Siyaset herkesin hakkıdır ama herkesin haddi değildir
Siyaset halkla birlikte Hak için yapılan kutsal bir hizmet şeklidir. Halkla birlikte yapılan siyaset halkın gönlünde taht kurmadır. Hakk’ın yanında ve meşruiyet içinde halkın isteklerine cevap veren bir siyaset erbabı da, Hakk’ın rızasına müzahir olma şeref ve bahtiyarlığına erişir.
11 Yıl Önce Güncellendi
2015-03-16 11:09:06
Bu bilinçle çıktığımız yeniden aktif siyaset yolculuğunda, memleketim Diyarbakır’a yaptığım on günlük ziyarette, Yeni Türkiye’nin daha doğrusu Demokratik Türkiye’nin, bölge penceresinden Türkiye’yi, Türkiye’nin bütününü seyirle ve tefekkürle zenginleşti.
Geçirdiğim rahatsızlık nedeniyle, Diyarbakır’a üç buçuk yıl aradan sonra yaptığım ziyarette doğup büyüdüğüm kentimin geliştiğine değil, irileştiğine hem de hormonal bir irileşme geçirdiğini üzülerek müşahede ettim.
Kentin batıya doğru seyrettiği irileşmede mimarideki tapınaklaşmanın zamanımız sembolü olan dikeyine yükselen binalarının yanında, her sokağında adım başı park etmiş arabaları ve Ankara’da bile zor görülecek devasa büyüklükte Künefe salonları, restoranları ve de marka giyim firmalarının şubelerine tanık oldum.
En önemli bir tespitim de uçak yolculuğumuzda kentin üzerinden bir tur atarken, aşağıda zengin bir kent olduğu algımın yanlışlığını, havaalanından kentin içine hızla yol alırken, geçtiğim yerlerde ve gördüğüm manzarada zenginliğin adilce dağıtılmadığına bir kez daha tanık olarak üzüldüm.
İdeolojik siyasetin farklı bir kültür iklimini oluşturduğunu ve bu farklılığın ise öze dönüşten çok, kozmopolit bir farklılığa doğru yol almış olduğunu gözlemledim. Sekuler ve nasyonal Kürd siyasetinin yerelde inşa ettiği bu kültür farklılığında, özden kopuşun kaçınılmaz sonucu bir Transformasyona ne yazık ki, yenildiğini söyleyebilirim.
Hulasa kentimin bugünkü ahvalinden uzaklaşarak tekrar siyasetin özüne dönersek, orada bir aday adayı olarak yaptığım ziyaretlerde gözlemlerimi sizinle paylaşmak istiyorum.
Öncelikle merkezi iktidara yani Ak Parti’ye yönelik tespitlerim pekte iç açıcı değil. Merkezden çok yerelden merkeze doğru saptadığım bu kanaatlerim eğer değerlendirilirse inanıyorum ki, 7 Haziran seçimleri öncesi Ak Parti açısından itibar görür ve zor olanı kolaylaştırmış olurlar.
Özellikle siyasetin bir ekip çalışması olduğunu öğreten ve bunun pratiği karşılığında semeresini alan Ak Parti iktidarının, onüç yıllık tecrübesi ışığında bunu örnek almayan Diyarbakır’dan üç dönemdir seçilmiş parlamenterlerinin guruplara bölünmesi büyük bir talihsizlik olmuştur. Guruplaşmanın sonucunda en fazla zarar gören tedirgin olan ve hizmette kararsız kalan kent bürokrasisinin de paylaşılması şark kurnazlığının kötü bir örneği olarak kendini göstermiştir.
Siyasettin aile ile değil, siyasetin halk ile yapıldığı zamanlarda kendini güçlendirdiğini, Ak Parti pratikleriyle yaşatır ve gösterirken, bu konuda biz Kürdlerde hala kırkyıl öncesi stratejileri devreye sokma çabamız ne hazin ki, muhafazakâr ve mütedeyyin siyaset karşısında ideolojik siyasetin kapsama alanını genişleten en büyük etken olmuştur.
Hizmetin her ilçeye merkezden eşit şekilde paylaşılmadığını müşahede ettim. İki türlü siyaset rantiyerlerinin olduğu bölgede, merkezi iktidarın zenginlerine alternatif olarak, yereldeki (belediyelerin) iktidarların zenginlerinin olduğunu benimle paylaşan hemşehrilerimiz oldu.
En büyük sorunun istihdam olduğunu, ikinci sırada ise göç alan bir kent olması nedeniyle de kentin kültürel kimliğinin hızla yok olmaya yol aldığını gözlemledim.
Ziyaretlerinde bulunduğum kanaat önderleri başta olmak üzere, STK’lar ve halkın sessiz bir bekleyiş içinde olduklarını ve bu sessizliğin nedeninin ise, uzun yıllar bölgede yaşanan hadiselerin hala etkisinde olduklarından kaynaklandığını ve bölgenin artık güvene şiddetle olan ihtiyacını sezinledim.
Sessiz bekleyişin bir diğer nedeni ise, umudu devşirme sürecinin 6-7 Ekim olaylarıyla kırıldığını o zaman diliminde sanki oradaymışım gibi algıladım.
Ziyaret ettiğim bir önemli mekân ise, HÜDAPAR Diyarbakır İl Başkanlığı oldu. Hem taziyede bulunmak, hem de farklı partilerde siyaset yapsak bile, bölgede Kürd siyasetine sağladıkları katkıdan dolayı, onları tebrik etmek amacım oldu. İl Başkanı Sayın Şeyhmus Tanrıkulu ve diğer il yöneticileriyle yaptığımız sohbette, bölgede barış ve huzurun inşası için, dilek ve temennilerimizin örtüştüğünü müşahede ettim.
Nihayet ziyaret ettiğim gerek Diyarbakır merkezindeki dört Metropol ilçesi, gerekse taşradaki diğer onüç ilçede bana söyledikleri en önemli istekleri;
Seçecekleri milletvekillerinin artık aileleri, şakşakçıları ile değil, kendileri yani halkla siyaset yapmalarını, iş takipleri için, dostlarına verdirebilecekleri ortak ihaleleri değil, biraz da kendilerini makam sahibi yapan halk için siyaset yapmaları olmuştur.
Çözüm sürecinin heyecanını hele, hele 21 Mart’ta kutlanacak; Newroz etkinliklerinde İmrali’den gelecek Öcalan’nın, ‘Silahları Bırakın’ çağrısının uyandıracağı sevinci şimdiden kutlamak istediklerine ayrıca tanık oldum.
Kutlanacak Newroz etkinliklerinin, Yeni Türkiye’nin inşasında bir harç olmasını diliyorum.
CEMAL TOPTANCI | TİMETURK
SON VİDEO HABER
Haber Ara