Zeytinoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, reel sektör dahil Türkiye ekonomisinin döviz borçlanması yoluyla kur riski alarak büyüdüğünü ifade ederek, bunun tam bir paradoks olduğunu, bu paradoksun giderilememesinin ihracatı da etkilediğini bildirdi.
Ağırlıklı olarak küresel piyasalardan kaynaklanan ve gelişmekte olan ülkelerde daha fazla dalgalanmalara yol açan bu hareketin ekonomide yeni belirsizliklere yol açmayacak şekilde uyum içinde yönetilmesi gerektiğine dikkati çeken Zeytinoğlu, ihracatçıların döviz kurlarının yükselmesine karşı olmadığını, buna karşın kısa dönemde yaşanan sıçramaların dengeleri bozduğunu kaydetti.
TL'nin değer kaybının tolere edilebilir olduğunu vurgulayan Zeytinoğlu, reel efektif döviz kuru endeksine ilişkin rakamların TL'nin değer kaybında endişe verecek bir duruma işaret etmediğini ifade etti.
Dolar kurundaki artışın reel sektör açısından yeni borç yükü anlamına geleceğine dikkati çeken Zeytinoğlu, "Kurlardaki sıçrama bir yandan da moralleri bozuyor. Bu yönüyle dolarizasyona da yol açabilir. Bu nedenle ekonomi yönetiminin vereceği mesajlar da önem taşıyor" ifadesini kullandı.
TL'nin gelişmekte olan ülkeler içinde en fazla değer kaybeden para birimleri arasında olduğunu belirten Zeytinoğlu, şunları kaydetti:
"Avrupa Merkez Bankası 'para basacağım' diyor. ABD ise 'faizleri arttıracağım' diyor. Zaten bu ikisini üst üste koyduğumuz zaman doların değerinin artacağını görüyorsunuz. Burada önemli olan bizim faizleri nerede tutacağımız. Eğer faizleri çok yüksek tutarsak dolar o kadar yükselemez. Ama biz de faizlerin çok yüksek olmasını istemiyoruz. Bence önümüzdeki dönemde dolar avroya karşı yüzde 10'dan fazla değer kazanacak. Dolayısıyla TL bazında da yükselme devam edecek. Dövizin artması, TL'nin değer kaybetmesi ihracat yapanlar için iyi bir şey. Olumsuz yönü ise dolar-avro paritesinin avro aleyhine oluşması. Çünkü biz birçok ürünümüzü dolar bazında alıyor, avro olarak satıyoruz."
Bundan sonra Amerika'nın doğal olarak ihracat politikasının rahatsız olacağını belirten Zeytinoğlu, "Ama Avrupa'da işler hala iyi gitmemeye devam ederse, Avrupa'da sadece piyasada fiyat değişikliklerini değil, yapısal değişimleri hatta çöküşleri dahi görmemiz söz konusu olur. Paritede böyle bir dönemde avronun aleyhine devam da edebilir. Ancak Avrupa'da bireyselliğin hakim olmaya başlaması, ABD'de ise arzulanan ekonomik büyümede yeniden duraksama yaşanması halinde paritenin yönü avro lehine olabilir" ifadesini kullandı.