Sırbistan'ın başkenti Belgrad'da düzenlenen 4. Bölgesel Biznisplus Konferansı'na katılan Canikli, AA muhabirine yaptığı açıklamada, son dönemde Türk Lirası'nda yaşanan dalgalanmaları ve Türkiye'nin Sırbistan ile ilişkilerini değerlendirdi.
Son dönemde yaşananların tamamen ekonomik kurallar çerçevesinde işlediğini ve o kulvarda yürüdüğünü ifade eden Canikli, "Bunlar olağanüstü ve olağan dışı dalgalanmalar değil. Biz dalgalı kur politikası uyguluyoruz. Yani dövizlerin fiyatı ve Türk Lirası'nın yabancı paralar karşısındaki fiyatı tamamen piyasa şartlarında, kendi kuralları çerçevesinde oluşuyor ve ona göre şekilleniyor" diye konuştu.
Canikli, dünyadaki gelişmeler göz önüne alındığında belli para birimlerinde dalgalanmalar yaşanabildiğini ifade ederek, bu dalgalanmaların hiçbirinin kriz ya da ekonomik sıkıntı olarak değerlendirilemeyeceğini vurguladı.
Bu tür dalgalanmaların son derece doğal, teoriye ve pratiğe uygun olduğunu söyleyen Canikli, şunları ifade etti:
"Bu tür inişler ve çıkışlar zaman zaman meydana gelir. Size bir örnek vereyim: Bundan yaklaşık altı ay önce 1 avro, yaklaşık 1.47 dolar seviyesindeydi. Bugün ise 1.05 dolar seviyesine kadar düştü. Bu, avronun son altı-yedi ayda dolar karşısında yüzde 40'a yakın değer kaybettiğini gösteriyor. Mesela, avro ilk ortaya çıktığında 1.20 dolar seviyesindeydi. Daha sonra 0.9 dolar kadar düştü, ardından 1.60 dolar seviyesine kadar çıktı. Bunlar, kısa bir süre içinde meydana gelen dalgalanmalar."
Canikli, Türk Lirası'nın, avronun dolar karşısında kaybettiğinden daha az değer kaybettiğini belirterek, bunun dalgalanmaların neticesi olduğunu ve son derece doğal olduğunu söyledi.
Kurlardaki dalgalanmaların dünyadaki gelişmelerden etkilendiğine ve siyasi bir olayın tüm para birimleri üzerinde etkili olabileceğine işaret eden Canikli, sözlerine şöyle devam etti:
"Genelde güçlü rezerv para, yani dolar, bu tür durumlarda değer kazanır. Avro dahil olmak üzere, tüm para birimleri değer kaybeder. Son olarak Suudi Arabistan'ın Yemen'deki Husilere yönelik saldırılarında olduğu gibi bir olay meydana geldiğinde bunun ekonomik sonuçları olabilir. Çünkü petrol bölgesidir. Suudi Arabistan, dünyanın en büyük petrol ihracatçısıdır. Dolayısıyla bu ülkenin savaşa girmesi elbette petrol fiyatları ve diğer ekonomik göstergelerle ilgili beklentileri değiştirebilir. Dolayısıyla buna bağlı olarak her türlü dalgalanma yaşanabilir. Yoksa bunların Türkiye'deki siyasi tartışmalarla hiçbir alakası yoktur. Çünkü bu siyasi tartışmaların Türkiye'deki istikrarı bozma etkisi ve gücü olmadığı için bu tür olumsuzluk beklentilerini kamçılamaz."
Canikli, Türkiye'nin parametrik temellerinin sağlam ve güçlü olduğunu vurgulayarak, "Suudi Arabistan bizim yanı başımızda. Ciddi ticari ilişkilerimiz, ayrıca petrol fiyatları açısından da bağlantımız var ama buna rağmen bizde bir etki söz konusu değil. Ufak tefek dalgalanmalar olabilir ama ötesine geçmiyor. Türkiye artık birinin üfleyip devirebileceği zayıflıkta bir ekonomik güce sahip değil. Nitekim 2002 öncesinde ekonomide çok sık kullanılan bir deyim vardı. Amerika ve Avrupa ekonomilerinde herhangi bir sıkıntı olduğunda bu çok ağırlaşarak Türkiye'ye yansırdı. 'Amerika ve Avrupa ekonomisi hapşırdığında, Türkiye zatürre olur' denirdi. Şimdi bu değişti. Amerika ve Avrupa ekonomisi, 2008'de zatürre oldu ama biz sadece hapşırdık" ifadesini kullandı.
