Berkin Elvan, Özgecan, Yasin Börü ya da Burakcan Karamanoğlu...
Timetürk Editör Masası, Berkin Elvan'ın ölüm yıl dönümü sebebiyle Gezi eylemlerine destek veren çevrenin 'Hayatı durdurma' çağrısını ve bugün gerçekleştirilen gösterileri masaya yatırdı. Bu metin yazıldığında Okmeydanı'nda gerginlik hala devam ediyordu.
11 Yıl Önce Güncellendi
2015-03-11 18:04:55
TİMETÜRK | HABER MERKEZİ
Editör Masası
Eğer olağanüstü bir gelişme yaşanmazsa, mesela Hakan Fidan'ın MİT'teki görevinden yeniden istifa edip aday olması gibi; günün gündemini az evvel bitirdik. Timetürk Editör Masası, bugün sabah saatlerinden beri birkaç konuyu yoğun şekilde takip etti. Mavi Marmara davası, Berkin Elvan'ın ölüm yıldönümü ile ilgili eylemler, Erdem Başçı ve Ali Babacan ile Başbakan'ın görüşmesi, Gül'ün adaylık süreci derken yoğun bir gün geride kaldı. Bu metni hazırladığımız dakikalarda günün hala devam eden tek 'olay'ı Okmeydanı'nda saatlerdir süren 'Berkin Elvan' temalı eylemler. Polisin müdahalesiyle Okmeydanı'nda gördüğümüz görüntüler de alışıldık türden. Elbette 'ekmek almaya giderken vurulan bir çocuğu', molotof kokteyli ve silah taşıyan insanların anması başlı başına bir tartışma konusu. Fakat konunun özü burada gizli değil.
Osmanlı'dan sonra makul bir devlet düzeninin belki de hiç kurumsallaşamadığı Türkiye'de, özellikle Sol'un şiddet temalı eylemlerle 'direniş' göstermesi artık kimse tarafından yadsınmayan bir alışkanlık haline geldi. Sokaklara çıkacaklar, molotof kokteyli atacaklar, pankart açacaklar, polis müdahale edecek, bir süre çatışacaklar ve sonra da dağılacaklar. Okmeydanı ve çevresinde yaşayanlar Şark Kahvesi ile Cemal Kamacı Spor Salonu arasındaki bölgede gerçekleştirilen bu eylemlere öylesine alışıklar ki eylem başladığı anda konuyla ilgili ilgisiz bütün esnaflar kepenklerini indirip dükkanlarında eylemin bitişini beklemeye başlıyor. Bu eylemlerin hangi örgüte ya da harekete katkı sağladığı meçhul ancak rutinleşen eylemlerin Gezi eylemleri sonrası farklı bir noktaya çekildiği de gerçek.
Gezi eylemlerine destek veren bir kesim tarafından ve hatta Gezi Partisi üyeleri tarafından da savunulan görüşe göre 'Gezi Eylemleri' barışçıldı. Pek çok doneyle desteklenen bu görüşü, özellikle 'Kabataş yalanıyla toplumu gerdiniz' ifadesiyle destekliyorlar sıklıkla. Oysa Gezi eylemleri süreci eylemcilerin taleplerini fazlasıyla aşmıştı ve artık iktidarı destekleyen bütün kesimleri hedef haline gelmişti. O dönemde eylemlere destek veren Kenan Çamurcu, eylemler sırasında başörtülü kızının sözlü saldırıya maruz kaldığını Twitter'da yazmış, bu tavrı sert şekilde eleştirmişti. Tek örneğin Kenan Çamurcu'nun kızı olmadığını o günlerde eşiktaş'tan, Taksim'den veya Kadıköy'den geçmek zorunda kalanlar hatırlayacaktır. Eylemleri bu noktaya getiren, 1970'li yılların başından beri Türkiye Solu'nun içerisinde varlığını koruduğu halde siyasi mücadeleyi benimsemeyen, sendikal örgütlenmeyi tercih etmeyen ve 'Devrim Şiddeti' toplumsallaştırma derdinde olan bir kesimdi. İşin aslı Gezi eylemlerinde de meydanlara bir noktadan sonra hakim olan bu kesimdi. Ankara'da Erdoğan'ın konutuna, İstanbul'da Dolmabahçe Ofisi'ne yönelik hamleler, örgütlü ve iyi planlanmış 'devrimci şiddet' saldırılarıydı.
