Abdülkadir Selvi: Erdoğan Kürtlere ne yaptı?
Abdülkadir Selvi, HDP Eş Genel Başkanları'nın dünkü açıkladığı seçim beyannamesini ele aldı...
10 Yıl Önce Güncellendi
2015-04-22 06:54:26
Yeni Şafak Gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi, bugünkü "Erdoğan Kürtlere ne yaptı?" başlıklı yazısında HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın 7 Haziran seçim beyannamesini değerlendirdi. Selvi, HDP'nin Türkiyeleşme adımlarını atarken sol jargondan kopmadığını söyledi. HDP'nin parti programındaki Kürt sorununa çözüm önerisini yetersiz bulan Selvi, Figen Yüksekdağ'ın Erdoğan göndermesini de eleştirdi.
İşte Abdülkadir Selvi'nin o yazısından:
HDP Eş Başkanlarını izledim gözlerim kapalı diye romantik bir cümle kurmak isterdim. Ama tam tersine, Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ'ı gözlerimi dört açarak izledim. AK Parti ve CHP'nin aksine HDP, seçim beyannamesini İstanbul'da açıklamayı tercih etti. Eğer seçimlerden önce açıklamayı tercih ederse, MHP'nin seçim beyannamesini de dört gözle bekliyoruz.
Kıyafetlerinden sunumlarına, kravatlarından fularlarının rengine kadar HDP Eş başkanlarının özenli bir hazırlık yaptıkları belli oluyordu. Ancak ben en çok biri susup diğerinin konuştuğu zaman zaman da araya espriler sıkıştırdıkları sunum tarzlarına bayıldım. Bir Stand-Up yetenekleri olduğu kesin. Neydi o atışmalar öyle! Baştan söyleyeyim, bildirge yeni, ama dil eskiydi. Eski demekteki kastım acılar, işkenceler üzerine kurulu geleneksel, “Ağıt dili”ni kast etmiyorum. Daha pozitif, daha Türkiyeli bir dil vardı ama marjinal sol örgütlerin jargonu hakimdi. Bir ara HDP mi yoksa ÖDP'mi diye düşünmedim değil.
Kürtlerin yüzlerini Ankara'ya dönmelerini, HDP'nin Türkiye Partisi olmaya soyunmasını ve Türkiye'yi bölmeyi değil, yönetmeyi hedef almalarını hep önemsedim. Hatta, ”Bizler Meclise” dediklerinde ben de “Tabi ki sizler Meclise” diye bu dileğe katıldım. DEP'liler Meclis'ten atıldığında büyük acılar yaşamış biri olarak,” “Bu Meclis sizin” dedim. Mutlu oldum. Ama Aslı Aydıntaşbaş kadar heyecanlanmadım. CHP'nin seçim beyannamesi karşısında da mutlu olmuştu Aslı Aydıntaşbaş ama HDP söz konusu olunca bayağı coşmuş. Ayaklarım CHP'de, gönlüm HDP durumu. Yayına çıkan gazetecileri izledim, tam anlamıyla arzular şelale…
Bu perspektiften bakınca HDP seçmenlerin karşısına, ”Türkiye vaatleri” ile çıktı. Hatta bir adım daha ileri gidecek olursak, bir vaat yağmuru ile karşı karşıya kaldı. Öyle ki, CHP ne verirse ben 5 fazlasını mantığı hakimdi. CHP, asgari ücreti 1500 lira mı yapacak ağanın elini kim tutar misali HDP, 1800'e çıkardı.
HDP, vaatleri birbiri ardına sıralayınca, necip Türk basını soruyu yapıştırdı. ”Kaynağı nereden bulacaksınız?” O an Selahattin Demirtaş'ın yüzüne baktım. Pası almıştı. ”Kaynak, sarayın kapatılması” dedi. Böylece popülizmin dibine vurmuş oldu. Bence daha kestirmeden gidip, ”Kaynak, Kandil'i kapatmak” dese hem memlekete büyük bir hizmet edecek, hem de yapabileceklerini vaat etmiş olacaktı.
Kürtlerin temsilcisi olan bir partinin seçim beyannamesinde Kürt sorununun çözümüne ilişkin ne dediklerini araştırdım. Biraz dikkat etmesem, Kürtlerin partisi, Kürt sorununu unutmuş diyecektim. Öyle değildi. En azından baskıya giderken o bölümü düşürmemişlerdi! Ama emeklilere yapacakları zammın bile gerisine atmışlardı. Duyduk duymadık demeyin. Kürt sorunu açısından Türkiye normalleşiyor arkadaşlar. HDP bile Kürt sorunun çözümünü nükleer enerji yatırımlarının durdurulmasından sonraya bırakıyorsa, bundan daha büyük bir normalleşme olmaz.
HDP'nin seçim bildirgesinde önemsediğim noktalardan biri, ”Türkiye'nin yeni kurucu gücü” yaklaşımıydı. Bence doğru ama eksik olan bir yaklaşım. Kürtler sadece yeni kurucu gücü değil, kadim kurucu güçlerden biridir. Ama bunu sadece seçim bildirgesinde hatırlamak yetmez. Seçim barajını aşamadıkları taktirde de biz ülkenin kurucu gücü olarak hareket etmelerine ihtiyaç var. Eğer barajı aşamadıkları taktirde de asli unsur refleksiyle hareket edebilirlerse ilk yapılacak seçimde barajları patlatır gelirler.
Figen Yüksekdağ'ın, seçim bildirgesini sunuş şekline takıldım. “Bu sunacağımız bildirge sultanın kabusu” dedi. Hangi sultan diye saflığa yatacak değilim. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı kast ettiği belliydi. Ama şunu da unutmaması gerekiyordu. Erdoğan o koltuğa, sultan babasının vefatı üzerine oturmadı. Bir gemi kaptanın oğlu olarak halkımızın yüzde 52 oranında verdiği destekle oturdu. Erdoğan'ı oraya padişah babası değil, bu millet oturttu. Anasının ak sütü gibi helal oylarla seçildi. Kürtlerin çoğunluğu Selahattin Demirtaş'a değil, Erdoğan'a oy verdi.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!
SON VİDEO HABER
Haber Ara