- Sırbistan ve Balkan ülkeleri ile ilişkiler
Canikli, Balkanlar'ın Türkiye için ayrı bir yere sahip olduğunu belirterek, "Balkanlar, her noktada medeniyetimize ışık tutmuş, onu şekillendirmiş bölgelerden biridir. Balkanlar'daki tüm devlet ve halklarla ilişkilerimizi geliştirmemiz gerekiyor" dedi.
Türkiye ekonomisinin en önemli özelliğinin dinamik yapısı olduğuna işaret eden Canikli, Türkiye ekonomisinin, hiçbir ülkenin sahip olmadığı kadar esnek ve krizlere karşı dayanıklı bir yapıya sahip olduğunu ve bunda Balkanlar'ın çok önemli bir payının olduğunu kaydetti.
Canikli, Türkiye'nin 2008 yılında ciddi bir krizle karşı karşıya kaldığını hatırlatarak, "En büyük ticari partnerimiz olan AB'ye ihracatımızda bir anda yüzde 23 oranında azalma meydana geldi. Bu aslında hem üretimimizin azalması, hem de istihdam probleminin ortaya çıkarması açısından çok ciddi bir riskti ama çok kısa sürede bu problemi çözdük. Nasıl çözdük? İşte bu dinamik yapı sayesinde çözdük. İhracat yaptığımız ülke yelpazesini ya da ürün yelpazesini geliştirerek. Bir pazara girip orada yer edinmek, mal satmak kolay değil. Biz bunu çok kısa sürede yaptık" diye konuştu.
Sırbistan-Türkiye ilişkilerine de değinen Canikli, şunları ifade etti:
"Burası, geçmişte bazı siyasi sıkıntılarımız olan bir ülke. Bu nedenle de ticaretimiz istenildiği seviyede gelişmemiş. Bunları artık geride bıraktık. Özellikle AK Parti hükümetlerinin aldığı iradeli kararlar neticesinde siyasi ilişkilerimiz iyi bir noktada şu anda. Elbette anlaşamadığımız noktalar var, farklı düşündüğümüz noktalar söz konusu ama sürekli bunların üzerinden giderek ya da bunları kaşıyarak hiçbir yere gidemezsiniz. Ticari ilişkilerimizi geliştirme noktasında belli adımlar atıldı ve bu belli bir noktaya getirildi. Hem ithalat hem ihracattaki artış oranımız ortalamanın üzerinde. Bu trend devam edecek. Türkiye'ye Türklere karşı burada da son derece olumlu bir yaklaşım oluşmuş. 2002'den önce bu tür manzaraları görmemiz mümkün değildi, hayaldi. Hep hor görülen, itilen, dikkate alınmayan, ciddiye alınmayan bir bakış vardı Türkiye'ye, Türk insanına, Türk pasaportuna. Ama bu, bütün dünyada değiştiği gibi burada da değişmiş. Tabi bizim muhalefetin bunları görmesi gerekiyor. Daha sık yurt dışına çıkması gerekiyor ki bunu görsünler. Vatandaşlarımızı ve iş adamlarımızı dinlesinler. Ülkelerini kötüleyen, ülkelerinden nefret eden, ülkelerinin ekonomisinin bozulması için her yolu deneyen muhalefetin bunları görmesi gerekiyor. Dünyanın hiçbir yerinde, bırakın siyasi partiyi, hiçbir vatandaş kendi ülkesini uluslararası alanda kötüleyen bir örneği yoktur. Bu Türkiye muhalefetine özgü bir yapı ve gerçekten üzücü bir olay."