Piyasalar son zamanların belki de en çok merak edilen toplantılarını yapan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) ve ABD Merkez Bankası (Fed) Açık Piyasa Komitesi (FOMC) kararları ve kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Rating'in Türkiye değerlendirmesinin yer aldığı "zorlu viraj" denebilecek haftayı olumlu tamamladı.
Yurtiçinde önceki hafta döviz kurlarının yükseliş eğilimi ve yabancı yatırımcı satışlarının da etkili olduğu pay piyasalarındaki sert düşüşler, yerini, belki de son ayların en önemli gündem maddelerinin yer aldığı hafta boyunca pozitif bir seyre ve para girişiyle birlikte yükselişlere bıraktı.
Haftanın yurtiçindeki en önemli gündem maddesi olan PPK toplantısından piyasa beklentilerine paralel olarak faizlerde değişiklik yapmama kararı çıkarken, yapılan açıklamada temkinli duruşun korunacağı ifade edildi. Yurtiçi piyasalar kararın ardından sakinleşen döviz kurları ile hafta başından beri etkili olan yükseliş eğilimini sürdürdü.
Küresel piyasaların merakla beklediği FOMC'nin mart ayı toplantısı da, karar metninden "sabırlı" ifadesinin kaldırılmasına karşın üyelerin, enflasyon, faiz ve büyüme beklentilerini aşağı yönlü revize etmeleri piyasaları pozitif etkiledi. Dolar endeksi ve tahvil faizleri gerilerken, pay piyasalarında hızlı yükselişler öne çıktı.
Öte yandan dün akşam saatlerinde uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, Türkiye'nin uzun vadeli yabancı para cinsinden "BBB-" olan kredi notunu ve "durağan" not görünümünü teyit etti.
Düşen petrol fiyatlarının enflasyon ve cari açığın iyileşmesine katkıda bulunduğu, ancak Rusya, Ukrayna ve Orta Doğu'ya yapılan ihracatı olumsuz etkilediği ifade edilen açıklamada, Türkiye'nin kamu finansmanının güçlü olmayı sürdürdüğü ve hazirandaki seçimler öncesinde herhangi bir finansal kayma riski görülmediği vurgulandı.
BIST 100 endeksi kritik haftayı yüzde 7,65 yükselişle tamamlayarak yatırımcısını sevindirirken, hafta boyunca 2,5832- 2,6486 aralığında seyreden dolar/TL yüzde 2,7, avro/TL ise yüzde 0,3 yükseldi. Gösterge tahvilin bileşik faizi ise küresel piyasa faizlerindeki gerilemenin etkisiyle yüzde 8,90'dan yüzde 8,50'nin altına geriledi.
- "Yatırımcı algısını iyi yönetebilecek zemin sağlandıkça TL cinsi varlıklar ideal seviyelere dönebilecek"
Odeabank Başekonomisti İnanç Sözer, bu haftaki başlıca ekonomik gündemlerin TL ve diğer önde gelen gelişmekte olan ülke varlıkları açısından olumlu olduğunu söyledi.
Bu sayede hem haftanın ikinci yarısında hem de gelecek kısa vadede pozitif trendin devam edebileceğini düşündüklerini dile getiren Sözer, şunları kaydetti:
"Mart ayı toplantısı ile birlikte ABD Merkez Bankası'nın nihayet dünya genelinde güçlü dolardan tedirgin olmaya başlamış olması, gelişmekte olan ülkelere risk iştahını artıracağından olumlu oldu. Son günlerde küresel finansal piyasalarda Fed'in dolarda ilave değerlenme sağlayacak bir politika duruşu sergileyeceği fiyatlanırken, bu toplantı kimilerine göre sürpriz bir şekilde dolarda zayıflamaya yol açtı."
