Dolar

34,8744

Euro

36,7427

Altın

3.038,47

Bist

10.139,77

'Kozmik Oda' soruşturmasına verilen takipsizlik kararı (3)

'Kozmik Oda' soruşturmasına verilen takipsizlik kararı (3)

11 Yıl Önce Güncellendi

2015-03-12 16:44:54

'Kozmik Oda' soruşturmasına verilen takipsizlik kararı (3)
Kamuoyunda "Kozmik Oda" soruşturması olarak anılan ve bazı Seferberlik Tetkik Kurulu personelinin adının karıştığı soruşturmaya ilişkin takipsizlik kararında, "tüm soruşturma kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, soruşturmanın başlatılmasına neden telefon ihbarının yapılmadığı, cumhuriyet savcısının soruşturma açması için başlangıç şüphesini oluşturacak emarelerin dahi başlangıçta bulunmadığı, olay günü nöbetçi amir olarak görev yapan Komiser Yardımcısı M.Y. tarafından olay tarihi ve saatinde herhangi bir telefon ihbarı gelmediği halde, ihbar gelmiş gibi tutanağın gerçeğe aykırı olarak düzenlendiği kanaatine varıldığı" belirtilerek, M.Y. ve onunla irtibatlı diğer görevliler hakkında soruşturma başlatıldığı bildirildi.

Takipsizlik kararında, şüpheliler E.Y.B. ve İ.G'nin kullandığı araç içinde elde edilen krokinin, Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığının bir yazıcısının, tamir için bırakıldığı servise ait olduğu belirtilerek, adres tarifi amacıyla özensiz ve basit çizilen kağıttan hareketle Bakanlar Kurulu üyeleriyle ilgili alan çalışması yapıldığı, kaçış güzergahlarının çizildiği sonucunun çıkarılamayacağı ifade edildi.

Şüpheli E.Y.B'nin ikametgah aramasında elde edilen ajandadaki "Abdullah Gül" ibaresi ile başlayan yazı içeriğinden hareketle "eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile ilgili illegal bilgi toplama faaliyetinde bulunulduğu, devlet büyüklerini karalamaya yönelik, gerçeği yansıtmayan bilgiler olduğunun iddia edildiğine" dikkat çekilen kararda, "Yapılan araştırmada el yazısı notlarda, ağırlıklı olarak eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hakkında, ayrıca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Merkez Bankası eski Başkanı Durmuş Yılmaz, eski Cumhurbaşkanları Ahmet Necdet Sezer ve Süleyman Demirel gibi birçok kişi hakkında gerçeği yansıtmayan ibarelerin bulunduğu belirlenmiştir" denildi.

Şüpheli E.Y.B'nin, savunmasında, yazıların kendisine değil, oğluna ait olduğunu beyan ettiği aktarılan kararda, tanık olarak ifadesi alınan oğlunun da bir arkadaşından okumak üzere edindiği kitaplardan notlar aldığını, bir sayfa kadar not aldıktan sonra sıkıldığını, not almayı ve kitabı okumayı bıraktığını söylediği, kriminal inceleme sonucunda yazıların çocuğa ait olduğunun belirlendiği aktarıldı.

Kararda, "Olay tarihinde lise çağında olan bir kişinin kitap okuması ve okuduğu kitaptan not alması şeklinde gelişen davranışlarının, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile ilgili illegal bilgi toplama faaliyeti veya devlet büyüklerini karalamaya yönelik, gerçeği yansıtmayan bilgi toplama ve oluşturma faaliyeti ya da bir suç unsuru olarak kabul edilemeyeceği, ajandada yer alan el yazısı not ve ibarelerin şüphelilere isnat edilen soruşturma konusu olay ve eylemlerle herhangi bir irtibatının bulunmadığı anlaşılmıştır" ifadesine yer verildi.

-Şüpheliler bir albayı takip ediyordu-

Kararda, 19 Aralık 2009'da yakalanan şüpheliler E.Y.B. ve İ.G'nin ifadelerinde, bölge başkanından aldıkları şifahi emirle Albay B.K'yi yaklaşık bir yıldır takip ettiklerini söyledikleri ifade edildi.

