Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Gülen Hareketi'nin açıklayamadığı iç raporu

Timeturk Genel Yayın Yönetmeni Nevzat Çiçek, Diriliş Postası'ndaki bugün köşesinde Gülen Hareketi tarafından hazırlanan ama açıklanamayan raporu kamuoyu ile paylaştı. Çiçek'e göre rapor, ''Paralel Yapı'' tarafından kamuoyuna açıklanmıyor çünkü açıklanırsa Çözüm Süreci'nde AK Parti'nin yaptıklarını onaylayan bir rapor olduğu ortaya çıkacak.

11 Yıl Önce Güncellendi

2015-03-19 11:25:14

Gülen Hareketi'nin açıklayamadığı iç raporu

Gülen Hareketi mensuplarının hazırladığı “Hizmet Gönüllülerin Perspektifinden Hizmet Medyasında Kürt Sorunun Görünümü” raporu aslında Kürt sorunu konusunda ne kadar sorunlu olduğunu da ortaya koyuyor.

İstanbul Enstitüsü tarafından “Demokratikleşme ve İyi Yönetişim Programı Araştırma Grubu” tarafından 16 Kişilik bir iç ekip tarafından Eylül 2014’te hazırlanan rapor ne yazık ki kamuoyuna açıklanmadı…Bu raporun açıklanmaması bana hareket içerisinde güçlü olan 'Paralel Yapı’nın direncinden kaynaklandığını düşündürüyor,
bu rapor açıklanmadıkça da böyle düşüneceğim…

Raporu bir kişiye emanet edildiği için gördüm ve sadece kapağının fotoğrafını çekmeme izin verdiler…Raporun içeriğini iki defa okudum ve öncelikle şunu ifade edeyim, bu raporu okuduktan sonra Gülen Hareketinin neden Çözüm sürecine itiraz ettiğini anlamadım. Çünkü rapor AK Parti politikalarının ne kadar doğru olduğunu ve açılım sürecinin ne denli hayati olduğunu teyit ediyor. Özellikle Zaman Grubu'nda yazan bazı kalemlerin bu rapordan haberi olsa sanırım yazdıklarını silmek için kezzap suyu kullanırlardı…

Bu rapor kamuoyuna açıklanırsa Kürt sorunu noktasında hareketin aslında nasıl bir ikircilikli dil kullanıldığı, “Tek Türkiye” vb. isimlerdeki dizilere nasıl itiraz edildiği, Gültekin Avcı başta olmak bazı yazarların bu konudaki yaklaşımlarının nasıl rahatsızlık oluşturduğunu görecektik…Kürt sorunu bağlamında en çok tepki toplayan yazarın Gültekin Avcı olduğu raporda ifade edilirken, özellikle KCK ve Roboski başta olmak üzere atılan manşetlerin ne kadar rahatsızlık verdiği anlatılıyor…Zaman Gazetesi Yazarı Kerim Balcı’nın şubat ayında yazdığı “Kürt meselesinde Duruş” yazısı aslında bu raporun bir özeleştirisi gibi.  Balcı anlaşılan rapordan haberdar ve Kürt meselesinde içerideki farklı görüşlerle ilgili şunu dile getiriyor: ''Kürt meselesi gibi münazaalı bir konuda herkes bir düşünemez. Hizmet’te de millette olduğu kadar farklı görüşleri olanlar vardır. Mesele imani bir mesele değil ki vahdet-i rey olsun…''

Balcı aslında bu tartışmaların yapıldığını ve bu noktada kendilerinin affedilmesi gerektiğini şöyle özetliyor: ”Hizmetin davası kalplerin bir olması davasıdır. Biz muhabbet fedaileriyiz. Sevgi, bütün nefretlerin üstesinden gelir. Arada, kendi cahiliyemizden kalma adetlerimizle yaptığımız hatalar varsa –ki var– biz af dilemesini de biliriz, gönül almasını da... Kürtler de, cümle alem şahittir, afüv bir millettir...”

