Türkiye Diyanet Vakfı Konferans Salonu'nda, "Türkiye Diyanet Vakfı 40. Yıl Programı İyilik Ödülleri" törenine katılan Davutoğlu, dilden çok gönül, yürek, gözlerin konuştuğu anlar olduğunu, törende böyle anlardan birini yaşadıklarını dile getirdi.
Böylesine irfan yüklü, yürekleri iyilikle dolmuş kişiler bulunduğunu, onların varlığının herkes için teminat olduğunu ifade eden Davutoğlu, medeniyetleri birbirinden ayıran temel vasıflar bulunduğunu, bunlardan birinin de insan doğasına bakış olduğunu kaydetti.
Bazı inanç ve medeniyetlerin, insanı doğası gereği kötü kabul ettiğini, "ilk günah" telakkisinin böyle bir inancın yansıması olduğunu kaydeden Davutoğlu, doğarken dahi günahkar dünyaya gelen bir insanın hayatı boyunca nasıl iyilik yapabileceğinin hep bir soru şeklinde dinler tarihinde yer aldığını söyledi.
Bazı felsefecilerin görüşlerinden örnekler veren Davutoğlu, "İnsan doğal haliyle kötüdür", "insan insanın kurdudur", "birinin var olması için diğerinin yok olması gerekir" şeklinde düşünceler ortaya atıldığını, insanı doğuştan masum, eşrefi mahlukat, rabbin yeryüzündeki halifesi gören İslam inancının bu zihniyetin karşısında olduğunu anımsattı.
Başbakan Davutoğlu, insanın doğası gereği masum, iyi, eşrefi mahlukat ve yaratılmışların en şereflisi olduğunu vurgulayarak, insanın bu doğasının ister iyiliğe muhatap isterse iyilik yapmış olsun değişmeyeceğini söyledi.
İnsanoğlunun en kötü anlarda en olumsuz zamanlarda dahi bir an içinde o doğasını keşfedeceğine inanıldığını ifade eden Davutoğlu, alemlere rahmet olan Resulullah'ı öldürmek üzere gelen Hazreti Ömer'in bir anda kendi doğasını keşfederek adaletin timsali olmasını örnek gösterdi.
-"Bizim için mekan bir imtihan diyarıdır"-
Başbakan Davutoğlu, kendileri için ümitsiz vaka olmadığını, her bir insanın yaradılışı gereği iyi, kötünün istisnai olduğunu, kötünün istisna olmasının, tövbe telakkisiyle düzeltilebilir bir istisna olduğunu, bunun da umutsuz ve ümitsiz bir durum olmadığını vurguladı.
İyiliğin insanın doğasında bulunduğunu ve her an tecelli edebilecek bir haslet olduğunu vurgulayan Davutoğlu, insanın yaratıldığı mekana, dünyaya bakışın da medeniyetleri birbirinden ayırdığına dikkati çekti.
Bazı medeniyetler için dünyanın sadece ıstırap mekanı olduğunu, bazıları için ise bir hedonizm, zevk dünyası olarak görüldüğünü anlatan Davutoğlu, "Bizim için mekan bir imtihan diyarıdır. Öylesine bir imtihan diyarı ki iyi ile kötüyü ayırd edebilme kudreti insana verilmiştir ve insan o kudretiyle, doğasında olan o kudretle hem kendi geleceğini hem dünyayı şekillendirebilir. İyilik irade bir şekilde ortaya çıkar. İmtihan dünyası, ama ne bir zindan ne de cennetin yüryüzüne yansımış şekli. Her an o dünyayı cennet kılacak olan da biziz, o dünyayı zindan kılacak olan da biziz" diye konuştu.
Yapılan iyiliklerle o imtihan dünyasının başkaları için cennet kılınabileceğini vurgulayan Davutoğlu, törende ödül verilen görme özürlü üç çocuğu olan aileyi buna örnek gösterdi.
Başbakan Davutoğlu, iyilik duygusunun dünyayı herkes için bir cennet kılabileceğini kaydederek, imtihan denilince iradenin de gündeme geldiğini, bunun bir kişinin kendisine verilen kudretle harekete geçmesi anlamına geldiğini, irade sahibi olunduğunda imtihan da olunduğunu, iyiliğin iradeyle yapılan bir eylem olduğunu belirtti.
İyilikte insani irade bulunduğunu, bu insani iradede de Allah'ın kudretinin tecelli ettiğini vurgulayan Davutoğlu, veren elin iradi olarak o kişinin eli olduğunu ancak bunun ötesinde Allah'ın kudretinin orada bulunduğunu söyledi.
İyilik edene özne, iyiliğe muhatap olan nesne denilirse iyiliğin bitmiş olacağını dile getiren Davutoğlu, iyiliği veren kişinin kendisini özne, iyilik yaptığı kişiyi de nesne görmemesi gerektiğini söyledi.
Davutoğlu, iyilik yapan kişinin bunu muhatabına değil kendisine yapmış olacağını kaydederek, bu iyiliğin karşılığının da hem bu dünyada hem de ahirette verileceğini söyledi.