Olay tarihinde Seferberlik Tetkik Kurulu Ankara Bölge Başkanı olan şüpheli Y.A'nın da savunmasında "B.K'yi izleme emrini kendisinin şifahen verdiğini, kendisine ise emrin üst komutanlarınca şifahen verildiğini, Bülent Arınç'ın izlenmesi emri vermediğini " beyan ettiği anlatılan kararda, savcılığın B.K'nin de ifadesini aldığı bildirildi ve ifadeden şu bölüm aktarıldı:

"Ben askeri teamülde takip edilebileceğimi düşünmüyorum. Burada Genelkurmayın da mağdur edildiğini düşünüyorum. Terfi dönemlerinde, terfi sırası gelenler ve başarılı olanlar hakkında karalama mektupları gönderilir. Bu mektuplar isimsizdir, sonradan öğrendiğim kadarı ile Genelkurmay açıklamasında, benimle ilgili olarak 'bilgi sızdırdığıma' dair ihbarda bulunulduğunu ifade etmiştir. Ben hakkımda böyle bir ihbar yapılıp yapılmadığını bilmiyorum. Ancak ameliyatım sonrası sıralı amirlerimle konuştum, gerçekten benim hakkımda bir inceleme, soruşturma, araştırma olup olmadığını sordum 'Hiçbir şey yok' dediler. Zaten ben de görev yaptığım bu dönemde, kendi amirlerimden tam sicil aldım en ufak bir olumsuz durum hissetmedim. Bu durum Genelkurmaydan sorulduğunda da ortaya çıkar. Ben iki yıl görevde olmadığım halde Genelkurmaydan hangi kritik bilgiyi taşıyabilir ya da sızdırabilirim? Zaten üç gün sonraki bir açıklamada da Genelkurmay 'O askeri yetkilinin hiçbir bilgi sızdırmadığı' şeklinde açıklama yaptılar. Tekrar belirtmek isterim ki benim takip edilmemi gerektiren sebep yoktur, zaten yaptığım görev itibarıyla da çok gizli bilgilere vakıf olmam mümkün değildir ki bunları sızdırmış olayım. Bir ihbarda bulunulmuş ise normalde sıralı amirlerime yazı gönderilip izlenmem istenilebilir ve süreci benim sıralı amirlerim takip eder ya da hakkımda kuvvetli bir şüphe varsa askeri savcılığa havale edilip onlar takip edebilirdi."

Kararda, B.K'yi takiple görevlendirilen şüphelilerin telefonlarının 4 Nisan 2009'dan 19 Aralık 2009'a kadar, B.K'nin ikamet ettiği Çukurambar'da birçok kez sinyal bilgisi verdiğine işaret edilerek, şüphelilerin, sözlü emirle B.K'yi dönüşümlü şekilde yaklaşık bir yıl süreyle takip ettikleri belirtildi.

Şüphelilerin takip sırasında Genelkurmay Başkanlığına ait araçların yanı sıra, kiraladıkları araçları da kullandıkları ifade edilen kararda, ilgili yönerge uyarınca, Özel Kuvvetler Komutanlığı Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı personeline verilen B.K'yi takip emrinin askeri hizmetlerin görülmesiyle uygunluk göstermediği ve hukuka uygun olmadığının anlaşıldığı ancak Çukurambar Mahallesi 1425. Cadde üzerinde bulunma nedenlerinin, ihbar ve iddia edildiği gibi Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ı takip etmek ya da ona saldırı gerçekleştirerek Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs olmadığı, üstelik Arınç'ın olay günü Manisa'da bulunduğu anlatıldı.

Kararda, HTS kayıtlarına göre, "sözde ihbarın yapıldığı" saat 14.50'de şüpheliler E.Y.B. ve İ.G'nin Çukurambar'da değil, Ümitköy'deki Gordion AVM'de bulundukları kaydedildi.

Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığındaki arama ve inceleme çalışmalarında bir apartman girişinin kapı zillerinin bulunduğu bölümün fotoğrafının ele geçirildiği belirtilen kararda, araştırma sonucu, apartmanda yazar Nuri Pakdil'in kiracı olduğunun belirlendiği, şüphelilerin takip ettiği B.K'nin de Pakdil'i zaman zaman ziyaret ettiği, şüphelilerden O.D'nin de ziyaret anında kapı zilinin fotoğrafını çektiği bildirildi.

