Türk Ticaret Bankası'nın (Türkbank) 102. kuruluş yıldönümü dolayısıyla, İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde, "Türkiye'de Tasarrufların Artırılmasında Bankacılığın Yeri ve Türkbank'ın Ekonomiye Kazandırılması" konulu bir sempozyum düzenlendi.
Türk Ticaret Bankası Yönetim Kurulu Üyesi ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Daire Başkanı Abdullah Güzeldülger, konuşmasında, Türk Ticaret Bankası'nın bugüne kadarki sürecini özetledi.
Türk Ticaret Bankası'nın bankacılık faaliyet izni almak için Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'na 14 Mart 2014 tarihinde yaptıkları başvurunun kabul edilmemesi üzerine Ankara 3. İdare Mahkemesi'ne açtıkları dava sürecinin devam ettiğini anlatan Güzeldülger, şöyle konuştu:
"BDDK ile olan dava süreci bir yandan devam ederken, TMSF olarak genel bankacılık ve finans konularıyla ilgili hazırlanan torba yasanın içerisine Türk Ticaret Bankası'nın yeniden ihyasıyla ilgili, onun yeniden bir katılım bankası olarak hayata döndürülmesi için hükümler koyduk. Hükümet bu torba yasayı TBMM'ye sevk etti. Şu anda söz Meclis'in. Yasa Meclis'ten geçerse, dava süreçleri ortadan kalkarak yasa yoluyla Türk Ticaret Bankası kaldığı noktadan hayatına yeniden devam edecek. Bundan önce eğer BDDK ile olan müzakerelerimiz dava yolunun dışında bir uzlaşı ile sonuçlanırsa o zaman da yasayı beklemeden zaten BDDK yoluyla bankanın yeniden lisans alması söz konusu olacak. Her iki durumda da banka yoluna kaldığı yerden devam edecek."
Güzeldülger, 9 Mart 2016'da Türk Ticaret Bankası'nın açılış kurdelasını Adapazarı şubesinin önünde kesmeyi temenni ettiğini de sözlerine ekledi.
- "Emlakta gömdüğümüz para tasarruf açısından kötü bir kullanım"
Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince ise Türk Ticaret Bankası'nın da İş Bankası'nın da Mustafa Kemal Atatürk'ün ifadesiyle "iktisadi bağımsızlık" için kurulan müesseseler olduğunu dile getirdi.
Türkiye'de ekonominin boyutu ile mütenasip bir sermayeye ve tasarrufa hala sahip olunamadığını vurgulayan Özince, ülkede hala ciddi bir ulusal bankacılık ve sermaye piyasası ihtiyacı bulunduğunu söyledi.
Özince, gelişmiş denilen toplumlardaki mali sektör çeşitliliğinin ve derinliğinin Türkiye'de olmadığına işaret ederek, "Türkiye, ekonomisinin büyüklüğü ile mütenasip bir mali sektöre sahip değil. Bunun için de bankacılık ve sermaye piyasasının büyümesi gerekir. Hem farklı müesseselere hem de farklı araçlara ihtiyaç var. Tasarruf deyince sadece paramız olmadığına bağlamamak lazım. Türkiye'de bugün tasarrufu olan dahi ne yazık ki birçok konuda duyduğu endişeler nedeniyle tasarrufunu bankacılık ve sermaye piyasası dışında tutabiliyor. Türkiye'de 150 milyar dolar civarında altın mevcudu olduğu konuşuluyor. Keza, ülkemizde gayrimenkulun geldiği değerler; çalışanın emeklinin mülk sahibi olmasının ne kadar güçleştiği ortada. Emlakta gömdüğümüz paranın da tasarruf açısından ne kadar kötü bir kullanım olduğunu hatırda tutmamız lazım" değerlendirmesinde bulundu.
Ulusal tasarruf ve ulusal sermaye politikaları için ulusal mali müesseselerin olması gerektiğini vurgulayan Özince, şunları kaydetti:
"Bankacılık özellikle bizimki gibi toplumlarda bana göre her şeyden önce ulusal endişelerle yapılmalıdır. Bugün bankacılık ve sigortacılık alanında birçok yabancı sermayedarın ülkemize gösterdiği teveccüh iyi bir şeydir. Keşke daha fazlası da olsa, gelse. Ama ulusal politika ve bu ulusal politikayı yürütebilecek kuruluşlar olmadan ben ulusal ekonomi ve ekonomik bağımsızlık kavramlarının savunuculuğunun yapılabileceğini düşünmüyorum. Kaldı ki İş Bankası ve Türk Ticaret Bankası tarzında, bir de özel statülü olmasına rağmen ulusal politika güden kuruluşlarsa, bana göre ayrı kıymetlidir.
Varsayılıyor ki bizim kuruluşlarımızı birileri kurmuş; İş Bankası'nı Atatürk kurmuş. Evet, Atatürk kurmuş ama 30 tane müteşebbis de Türk Ticaret Bankası'nda olduğu gibi sermaye koymuş. İş Bankası'nın yüzde 75'ini Atatürk'ün dışında özel kişiler koymuş. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) vesaire deniliyor ama yüzde 75'i koyanlar ne olacak? Hangi niyetlerle, hangi imkansızlıklar içinde, hangi sosyal kısıtlar içinde... O kadar büyük devrimler ki bunlar. Dolayısıyla müesseselere, devletimizin bankaları dahil kolektif sahiplik lazım. Bu nedenle sizin bu çabanızın başarılı olmasını diliyorum. Ülkemizin ulusal ekonomisine yönelik tasarrufu da krediyi de sermayeyi de ancak ulusal bilinçte kuruluşlar yerine getirebilir diye düşünüyorum."
- "Türkbank tekrar bankacılık sistemine dönmeli"
Türk Ticaret Bankası İstanbul Emeklileri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Şerafettin Livada ise yaşanan bu süreçte Türkbank'ın faaliyetine geçici olarak ara verdiğine inanmak istediklerini dile getirdi.
Türk Ticaret Bankası'nın Türkiye'de Milli Mücadele'nin ekonomik manadaki kuruluşunun ilk örneği ve ülkede kurulan ilk özel girişim bankası olduğuna dikkati çeken Livada, "102 yılık banka iç bünyesel sorunlardan değil ithal sorunlar ve ithal yöneticiler yüzünden zor duruma düşürülmüştür. Son yıllardaki TMSF yönetimleri ise bankayı tasfiyeden çıkarmakla çok doğru bir karar verdi. Bundan sonraki hedef elbetteki lisanstır. Bizler Türkbank'ın tekrar bankacılık sistemine dönmesi gerektiğine, bankanın kendisine düşen milli görevi ziyadesiyle yapacağına ve milli tasarruf eksikliği konusunda mevcut boşluğu dolduracağına inanıyoruz" diye konuştu.