Karar sonrası Fed Başkanı Janet Yellen'in yaptığı açıklamalarda güçlü istihdam piyasasına rağmen düşük enflasyon ortamı nedeniyle faiz artırımı için aceleci olmayacakları vurgusu yaptığını hatırlatan Sözer, "Bu çerçevede risk iştahındaki yeniden canlanma önümüzdeki yakın dönemde daha da devam edecek ve TL cinsi varlıklarda da yakın dönemde değerlenme imkanı sunacaktır. Son haftalarda makro temellerden kopuk fiyatlamalar dikkate alındığında, yatırımcı algısını iyi yönetebilecek zemin de sağlandıkça TL cinsi varlıklar da ideal seviyelere dönebileceğimizi düşünüyoruz. Ancak küresel belirsizlikler ve yüksek volatilite ortamı nedeniyle riskler sürüyor" diye konuştu.
- "Türkiye'de nisan ayında faizlerin yüzde 8'in altına kalıcı şekilde düşeceğini düşünmekteyiz"
Ziraat Yatırım Ekonomisti Bora Tamer Yılmaz ise kış aylarında güçlü esen dolar fırtınasının Fed toplantısı ardından dinmesiyle piyasaların da bahar mevsimine girdiğini ifade etti.
Fed'in faiz artırım öngörüsü ile piyasanın faiz artırım beklentisi arasında çok ciddi bir fark olduğunu ve bu farkın Türkiye gibi gelişmekte olan ülke varlıkları üzerindeki belirsizliklerin başlıca nedeni olduğuna dikkati çeken Yılmaz, "Fed üyelerinin son toplantıda faiz artırım öngörülerini piyasa beklentisiyle uyumlu hale getirmelerinin ardından piyasalarda öngörülebilirliğin arttığını düşünüyoruz. Artan öngörülebilirlik piyasalardaki endişe ve riskleri azaltacağı için Türkiye ve benzer gelişmekte olan ülke varlıklarının azalan risk primiyle değer kazanabileceklerini düşünüyoruz" diye konuştu.
Yılmaz, Fed toplantısı öncesinde TCMB'nin de belirsizlikleri ve risk primini göz önüne alarak piyasada kafa karıştırabilecek hiçbir değişiklik yapmadığını dile getirdi.
Böylece öngörülebilirliğin arttığını ve kur oynaklığının azaldığını vurgulayan Yılmaz, kur oynaklığının azalmasıyla da TL'nin hem dolar hem de avro karşısında değer kazandığını belirtti.
Fitch'in de yeniden dengelenmenin başarılı bir şekilde sürdüğünü açıklayarak Türkiye'nin geleceğine yönelik pozitif bir yaklaşım ortaya koyduğunu ifade eden Yılmaz, "Dünya genelinde düşük enflasyon, düşük faiz, bol likidite ve gerileyen hammadde fiyatları Türkiye lehine konjonktür çizmeye devam ediyor" dedi.
Yılmaz, faiz, kur ve pay piyasasına ilişkin şu öngörülerde bulundu:
"ABD'de 10 yıl vadeli devlet tahvil faizinin yüzde 2'nin altına gelmesi ve iyileşen Türkiye risk primiyle yüzde 8'e yaklaşan tahvil faizinin 3 Nisan günü açıklanacak mart ayı enflasyon verisinin ardından yüzde 8'in altına kalıcı şekilde düşeceğini düşünmekteyiz. TCMB'nin yatay verim eğrisi söylemiyle tüm vadelerde faizlerin birlikte hareket ederek yüzde 8'in altına düşeceği görüşündeyiz. Aynı zamanda iyileşen risk göstergeleri ve azalan endişeler para piyasasında da faizlerin gerilemeye başlayacağının bir habercisi. Aslında Türkiye için şu anda en önemli olay para piyasasındaki faizlerin düşmesi.
