'Sosyal medyadaki paylaşımlarınız ya arkadaşlarınızı incitiyorsa?'
Milli Gazete'den Mine Alpay Gün, sosyal medyada özel hayatın bütün alanlarının deşifre edilmesinin doğurduğu sorunları anlattı. İşte o yazı:
11 Yıl Önce Güncellendi
2015-04-12 16:59:41
Bugün ne yazayım diye haber sitelerinde dolaşırken bir yazıya rastladım, Cahide Sultan imzalı yazı, son günlerde çoğu insanı yaralamakta olan toplumun kötü bir fotoğrafını anlatmakta idi:
“Genç bir kızdım. Evlenme aşamasında olduğum gencin ailesi, O’na başka bir kızı uygun görünce, benden vazgeçtiler. Şimdi 30 yaşındayım.” diyen kardeşimiz şöyle devam etmiş mailine: “Çevremdeki insanların Ne zaman evleniyorsun? Neden evlenmiyorsun? Neyi kimi bekliyorsun sorularından o kadar sıkıldım ki her şeyin Allah’ın takdiri olduğunu bilmeden hayatıma karışıyorlar ve bazen çok kırıcı oluyorlar. İnstagram’da o paylaşılan cıvık cıvık yazılar, fotoğraflar, “Kocacımın hediyesi, kocamın sürprizi” vs. gibi şeyleri görünce ne kadar etkilenmemek istesem de gönlüm kırılıyor. Osmanlı devletindeki dul, bekâr olan hanımlar üzülmesin diye eşleriyle dışarıda bile yan yana yürümeyen evli hanımların inceliği varken bütün özel hayatlarını gözümüze gözümüze sokanların durumları ne olacak?
Ben de eşim, evladım, mutlu bir yuvam olmasını tabi ki isterim. Zira kaderimde yazılan vakit saat gelmediyse elimden dua edip Rabbime yalvarmaktan başka ne gelebilir? Sırf evli olmak için dini vecibelerini yerine getirmeyen, biriyle mi evleneyim? Yoksa sırf nefsimi tatmin için haram yolları mı seçeyim?
Bu imtihan benim için 2 yıldır çok zor bir süreç haline geldi. Allah’ın haram kıldığı çıplaklık yayıldı erkekler kadın beğenmez oldu. Allah korkusu azaldı. Olan bizim gibi hanımlara oldu. Kaşımıza, gözümüze laf eder oldular artık ki bu bir hanım için çok kırıcı.”
Neyimiz var, neyimiz yoksa sanal âlemde harcamaya, her şeyimizi insanların gözüne sokmaya adamışız kendimizi. Aldığımız verdiğimiz, yediğimiz içtiğimiz, kedimiz köpeğimiz, aşkımız evliliğimiz, yalanlarımız, hayallerimiz, çoluk çocuğumuz, incik boncuğumuz, mutfağımız, salonumuz, berjerimiz, konsolumuz, keyfimiz-konforumuz, boyamız cilamız, pılımız pırtımız… Artık bize ait olmayan umumileşmiş hayatlarımız…
Özel olmaktan çıkıp, umumileşen hayatlarımız sadece kendi görgüsüzlüğümüzün yörüngesinde kalsaydı; belki idare edilebilir, yenilip yutulabilir olurdu ancak, umumileşirken kırıp döktüklerimizin, ezip geçtiklerimizin hiç farkında olamıyoruz. Ezerek yükselmenin, yok sayarak var olmaya çalışmanın dayanılmaz ahlaksızlığıyla çürüyor toplum…
İmrenmek de gayet insani bir hal değil mi? Bekâr olan bir kız, evli bir hanıma imrenemez mi? Çocuğu olmayan, çocuklu birine gıpta edemez mi?
Dışarıda kadınlar olduğundan daha güzel gözüksün diye makyajı, kusurlar kapansın diye pudrayı, fondöteni, selfielerde daha güzel gözüksün diye flu ayarları icat ettiler. Dolgulu, silikonlu çamaşırlar, olduğundan daha büyük gösteren kirpikler, saç gibi görünen tokalar, gür saçları var diye düşündüren devasa topuzlar… Herkes vitrinlere oynuyor… Büyük bir yalanın üzerine kurulu hayatlarını, sahte güzelliklerini ha bire gözümüze sokup duruyorlar.
Devamı için tıklayınız
SON VİDEO HABER
Haber Ara