'Devrimci Şiddet' düşüncesinin Gezi eylemlerini istenilmeyen bir noktaya çektiğini, muhalif dilin taleplerden bağımsız olarak 'Erdoğan'ı devireceğiz' noktasına evrildiğini, kendisini Gezi eylemlerinin sahibi olarak görenler de dile getiriyor. Gezi Partisi'nin Gezi eylemlerinde oluşturulan 'Erdoğan'ı devirme' koalisyonunda ne kadar etkili olduğunu ya da 'Birleşik Haziran Hareketi'nin ne düzeyde 'odak' olduğunu bilemiyoruz. Fakat o dönemde 'Devrimci Şiddet' yönteminİ tedavülüne sokanlar artık Berkin Elvan'ın, Burakcan Karamanoğlu'nun ve Ali İsmail Korkmaz'ın ölümlerinden ötürü kendilerini hesaba çekmek zorundalar. Elbette Berkin Elvan'ın ölümüne sebebiyet verecek şekilde eylemlere müdahale eden polisler yargılanmalı. Elbette Ali İsmail Korkmaz'a atılan son tekmenin de hesabı sorulmalı. Elbette kim olduğundan bağımsız olarak bir çocuğun öldürülmesi sorgulanmalı. Ancak bununla birlikte 'ekmek almaya giden bir çocuğun' başına gaz fişeği isabet edebilecek 'Şiddet' ortamını oluşturan tüm taraflar da kendilerini hesaba çekmeli. Çünkü 'Şiddet' eylemleriyle 'iktidar' devirme oyunu, geride eylemciler tarafından hedef gözetilerek açılan ateşle vurulan Burakcan Karamanoğlu'nu bıraktı. Aynı 'şiddet sarmalı' Ali İsmail Korkmaz'a o son tekmenin atılmasına sebep olacak delilik günlerine taşıdı bu ülkeyi. Sivil eylemleri 'askeri tatmin' ya da 'devrimci müdahale' yöntemlerinin tatbikat alanı yapan örgütler, bugün yine aynı silahlarla yine Berkin Elvan'ın vurulduğu yerde meydandalar çünkü.
Türkiye'de kadın bedenini ticari amaçla kullanan yayınların, 'Hayatını kaybeden modelin fotoğrafları için tıklayınız' yazan internet sitelerinin, kadını şahsiyetinden uzaklaştırıp cinsiyetine indirgeyen anlayışı 'modernite' adına müdafaa edenlerin ve bunu eleştiren herkesi linç edenlerin, en az o minibüs şoförü kadar Özgecan'ın katili olduğunu savunuyoruz. Aynı şekilde Berkin Elvan'a atılan o son gaz kapsülünü atan polis kadar halkın yaşadığı mahalleleri 'Devrimci Şiddet'in tatbikat alanı görenlerin de sorumlu olduğunu ısrarla söylüyoruz.
'Kurtarılmış Bölgeler' üzerinden 'örgütsel güç gösterisi' yapanlara bir çağrımız var: Ölenleri kahramanlaştırarak ve Berkin gibi pek çok insanın ölüm yıl dönümünde yine sokaklara çıkarak silahlarla güç gösterisi yapabilirsiniz. Siz bu gösteriyi yapacaksınız ve sizden daha fazla silahı olan bir örgüt olarak devlet meydan okumanıza karşı benzeri bir güç gösterisine kalkışacak. Geçmişte bunun pek çok örneği yaşandı ve Türkiye Solu'nun 'devrimci şiddet' uygulaması, uygulayanları marjinelleştirip daha çok kan dökülmesine sebep olmak dışında bir işe yaramadı. Artık sizi seven insanların ya da sevmediği halde bunu gösteremeyen insanların yaşadığı mahallelerde hayatı zorlaştıran tek taraflı tatmin eylemlerini durdurun. Şark Kahvesi ve Cemal Kamacı arasında yapılan her silahlı gösteri, bölgedeki esnafın bir günlük kazancına, işine gitmeye çalışan insanların asgari birkaç saatine ve belki çok umurunuzda değil ama Berkin Elvan gibi Burakcan Karamanoğlu gibi gençlerin canına mal olabilecek bir şiddet yarışına dönüşüyor.
Özgecan Aslan'ın babası Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 'iyilik ödülü'ne layık görüldü. Bizce o babanın geniş gönüllüğünü Okmeydanı'nda eylem yapan gençler de 'Sık lan sık' diye bağıran polisler de tekrar tekrar okumalı. Berkin Elvan'ı, Nihat Kazanhan'ı, Ceylan Önkol'u, Burakcan Karamanoğlu'nu,Yasin Börü'yü ve Özgecan Aslan'ı katleden hastalıklı 'sistem'in sorgulaması da buradan başlamalı. Çocukların öldürülmediği ve adaletin tahkim edildiği bir ülkeyi birlikte inşa etmemiz mümkün değilse nasıl birlikte yaşayacağız? Elinizde silahlarla karşısına dikildiğiniz polisleri bir mahalleden çıkardığınızda, Berkin Elvan'ı ona yüklediğiniz bütün anlamı yok eden bir tavırla savunduğunuzda, daha çok şiddete yol açmak ve yarın bir TOMA'nın daha Okmeydanı'na gitmesini sağlamak dışında nasıl bir sonuç alacaksınız?
Kalkıştığınız her şiddet eylemi sizin tam karşınızda bulunan kitleyi size karşı konsolide ediyor ve insanlar oluşturduğunuz şiddet ortamının doğurduğu algıdan ötürü kendilerini tehdit altında hissediyor. Belki de bunu arzu ediyorsunuz, elbette bunu bilmemiz mümkün değil. Ancak şiddet sarmalının herkesi etkileyeceği ve bütün taraflardan 'canlar'ın gideceği hesap edilmeden dahası giden her 'can'ın aynı değerde olduğu peşinen kabul edilmeden, gideceğimiz bir yer yok gibi. Elbette bir yönüyle 'Batı cephesinde yeni bir şey yok' ancak diğer bir yönüyle 'Batı cephesinde herşeyin aynı olmasını sırf kendi örgütsel menfaatleri için isteyen birileri' de var.
SON VİDEO HABER
Haber Ara