Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik ile Görmez, Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri kapsamında Ahmet Hamdi Akseki Camisi Sergi Salonundaki "Mukaddes Miras" isimli Mushaf sergisinin açılışına katıldı.
Görmez, açılışta yaptığı konuşmada, Kur'an-ı Kerim nazil olmadan önce ve olduğu zamanlarda, ahlakın en yüksek ilkesi şeklinde tedavülde bir kelimenin bulunduğunu söyledi. Bunun, "kerim" veya "keramet" kelimesi olduğunu belirten Görmez, Kur'an-ı Kerim'in nazil olduğu çağda, en üstün vasıflı insanların "Kerim" olarak adlandırıldığını dile getirdi.
Görmez, bu kerimliğin, soya sopa, makama ve mevkiye, sahip olunan güce veya maddiyata bağlı olduğuna dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"Daha çok bu dünyevi vasıflara sahip olan insanlara 'Kerim' deniliyordu. Kerim aslında 'onurlu insan' demektir. Fakat insanlar onuru, doğuştan insanda var olduğunu, yaratıcının insanı onurlandırdığını ve ona onur kazandırdığını değil, bilakis sonradan elde ettiği geçici heveslerde, menfaatlerde, ırklarda, renklerde, tutkularda görüyorlardı. İşte tam da bütün bunları reddedercesine bir kitap indi ve o kitap kendine bu sıfatı seçti. Kerim kitap."
- "Keramet şahıslarda aranmaya başlandı"
Görmez, Kerim kitabın, kendisini okuyanı, anlayanı, kendisiyle amel edeni, onurlandıran kitap anlamına geldiğini anlattı.
"Kerim kitap, aynı zamanda insana şu mesajı veriyordu: Gökten vahiy indirerek ben, senin kerametini yok etmeye çalışmıyorum. Gökten vahiy indirerek ben senin onurunu dışlamıyorum. Bilakis bu kitap seni kerim kılmak için, seni onurlandırmak için geliyor, buyurmuştu Rabbimiz" diyen Görmez, ancak kerametin şahıslarda, olağanüstü hadiselerde aranmaya başlandığını ve bunun da son derece üzücü olduğunu dile getirdi.
Görmez, Müslümanların, kerameti, Kerim kitabın dışında aramaya başladıklarında hep zarar ettiklerini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Biraz sonra gezeceğimiz tarihi Mushafların önünden geçerken, onlar her biri lisan-ı hal ile bizlere şöyle hitap edecekler: 'Aslında ben temaşa edilmek üzere gönderilen bir kitap değilim ve benim müminlerim bugün dünyanın her tarafından birbirlerine katlediyorlar'. Belki onlar bize bu mesajı vereceklerdir."
- "Kur'an-ı Kerim'in yazılışına çok önem verdik"
Tarih boyunca millet olarak bilhassa Kur'an-ı Kerim'in yazılışına, onun bir sanat olarak taşlara nakşedilişine çok önem verdiklerini aktaran Görmez, Kur'an-ı Kerim'i sadece okumak, hıfzetmek, anlamak değil, onu aynı zamanda sanat ve estetik hayatın da merkezine yerleştiren bir medeniyetin çocukları olduklarının altını çizdi.
Görmez, "Kur'an-ı Kerim Mekke'de nazil oldu, Kahire'de okundu ve İstanbul'da yazıldı" sözünü anımsatarak, bu sözün İstanbul'da çok muhteşem hattatların ortaya çıkmaya başladığı günden itibaren dünyada şöhret bulduğunu bildirdi.
"Fakat biz sadece hattında değil kıraatinde de aynı zamanda, hamdolsun, büyük mesafeler kat etmişiz" değerlendirmesinde bulunan Görmez, şunları kaydetti:
"Kendimize has bir musikiyle Kur'an-ı Kerim'i terennüm etmeyi ve farklı bir tatta, farklı bir tonda bütün dünyaya göstermeyi, öğretmeyi de aynı zamanda önemsemişiz. Nitekim, dün Kuveyt'te yapılan dünya Kur'an-ı Kerim yarışmasında bir arkadaşımız birinci oldu. Dolayısıyla dünyanın her tarafında Kur'an'ın bu sedasını da yayan güzel sesli hafızlarla, Kur'an-ı Kerim'e değer veriyoruz."
Görmez, Mehmet Akif Ersoy'un "İnmemiştir bu Kur'an, mezarlıkta okunmak için, fal bakmak için" sözünü anımsatarak, "Elbette anlaşılmak ve okunmak için geldi. Tefekkür hayatımıza, düşünce hayatımıza yön vermek ve gönül dünyamızın o karanlık dehlizlerini aydınlatmak üzere gelen bir kitap" değerlendirmesinde bulundu.
- "Mukaddes Miras" 25 Nisan'a kadar gezilebilecek
İslam coğrafyasında 9. yüzyıl ile 19. yüzyıl arasında yaşamış önemli hattatlar tarafından kaleme alınan el yazması orijinal Kur'an-ı Kerimlerden oluşan sergide, Kuzey Afrika'dan Çin'e, Hindistan'dan Moğolistan'a, Cezayir'den İran'a çok geniş bir coğrafyada kaleme alınmış Mushafların birçoğu görülebiliyor.
Sergide İslam hat sanatında ekol olarak kabul edilen Şeyh Hamdullah, Hafız Osman, Cafer-i Baysunguri Tebrizi, Mehmet Emin Rüşdi ve Hafız Mustafa Şevki gibi önemli isimlerin eserleri de bulunuyor.
Özel koleksiyonlardan bir araya getirilen el yazması 99 Mushaf-ı Şerif'in izlenime sunulduğu sergi, 25 Nisan Cumartesi gününe kadar gezilebilecek.