-"Güç sahibi olmadan da yapılabilecek iyilik vardır"
"İyilik güç ile olur" inancıyla bir çok kişinin iyilik yapmayı ertelediğini, "Bir gün güç sahibi olayım zekat vereyim, iyilik yaparım" diye düşündüğünü anlatan Davutoğlu, şunları dile getirdi:
"Bu haşa Allah'ı imtihan etmek gibi bir şey. İyilik sizin içinizdeyse o an güç sahibi olmadan da yapılabilecek her türlü iyilik vardır. Selam vermek sadece 'esselamü aleyküm' dediğinizde karşınızdaki kişiye yaptığınız bir iyilik. Tebessüm sadaka. Tebessüm için güç sahibi olmaya gerek yok. Sadece size öfkeyle gelene dahi güzel bir tebessümle mukavele ettiğinizde işte orada gerçek iyiliği icra etmiş olursunuz. Sünnet gereği, resulullah sünneti gereği yoldaki taşı kenara çekmek için çok kudretli bir devlet adamı ya da çok zengin birisi olmaya gerek yok. Kenara koyduğunuzda iyiliğin en güzelini yapmış olursunuz. Bu anlamıyla hiç bir zaman iyiliği güç ile tanımlamamak lazım."
Güçlünün iyiliği yaparken gücünü göstermesinin iyiliği yok ettiğine dikkati çeken Davutoğlu, iyilik yapanın gücünü göstermemesi, bunu karşı tarafa hissettirmemesi gerektiğini vurguladı.
Başbakan Davutoğlu, böyle bir medeniyetin takipçileri olduklarını ifade ederek, iyiliği güçle değil içindeki merhamet duygusuyla ifade eden, muhatabını gerçek özne, kendisini o özneye hitap etme durumundaki nesne gibi görerek iyilik yapan merhamet sahiplerine bugün her zamankinden daha çok ihtiyaç olduğunu belirtti.
-Özgecan'ın babası-
Bugün ödül alanların kendilerine birer mesaj verdiğini ifade eden Davutoğlu, ödül verilenlerden biri olan, Mersin'de öldürülen Özgecan Aslan'ın babası Mehmet Aslan'ı bu topraklara sinmiş hikmet ve irfanın yürüyen temsilcisi olarak gördüğünü söyledi.
Eşi Sare Davutoğlu'nun aileyi ziyaret ettiğini, anımsatan Davutoğlu, "Gönlümün gönlüne değdiğini, onun sözlerinin benim gönlüme değdiğini ilk ifadesinden itibaren hissetmiştim" dedi.
Özgecan'ın bütün ülkeye şiddete karşı bir bilinç, şuur imkanı verdiğini, kendilerine aynı zamanda Mehmet Arslan'ı da kazandırdığını ifade eden Davutoğlu, "Eğer Özgecan'ın o şehadeti diyeyim, masum bir kızın öldürülmesi üzerinden olmasaydı belki de Mehmet Arslan'ı bu iyilik timsalini tanıyamayacaktı" dedi.
Herkesin en öfkeli olduğu bir anda Mehmet Arslan'ın bu dünyanın nefret dünyası olmadığına dair mesaj verdiğini, katilin annesi ve babasını kendisi gibi görüp onlar için dua ettiğini anımsatan Davutoğlu, "İşte büyüklük bu, işte gerçek iyilik bu" dedi.
Davutoğlu, Mehmet Arslan'ın bu mesajından bütün millet için ders çıkardığını, bunu sadece kadına yönelik şiddet olarak görmediğini ifade ederek, şunları söyledi:
"Mehmet Arslan'ın orada bütün o ilk tepkisinde güzel bir ifade var. 'Bu memlekette artık ikilik' olmasın. Şimdi buradan yıllardır çözümü için uğraştığımız, kardeş kavgasına son verelim diye gayret sarf ettiğimiz çözüm süreciyle ilgili bir mesaj hissediyorum. Sadece bu ülkenin Başbakanı olarak, bu ağır sorumluluğu taşıyan, onun tabiriyle diyeyim, 'fakir' olarak değil ama, bu memlekette şu veya bu bölgeden olmak, şu veya bu etnik veya mezhebi kökenden olmak sebebiyle karşı karşıya getirilen gençlerin her birisine Mehmet Arslan'ın bu sözünü hatırlatmak gerekir. Biz işte bu günlerde silahlar sussun, bir daha kimse evini, köyünü, barkını terk etmek zorunda kalmasın, gencecik çocuklar apartman katlarından atılmasın, dağlarımız çatışma diyarı değil de kardeşlik diyarı olsun derken aslında Mehmet Arslan iyiliğiyle bunu bize hatırlatıyor. 30 yıl yaşanan acılar üzerinde hala şu veya bu tarafta bir şekilde bunu bir siyasi istismar aracı yaparak da bir karşıtlık oluşturmak yerine diyor ki 'nasıl ben Özgacanımı, yüreğimi, ciğerimi kaybettiğim gün hikmetle davranmışsam, bu 30 yıl içinde acı yaşamış olan bütün anneler, bütün babalar şehit anneleri, şehit babaları, gençlerin anneleri ve babaları birbirlerine sarılsınlar' diyor aslında Mehmet Arslan. Sarılsınlar ve bu 30 yıllık acı dönemi önce anneler ve babalar kapatsın."
Özgecan'ın Arslan'ın babasının sözlerinin dikkate alınmasını isteyen Davutoğlu, "Böyle hunharca bir cinayetten sonra Mehmet Arslan bu iyiliği yapıyorsa şimdi biz çözüm süreci diye adını koyduğumuz, ama ezeli ve ebedi kardeşlik sürecinde, işte bu günlerde işte tam da silahlar sussun dediğimiz günlerde bütün toplumun ayağa kalkıp bu memlekette artık ikilik olmasın seslenişine kulak vermesini rica ederim" diye konuştu.
(sürecek)