2012 yılının ikinci yarısında TCMB 'temkinli duruş' ile para piyasasındaki faizleri karşılıklı etkileşimle düşürmeyi başarmıştı. Benzer bir süreci bu sene de yaşayacağımızı düşünüyoruz. Doların dünya genelinde ucuzlamasıyla swap faizlerinin de tahvil faizleriyle birlikte yüzde 8'in altına doğru hareket etmesi söz konusu olabilir. Yani hem tahvil hem de para piyasasında faizlerin iyileşmesi Türkiye'de finansal koşulları rahatlatarak iktisadi faaliyete pozitif katkı yapması mümkün. Tahvil faizlerinin düşen enflasyon ile birlikte yaz aylarına doğru yüzde 7'e yaklaşmasını bekliyoruz."
- "BIST 100 endeksi 93 bin tarihi zirve denemesini gerçekleştirebilir"
Dünya genelinde Fed sonrası risk algısının olumluya dönmesiyle tüm risk varlıklarda toparlanma gözlemlediklerini söyleyen Yılmaz, yüksek beta diye tabir edilen pozitif riske olumlu tepki veren kurların piyasadaki risk algısıyla birlikte toparlandığını dile getirdi.
Türkiye'de de bankacılık sektörünün (XBANK) yüksek beta tanımlamasına uymakta olduğunu ve bu sayede bankaların önderliğinde borsa gösterge endeksinin küresel risk algısıyla 82.500 direncine ulaştığını söyledi.
Faizlerin nisan ayında kalıcı şekilde yüzde 8'in altına inmesiyle BIST 100 endeksinin 82.500 direncini geçip 93 bin tarihi zirve denemesini gerçekleştirebileceğini öngören Yılmaz, şunları kaydetti:
"Türkiye'de iktisadi faaliyetin toparlanmasını beklemek gerekiyor. Mevsimsel bir ekonomi olan Türkiye ekonomisinde iktisadi faaliyet bahar aylarında canlanıyor. Bu nedenle nisan ayında iktisadi faaliyetin havaların ısınmaya başlamasıyla birlikte ivme kazanmasını bekliyoruz. Halihazırda kredi büyümesi gücünü korumakta, dayanıklı mal üretiminde canlılık var, Şubat bütçe gerçekleşmesinde gözlemlediğimiz kamu harcamaları bütçe çarpanı etkisini güçlendirebilir. İktisadi faaliyetin hız kazanmasıyla reel sektör (XUSIN) hisseleri de bankaların pozitif risk fiyatlamasına dahil olarak BIST 100 endeksinin 93 bin tarihi zirvesinin üzerine taşıyabilirler."
Kuru sepet (1 Avro + 1 Dolar ort.) bazında takip etmeyi tercih ettiklerini söyleyen Yılmaz, sepet kurun da 2,65 - 2,70 bandına çekildiği ve istikrar kazandığını ifade etti.
Yılmaz, doların ucuzlayıp avronun değer kazanmasının Türkiye için çok olumlu bir gelişme olduğunu, böylece ithalat yapılan dolar kurunun ucuzlarken ihracat yapılan avro kuru değer kazandığını ve hem iç hem de dış talebe olumlu destek sağladığını kaydetti.
Kur için bir yandan da Çin'deki gündemi takip etmek gerektiğine işaret eden Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı:
"Çin'de kurun değer olasılığı TL için bir risk. Piyasada olasılıklar Çin'de yüzde 5 ya da yüzde 15 devalüasyon senaryoları üzerine kurulu. Beklentiler ise finansal riskler nedeniyle Çin'in yüzde 5 oranında bir devalüasyon yapabileceği. Çin'deki yüzde 5 devalüasyonun 2,70 sepet Kur ile absorbe edilebileceğini düşünüyoruz. Bu nedenle şimdilik kuru Çin konusunda dayanıklı görmekteyiz ve 2,70 seviyesinin önemine dikkat çekmekteyiz. Çin'de devalüasyon olsa bile avro/dolar paritesi avro lehine çalıştığı sürece Türkiye için pozitif düşünmek gerekiyor. Kurda zayıflama öngörmeyerek istikrarın pekiştiğini düşünüyoruz."