Gül, 18. Avrasya Ekonomi Zirvesi'nin, "Akil İnsanlar" oturumunda, "İnsanlık nereye gidiyor" konulu toplantıda yaptığı konuşmada, 21. yüzyılın ilk 15 yılının çok büyük karmaşıklıklar, çelişkiler, problemler ve paradokslarla geçtiğini söyledi.
Ekonomik, iletişim ve kültürel açıdan bütün ülkelerin birbirine çok bağlandığını kaydeden Gül, "Ülkeler birbirlerine bağlı hale gelirken, siyasi ve ideolojik problemlerin keskinliğini muhafaza ediyor olması, gerçekten çelişkili bir durum ifade ediyor" diye konuştu.
Tarihte buna benzer olayların içinden nasıl çıkıldıysa yine içinden kolayca çıkılacağını belirten Gül, bu sefer seçilmiş parlamentoların bulunduğunu, sivil toplum örgütlerinin gayet güçlü, serbest, hür olduğunu, basının birçok ülkede daha önceden uyarıcı işlevi yaptığını aktardı.
Abdullah Gül, Avrupa'nın, ciddi ekonomik, siyasi sorunlar ve risklerle karşı karşıya olduğunu ifade ederek, Avrupa'nın çok büyük bir tecrübeden geçtiğini anlattı. Avrupa'nın, özellikle 2. Dünya Harbi'nden sonra, ondan önce ortaya çıkan ideolojik, siyasi bölünmelerin ve aşırılıkların nereye gittiğini gördüğünü ve bunun maliyetini büyük şekilde ödediğini kaydetti.
Bunun sonucunda çıkan yeni düzenin, Avrupa'ya çok büyük dayanıklılık getirdiğini söyleyen Gül, şöyle konuştu:
"Bu hem servet birikiminde oldu hem de sosyal refah sisteminin sağlamasından dolayı oldu. Avrupa'nın bugün karşı karşıya kaldığı sorunları aşabilecek kapasitesi var. Gördüğünüz gibi Avrupa Merkez Bankası çalışıyor, çeşitli kurallar var. Entelektüel birikimi ve siyasi liderlikler, Avrupa'da belki uzun süreç alan ittifakla neticeye varıyor ama sonunda problemler çözülüyor. Bu açıdan baktığımızda diğer bölgelerin de bundan alacağı çok büyük dersler var. Son dönemde Avrupa'da gördüğümüz bazı çok dikkat çekici aşırılıklar var. Aslında 19. yüzyıldan sonra da bu aşırılıklar başladı. Komünizm, sosyalizm. Sonra bu sosyal demokrasiye döndü ve katkısı oldu. Bu rahatsızlıklar aynı zamanda Avrupa'da Stalinizmi, faşizmi ve Nazizmi bütün bunları da ortaya çıkardı"
- "Avrupa'nın aşırı akımları kontrol etmesi gerekir"
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, büyük yıkımlar, ölümler ve maliyetlerin neticesinde de yeni düzenin ortaya çıktığını belirterek, Avrupa'nın bundan ders alarak, aşırı akımları kontrol etmesi gerektiğini söyledi.
Avrupa Birliği (AB) ile Avrupa Konseyi'nin burada yol göstermesinin önemli olduğuna işaret eden Gül, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Her ne kadar Avrupa değerleri dense de evrensel değerler bunlar. Demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan haklarına saygı, iyi yönetişimin tüm unsurlarının devreye konması, Avrupa'da ve dünyanın birçok başka gerçekleşmiş. Ama bunlardan kayma söz konusu olursa bu aşırı akımlar ve popülizm büyük partileri de zehirlerse o zaman bu değerlerden de uzaklaşma söz konusu olur. Irkçılık, islamofobya gibi gelişmelere karşı sağlam tavırlar alamazsa Avrupa, bu tehlikelerle karşı karşıya. Avrupa'daki bazı aşırı akımların gerek sağ gerek soldan olsa Rusya ile yakın ilişkileri çok dikkat çekici. Burada Rusya'nın nasıl rol oynayacağı da çok önemli. Eğer Rusya, Avrupa'nın gerçek bir parçası olursa o zaman müspet neticeler ortaya çıkar. Ama çeşitli saiklerden dolayı Avrupa ülkeleri içerisinde bu akımlar farklı şekilde desteklenirse o zaman başka bir dünya da ortaya çıkar."
- "Ortadoğu'da yüz binlerce insan öldü"
Ukrayna'da yaşanan gelişmelere değinen Gül, AB'nin de burada çok büyük sorumluluğunun olduğunu, birliğin kendi içerisine kapalı kalmaması gerektiğini aktardı.
Ortadoğu'da yaşananların insanlık adına çok üzücü olduğunu ifade eden Gül, yüz binlerce insanın ölmesi, şehirlerin tamamen yakılıp yıkılmasının yanı sıra milyonlarca insanın göçmen durumuna düştüğünü anlattı.
