tahliye ve tutuklama görevini Sulh Ceza hakimliğine vermiş. Ancak 27. maddeye göre Sulh Ceza Hakimi reddedilirse buna Asliye Ceza Hakimi karar veriyor. Ama bir hakim için karar verebilir. Cumartesi günü yaşanan olayda bütün Sulh Ceza Hakimleri'nin reddedilmesine karar verildi. Bakacak hakim yok denilerek tahliye taleplerini karara bağlaması için başka bir Asliye Ceza Hakimi görevlendirildi.

-Böyle bir karara yetkisi yok mu?

Bütün Sulh Ceza Hakimlerini reddedemez. Veremez ama diyelim böyle bir garip karar verdi. Böyle bir durumda HSYK'ya yazması ve oradan bir Sulh Ceza Hakimi görevlendirilmesi talebinde bulunulması gerekirdi. Keyfine göre hakim belirleyemez.

TAMAMEN BİR TEZGAH KURULMUŞ

- Peki davayı Sulh Ceza Hakimlerinden alıp Asliye Ceza hakimlerine vermek ne anlama geliyor?


Buradaki olay tamamen tezgah kurmaya yönelik. Tamamen keyfi ve amaca yönelik bir uygulama ile karşı karşıyayız. Hiçbir hakim kanunu, yasayı, hukuku eğip bükerek kendi yandaşlarına menfaat sağlayamaz.

-Yandaşları derken Paralel örgütü mü kastediyorsunuz?

Örgüt var mı, yok mu diyorlar ya. Buyurun işte size örgüt. Bu örgüt o kadar pervasız ve çekincesiz davranıyor ki. Önceden tedbirli davranırlardı. Artık açık oynuyorlar. 1,5 yıldır devletle savaşan bir grup kendi sağlamasını yapıyor.

-75 kişinin tahliye etmeyi amaçlayan bu operasyon planlı bir hareket miydi sizce?

Bu iki Asliye Ceza hakimi herkes tarafından bilinen ve aynı doğrultuda hareket eden isimler. Belki de aylar önce hesaplanmış kurgulanmış bir örgütsel faaliyet. Bu arkadaşların yaptıkları işlem Ceza Muhakemesi yasasının bütün hükümlerine aykırıdır. En hafif deyimiyle görevi kötüye kullanmaktır. Bunu da bir örgüt faaliyeti içerisinde yapılmıştır. Derhal görevden el çektirip yargılanmaları gerekir.

HAKİM ADETA CANLI BOMBA GİBİ DAVRANMIŞ

- Peki yargıdaki son operasyon sizce ne anlama geliyor?

75 kişiyi hukuk dışı yöntemlerle cezaevinden kurtarmaya çalışmak bir kamikaze hareketidir. Bu bir canlı bomba tavrıdır. Bu tamamen haşhaşi örgüt faaliyetidir. Bu çılgınlığı başka türlü açıklayamayız. Okyanus ötesindeki "üstad"larından kesin talimat almışlar. Kendi hakimlik kariyerlerini bitirecek kadar bu talimatı önemli görmüşler . Bu yüzden harekete geçmişler.

-Bu operasyonu gördükten sonra hala Paralel suç örgütünün varlığına inanmamak sizce mümkün mü?

Elbette değil. Şimdi hala eğer Türkiye'de bir paralel yapılanmanın ve bir cuntanın olduğundan tereddüt eden varsa bu hareket tamamını tekzip etmekte ve bu cuntanın varlığını gözümüze sokmaktadır. Bu ülkenin yöneticileri, yüksek bürokratları, aydınları Türkiye'de bir paralel cuntanın varlığını ve mücadele edilmesi gerektiğini herhalde anlamışlardır.

-Yargıdaki suç örgütlerinin temizliği emniyetteki kadar kolay değil. Sizce ne yapılmalı?

Ben baştan beri söylediğim bir söz var. İki şey yapılmalı. Darbeye teşebbüs eden edenlerin hakim ve savcıların tamamı hakkında soruşturma yapılmalı. HSYK 3. Daire bununla ilgili bir inceleme kararı başlattı. İkincisi ise bütün yönleriyle bu örgüt ortaya çıkarılmalı. Bunların işadamı, siyasetçi, yargı, polis ayağında kimler varsa birer birer ayıklanarak yargı önüne çıkarılmalı.

-Bu örgütün yargı ayağı İstanbul Adliyesi'nde hala güçlü mü?

İstanbul Adliyesi önemli bir yerdir. İstanbul'da paralel cuntaya bulaşmış hiçbir hakim ve savcı bırakılmaması gerekir. Bu adamlar çok pervasızca çalışıyorlar. Operasyon yapma güçlerini kaybettiler ama bu tür hukuk suikastleri yapmaya devam edebilirler. Çok çabuk suretle görevden el çektirmeleri ve açığa alınması gerekir.

HAKİM ALAMUT KALESİ'NDEN ATLADI

- HSYK 3 gün önce bu hakimler hakkında bir karar alsaydı Paralel medyanın şov yapmasının önüne geçilebilir miydi?