İşin ilginç yanı dar bir çerçevede hazırlanan rapordan Zaman yazarları ve hareketin ileri gelenleri başta olmak üzere çok az kimsenin haberdar olması…

Daha çok hareketin Kürt kanadındaki kişiler tarafından hazırlanan rapor özellikle hareketin Kürt mensuplarının itirazlarını yansıtmış ve mevcut devam eden dil ve yayınlardan duyulan rahatsızlık dile getirilmiş

Rapordaki en ilginç değerlendirmelerin başında şu cümle geliyor; “Afrika’da zenci olabildik ama Kürdistan’da Kürt olmayı beceremedik” cümlesi…Bu cümle aslında tabana rağmen bu politikayı kimin oluşturduğunu da sorguluyor…

Raporda belirtilen bir diğer hususta Kürtçe'nin mutlak suretle ikinci resmi dil olması…Bu noktada bunun neden olması gerektiği uzun uzun anlatılırken Irak Kürdistan Federe Bölgesine de atıf yapılmış…

Raporda KCK operasyonları sırasında sergilenen tavır ve atılan manşetlerin hakkaniyetli olmadığı ifade edilerek aslında bir nevi günah çıkarılıyor

Okuma ve etüd salonları başta olmak üzere “din birliği siyaseti”nin işe yaramadığı çünkü Türk İslam sentezinin ağır bastığı ve bunun terk edilmesi raporda dile getirilen başka görüşler


Seçim barajının indirilmesi gerektiği raporda dile getirilen başka bir görüş…Yerel yönetimlerin desteklenebileceği de raporda dile getirilen başka görüş ama bunun zulme dönüşmemesi gerektiği özellikle ifade ediliyor.

Raporda belki de en ilginç analizlerden biri de PKK ile yürütülen diyaloglara verilen sert tepkinin doğru olmadığı ve bunun terk edilmesi gerektiğidir…


Eğer Gülen Hareketi bu raporu kamuoyuna açıklayabilme cesareti gösterir ve geçmişte Abant Toplantıları'nda yaptığı gibi bunu tartıştırabilirse bu Türkiye’nin hayrına olur ama sanırım içerisindeki ''Paralel Yapı'' buna müsaade etmez…Normalleşmeye katkı vermek istiyorsanız bu raporu açıklayın…




Resmi tarih algısını Çanakkale’de yıkmak

Çanakkale’de her yıl yapılan törenlere Yeni Zelanda’dan tutun çok farklı coğrafyalarından insanlar gelir ve anma gerçekleştirir. Peki, bir ümmet imtihanı olan Çanakkale’de biz neden anmaları ümmet coğrafyalarına açmıyoruz. Gazze’nin, Keşmir’in, Patani’nin, Moro’nun, Kürdistan ve Türkistan coğrafyalarından gelenleri neden Çanakkale’de buluştur muyoruz?

Araplara “Osmanlı sizi sömürdü” diyen zihniyet, bize de “Araplar sizi arkadan vurdu” dedi. Şimdi bunu yıkmanın en iyi yolu Çanakkale’den geçiyorsa gelin Çanakkale’yi birliğimizin yeniden kalesi yapalım ama herkesi orada ayırmadan yan yana getirerek…Duaları Arapça, Türkçe, Kürtçe, Urduca, vb dillerde yapalım ve o bilinci hep beraber oluşturalım…

Halepçe ümmet coğrafyasının yetimi mi?

Halepçe’de en ağır insanlık suçlarından biri işlendi. Elma Kokulu ölüm Kürtlerin üzerine yağdırıldı. Acı halen Halepçe başta olmak üzere her yerde en ağır travma ile yaşanıyor, ama ne yazık ki acılar bile hatırlanırken, kafamızdaki sınırlar hepsi için aynı refleksi göstermiyor…Keşke Doğu Türkistan ve Hocalı katliamları için HDP’li belediyelerin de anma yaptığını görebilsek, keşke aynı şekilde Türkiye’deki belediyelerin de Halepçe’yi geniş katılımla andığını görebilsek, kafamızdaki hapishaneleri yıkabilsek ve yarına adanmış sağlıklı bir dal gibi uzayabilsek…

Açılım sürecinin konuşulduğu bu günlerde Halepçe Katliamı’nın Türkiye’nin her yerinde anması gerekmez miydi? Sadece Malatya Yeşilyurt Belediyesi Halepçe Belediye Başkanını getirdi ve Halepçe için özel bir program yaptı. Keşke, dilimizden düşürmediğimiz “Haksızlık kimden kime karşı gelirse gelsin karşı çıkmak” sözünü pratikte Halepçe için de, Hocalı ve Doğu Türkistan için de gösterebilseydik…Geç kalmış sayılmayız, katledilenlerin ruhunu bir Fatiha okuyarak işe başlayabiliriz.

Haber Ara