Kendi ülkelerinde zengin ve itibarlı olan bu insanların başka ülkelerde fakir, garip, adeta bağışlarla geçinir hale gelmesinin insanlık adına herkesi utandırması gereken bir konu olduğunu vurgulayan Gül, Ortadoğu'da hiçbir zaman uzun sürecek savaşlara, kavgalara fırsat vermemek gerektiğinin altını çizdi.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, sözlerine şöyle devam etti:
"Uzun sürecek kavga ve çatışmalar, muhakkak vakum doğurur. Irak savaşı yıllarında Türkiye'nin Başbakanı olarak o zaman çok dikkati çektiğim nokta buydu. Eğer kısa süre içerisinde rejim değişikliği söz konusuysa o zaman yapıları, kurumları yok etmeden yapmak gerekir bunu. Yapımlar ve kurumlar yok edilince yerine yenisini koyamıyorsunuz bu bölgede. Irak'ta eskiden de Şii, Sünni, Arap, Kürt, Türk etnik farklılıklar vardı ama yine hepsi beraber yaşayabiliyordu. Şimdi ise bütün bunlar artık kategorik olarak ayrılmış. Beraber yaşamaları bugünün şartlarında çok zorlaşmış durumda. Bunun Suriye'ye taşınmış olması çok ayrı büyük bir felaketi getirdi ve birdenbire sınırların anlamsızlığı, toplumların nasıl birleştiği ortaya çıkmış oldu."
- "Fenomen böyle bir yapı IŞİD"
Yaşananlara en çok üzülenlerin Müslümanlar olduğunu anlatan Gül, konuşmasında şu görüşleri dile getirdi:
"Radikalleşme, aşırılık ve terörizm. Bu iklim Ortadoğu'da oluşmasaydı, bu boşluk ortaya çıkmasaydı bu tip yapıların da ortaya çıkması söz konusu olmayacaktı. 4-5 sene geriye gittiğinizde göreceğiniz şey şudur. Vatanına, ülkesine ve ailesine bağlı insanlar, ülke bir kavga ortamına girince kendisine bir yol seçiyor ve bu yol alıyor insanları rüyalarında görmeyeceği noktalara getiriyor. Bugün insanlık adına utandığımız işleri yapan birçok radikal terör örgütlerinin Ortadoğu'da bakarsanız onların topladığı insanların çoğu belki 5-6 sene önce normal hayatlarında sokaklardaki insanlardı. Türkiye olarak DAİŞ dediğimiz veya genel olarak IŞİD olarak bilinen bu yeni yapılanma, bölgede muhakkak tabii ki yenilmesi lazım. Buna fırsat vermemek lazım. Bu öyle bir yapılanma oldu ki, birdenbire organik olarak Avrupa'yla da İngiltere'yle de Fransa'yla da Ortadoğu'yu bağlamış oldu. Çünkü buralardan insan devşiriliyor. Bu bir fenomen, ortaya çıkan ümitsizlik, adaletsizlik, yıkım, fakirlik, eğitimsizliğin bir nevi ortaya çıkardığı bir fenomen böyle bir yapı IŞİD dediğimiz. Yoksa çok planlı ve düzenli bir şekilde adım adım gelişen bir şey değil. Birdenbire ortaya çıkan bir yapı."
Abdullah Gül, bunun askeri olarak güvenlik tedbirleriyle geriletmek ve yok etmenin yeterli olmadığını, bölge insanlarının ikna edilmesinin önemli olduğunu söyledi.
Önemli aşiretlerin, liderler ve kabilelerle konuşulması, bunlara yeni düzenin kurulabileceğinin gösterilmesi gerektiğini dile getiren Gül, bunun içinde iş birliği gerektiğini aktardı.
Bölgede savaşanların bir başka gücün uzantısı şeklinde olduğunu anlatan Gül, "Bu çok felaket bir şey. İnsanlık adını da utanç verici bir şey. Zannediyor ki, kendisi, ailesi, vatanı için savaşıyor. Aslında çok başkalarının tehdit algılamalarının uzantısı olarak bu savaşlar körükleniyor. Bunlara son vermek için görüşme gerekiyor, diyalog gerekiyor. Problem kronik hale geldikten sonra konuşulmaya başlanıyor. Halbuki problem gözükünce, kesin bir çizgi haline gelmeden çözmek daha kolay" diye konuştu.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Filistin meselesinin sadece Ortadoğu'da değil, dünyanın birçok tarafındaki radikalleşmenin ana kaynağı olduğunu belirterek, "Bu sorunun adaletçe, hakça her iki toplumun beraberce yaşayabileceği Filistin toprakları üzerine kurulacak bir Filistin Devleti ile çözülebileceğine inanıyorum. Bu sorun çözülmediği süre içerisinde de aşırı gruplar ortaya çıkacaktır" değerlendirmesinde bulundu.