HSYK bu kadar ileri gideceğini tahmin edememiştir. Hiçbir hukukçu bu kadar ileri gideceklerini tahmin edemez. Bu yapılan hareket Alamut Kalesi'nden atlamak gibi bir şeydir. HSYK bu konuyu hukuki çerçevede çözmek istemiştir.

- Sizce bundan sonra bu tür intihar saldırıları yapabilirler mi?

Şimdi bu tür olayları önceden kestirmek çok zor. Bu tür taarruzlarda bulunabilirler ama artık hukuksuz her tür girişim akamete uğrayacaktır. Karşılarında paralel cuntaya bağlı olmayan çok değerli hakim ve savcı grubu vardır. HSYK buna dahildir. Bu yapı olduğu sürece Paralelci cuntanın her türlü girişimi akamete uğrayacaktır.

DHKP-C'NİN CEZAEVİNDEN ADAM KAÇIRMASINDAN FARKI YOK

- 75 polis hakkında verilen bu karar basit bir görev kusuru ya da yetki gaspı olarak görülebilir mi?


Bu arkadaşların yaptığı hareket kesinlikle hukuki ve yasal bir hareket değil. Tamamen mensup oldukları örgütün elemanlarını cezaevinden kaçırmak için bir taarruz hareketidir. Etrafı çevrilmiş bir örgütün çemberi yarma hareketidir bu. Örgütün serbest üyeleri tutuklu üyelerini cezaevinden kaçırmaya çalışmaktadır. DHKP-C'nin kendi elemanlarını kurtarmak için cezaevinden örgüt üyelerini kaçırması gibi bir harekettir.

-Paralel örgütün bu operasyonu başarılı olsaydı ne olurdu?

Başarılı olsa diye bir şey olmayacaktı. Bunun başarılı olma ihtimali yoktu. Yetkisiz makamların verdiği kararlar savcılık tarafından infaz edilmez. Cumhuriyet Başsavcılığı infaz için kendisine gönderilen kararın yasaya uygun mu, yetkili merciler tarafından verilmiş mi bunu kontrol eder. Usule uygun değilse Savcılık bunu yerine getirmez. Bu kararın doğrusunu ister. Hata olarak Cezaevi yetkilileri tahliyeyi yerine getirseydi bile yeniden tutuklama kararı çıkartılırdı.

-Sonuç alamayacaklarını bile bile neden böyle bir operasyona giriştiler?

Bunların hesapladıkları bir netice almak değil. Bunların hesapladıkları tamamen bir algı operasyonudur. Bunlar tamamen biz bir örgütüz, gücümüz budur mesajını veriyor. Bu tamamen bir illegal örgüt tavrıdır. Buradan bir netice alınmaz.

MASUM AİLELER KENDİLERİNİ KULLANDIRMASIN

- Kararın "yok hükmünde" olduğunu bildikleri halde aileleri Silivri Cezaevi önüne getirerek ne yapmak istediler?

İnsanların duyguları ile oynuyorlar. Zaten cezaevinden çıkmayacaklarını bildikleri halde insanları kandırarak Cezaevi kapılarına götürüyorlar. O insanlar da artık düşünsün. Kendilerini bu örgütsel yapılarının kullanmasına izin vermesin. Eğer samimilerse bu cunta ile örgüt ile arasına mesafe koysunlar.

- Genelde Paralel Yapı ile cemaat farklı değerlendirilirdi. Yargıda sizce böyle bir ayırım var mı?

Şimdiye kadar yargıda Cemaat ayrı bu örgüt ayrı gibi düşünüyorduk. Son hareket gösterdi ki bu cemaatin tamamı aynı örgütmüş. 17-25 Aralık darbesine üç beş cunta elemanı değil bu örgütün tamamı teşebbüs etmiş. 1,5 yıldır devletle savaşan bir topluluk cemaat değil illegal bir örgüttür. Bunun böyle bilinmesi ve bu şekilde üzerine gidilmesi gerekir.

- Anlaşılan o ki, Yargı bu örgütten temizlenmeden Türkiye'ye huzur yok. Bundan sonra sizce ne yapılmalı?

Yargıda bu iş soruşturma yapılmadan olmaz. Öncelikle 17 ve 25 Aralık olayları bir darbeye teşebbüs olarak yorumlanmalı. Bu zaten Sayın Cumhurbaşkanı da sürekli darbe olarak yorumlanmaktadır. Darbe ayağında kimler görevliyse tespit edilenlerin tamamı da görevden atılmalıdır. Yönetime, idareye, bürokrasiye sızmış bütün örgüt elemanları hakkında çok ciddi bir soruşturma yapılması gerekir. Başka türlü Türkiye her an son olayda olduğu gibi suikastlere maruz kalabilir.

SON VİDEO HABER

Annenin uyuşturucu isyanı: 'Oğlumu kurtarın, artık kafayı yedim!'

Haber Ara