Kararda, B.K'nin Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı personelince takibinin askeri hizmetlerinin görülmesi ile uygunluk göstermemesi ve hukuka aykırı olması nedeniyle Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığında görev yapan şüpheliler hakkında ayrı soruşturma açıldığına yer verildi.

Şüpheli E.Y.B'nin, "su içerken yutmaya çalıştığı" iddia edilen kağıdın kendisine ait olmadığı yönünde ifade verdiği, TÜBİTAK'ın kriminal incelemesi sonucunda da kağıttaki yazının şüphelinin el ürünü olmadığının belirlendiği anlatılan kararda, olay tarihinden önce defalarca olay yerine ve B.K'nin ikametinin civarına giden şüphelilerin, sanki ilk kez olay yerine gitmişler gibi "1424 Cd. Feza A" ibarelerini bir kağıda yazmalarının hayatın olağan akışına aykırı olduğu belirtildi.

-"Telefon ihbarı gerçek dışı"-

Kararda, "ihbar telefonuna" ilişkin tutanak tutan polisin ifadesinin alındığı bildirilerek, şunlar kaydedildi:

"TİB tarafından düzenlenen yazılar, HTS kayıtları, tutanak mümziinin çelişkili beyanları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, soruşturmanın başlatılmasına neden olan telefon ihbarının gerçek dışı olduğu, aslında böyle bir telefon ihbarının yapılmadığı, cumhuriyet savcısının soruşturma açması için başlangıç şüphesini oluşturacak emarelerin dahi başlangıçta bulunmadığı, olay günü nöbetçi amir olarak görev yapan Komiser Yardımcısı M.Y. tarafından olay tarihi ve saatinde herhangi bir telefon ihbarı gelmediği halde, sanki telefon ihbarı gelmiş gibi soruşturmanın başlatılmasına neden olacak şekilde, 652 sayılı ihbar tutanağının gerçeğe aykırı olarak düzenlendiği kanaatine varılmış; M.Y. ve onunla irtibatlı diğer görevliler hakkında gerekli soruşturmanın yürütülmesi için evrak tefrik edilmiştir."

Kararda, soruşturma sürecinde Genelkurmay Başkanlığı Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı binasında 18 Eylül 2013'te de arama yapıldığı, sonuçta ele geçirilen dokümanların, şüphelilere isnat edilen suçlar ile ilgisinin bulunmadığı, bu belgelerin şüphelilerin görev yaptığı Genelkurmay Başkanlığı Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığının askeri görev ve faaliyetleriyle ilgili olduğunun anlaşıldığı ifade edildi.

Şüphelilerin üzerlerinde, araçlarında, ikamet ve işyerlerinde yapılan arama ve incelemeler sonucunda, soruşturma konusu amaç suça ait plan, liste, kroki, keşif raporu, eylem planı, görevlendirme çizelgesi, personel listesi ve işbölümü gibi herhangi bir delil elde edilemediği belirtilen kararda, takipsizlik şöyle gerekçelendirildi:

"Şüphelilerin, Türk Silahlı Kuvvetlerinin hiyerarşik yapısı dışında illegal bir oluşum kurarak, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a ya da hükümet üyesi diğer bakanlara karşı suikast hazırlığı yaptıklarına, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs eylemini gerçekleştirmek üzere, silahlı bir terör örgütü kurduklarına, yönettiklerine veya üye olduklarına, önceden gizlice anlaştıklarına dair herhangi bir delil bulunamamıştır.

Suçun icrasına başlanmasından tüm neticelerinin gerçekleşmesine kadarki safhaları belirleyen bir planlama, bu planlamayı hayata geçirecek kapsamlı bir organizasyon, bu organizasyona uygun bir iş bölümü, bu iş bölümü dahilinde görevlendirmeler ve bu görevlendirmelerin gereklerine uygun görüşmeler, çalışma grupları, fişlemeler, takipler, keşifler, istihbarat faaliyetleri ile özel operasyon ve sorgulama, özel görevli toplama, darbe harekat planı gibi maddi cebir olarak ortaya çıkacak zorlayıcı, korkutucu, cebri hareketlerin kolaylaşması, aksamadan yürütülmesi ve suç bakımından öngörülen neticeye ulaşmasını sağlayacak çalışmalar yaptıklarına dair dosya kapsamında herhangi bir delil elde edilememiştir."

(Bitti)

Haber Ara