İsmail Kılıçarslan: Popülist İslamcılıktan Pop İslamcılığa
İsmail Kılıçarslan, muhafazakarlık ve İslamcılığı ele alırken aralarında farklar olduğunu belirtti...
11 Yıl Önce Güncellendi
2015-04-14 04:35:55
Yeni Şafak Gazetesi yazarı İsmail Kılıçarslan, bugünkü "Popülist İslamcılıktan Pop İslamcılığa" başlıklı yazısında, İslamcılık ve muhahafazakarlık karşılaştırması yaptı. Kılıçarslan, muhafazakarlığın yaşam biçimi İslamcılığın ise bir ideoloji olduğunu belirtti. İslam halkçı olmasa da zaman içinde böyle bir hüviyete kavuştuğunu, hem uluslararası hem de ülkedeki güçlerle mücadele içinde olduğunu söyledi. Ayrıca ne ülkemizde ne de dünyada İslamcılığın asıl kavramı içinde yer alabilecek bir düzenin olmadığını ileri sürdü.
İşte İsmail Kılıçarslan'ın yazısından bir bölüm:
Adını 'dümdük' koymazsak bu mesele başımızı çok ağrıtacak. Dolayısıyla hiç çekinmeden konuşmamız, tartışmamız lazım.
Bir kere şunu bir iyice anlayalım. Muhafazakârlıkla İslamcılık arasında, varoluşları gereği bir yapısal fark vardır. Muhafazakârlık, insanlığın bidayetinden beri var olan bir yaşam tercihi iken, İslamcılık 160. yılını idrak eden bir ideolojidir.
İslamcılık, 'halkçı' bir ideoloji olarak doğmamışsa bile, zaman içerisinde bu hüviyete bürünmüş, hem halktan olmayı hem de halkın dertleriyle hemhal olmayı kendisine şiar edinmiştir. 'Mazlum' kavramsallaştırmasını siyasal tercihinin odağına koyan ana akım İslamcılık, hem uluslararası güç odaklarıyla hem de ülkesindeki siyasal erkle bu kavram üzerinden mücadele etmeyi benimsemiştir.
'Popülisttir' İslamcılık. Eşitlikçi, adaletçi, gündelik dertlerle uğraşmayı önemseyen, gelir dağılımında adaleti, eğitimde fırsat eşitliğini, halkın refahını önceleyen bir dil kuragelmiştir. Ülkesindeki asgari ücretin düşüklüğünü dert etmeyen, şehrindeki fakirliğin ortadan kalkması için boğuşmayan, yerleşik bir sosyal adalet fikri olmayan, malın ve paranın kullanımı ile ilgili önermelere sahip olmayan İslamcı, 'yok hükmünde'dir.
Peki, güzel yurdumuzda böyle bir İslamcılık kalmış mıdır? Dahası sadece güzel yurdumuzda değil, tüm dünyada ana akım İslamcılık böylesi bir 'popülist ajanda' ile hareket etmeye devam edebilmekte midir?
Keşke 'evet' diyebilseydik bu sorunun cevabına.
Bugün Türkiye İslamcılarının içine düştüğü iki büyük tehlike vardır. Bunlardan ilki siyasete fazla güvenmektir. 'İslamcıları da temsil ediyor' diye, yapılması gereken hemen her şeyi AK Parti'den beklemek ana akım İslamcılığı günden güne bitirmektedir. Kendi ajandasını siyasal erkin uhdesine veren, gündelik politikayı haddinden fazla önemseyen, iki dernek üç vakıfla bahar gelir zanneden İslamcılık, kan kaybetmektedir. AK Parti'nin 'romantikleştirilmesi' süreci, İslamcılığın seyrüseferini olumsuz şekilde etkilemektedir. Bence yapılması gereken, AK Parti ile ilişkiyi 'seviyeli şekilde' sürdürmeyi başarmaktır. Ancak bu saatten sonra bu, oldukça zordur.
Bu durumun tam tersi daha da vahim sonuçlar doğurmuştur, doğurmaktadır. İslamcılığını 'AK Parti karşıtlığı/düşmanlığı' üzerinden ilerletmeye çalışan bazı isim ve kesimlerin acıklı fotoğraflarıyla doludur 13 yıllık albüm. Bazı gelenekli partilerin, bazı bel bağladığımız hocaların, bazı cemaat önderlerinin hali pürmelali pek fena olmuştur.
İkinci ve asıl büyük tehlike ise 'popülist İslamcılıktan Pop İslamcılığa' uzanan o berbat yoldur. Bilhassa İslamcılığın ne olduğuna dair en küçük fikri olmaksızın kendisini 'İslamcı' olarak tanımlayan insanlardan söz etmemiz gerekiyor 'Pop İslamcılık' derken.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!
SON VİDEO HABER
Haber Ara