Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Bakanlar Kurulu Toplantısı

Bakanlar Kurulu Toplantısı

11 Yıl Önce Güncellendi

2015-03-09 20:53:17

Bakanlar Kurulu Toplantısı
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün milletvekili adaylığı tartışmalarıyla ilgili, "Sayın Başbakanımız parti ihtiyaçlarını, seçim öncesi çalışmaları, böyle bir şeye gerek olup olmadığını Sayın Abdullah Gül'ün de düşüncelerini almak suretiyle bunu herhalde önümüzdeki süreçte değerlendirecektir" dedi.

Arınç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda toplanan Bakanlar Kurulunun ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Akın Öztürk'ün Bakanlar Kuruluna sunum yaptığının hatırlatılması ve "Kazanın nedeni konusunda, teknik bir arıza mıdır, yoksa pilotaj hatası mıdır? F-4'lerin envanterden kaldırılması söz konusu mu" diye sorulması üzerine Arınç, sunumun teknik bilgileri içerdiğini ifade etti.

Kaza sonrasında herkesin görüş bildirdiğini, bunun da bilgi karmaşasına yol açtığını belirten Arınç, sunumun bazı bölümlerini paylaşarak, şunları söyledi:

"Önce 24 Şubat 2015'te elim bir kaza neticesinde Malatya'da iki uçak kaybettik. Sonra 5 Mart tarihinde yine bir kaza neticesinde Konya'da uçağımız düştü, iki pilotumuz şehit oldu.

Özellikle bu uçakların birbirinden farklı uçaklar olduğunu tespit etmekte fayda var. 24 Şubat'ta Malatya'da kaybettiğimiz RF keşif uçaklarıdır. 5 Mart'ta Konya'da kaybettiğimiz diğer uçağımız F-4 bombardıman uçağıdır. Teknik açıdan ikisini ayrı ayrı tarif etmek gerekir. Hem taarruz hem hava savunmasında kullanılan F-4 uçakları epey bir yıldan beri Türkiye'de Hava Kuvvetlerinde kullanılmaktadır. Keşif maksadıyla kullanılan diğer uçaklarımız da yine hemen hemen 25-30 yıla yaklaşan bir zamandır envanterimize girmeye başlamıştır. Bugüne kadar bu uçaklar çeşitli aviyonik, motor ve yapısal iyileştirmeye tabi tutulmuştur ve rutin olarak da teknik kontrolleri her zaman yapılmaktadır.

Modernize edilen uçakların bir kısmının envanteri yıl olarak tespit edilmiştir. Mesela modernize edilen uçakların 2020 yılına kadar envanterde kalması planlandığından uçakların ismi F-4 E-2020 olarak güncellenmiştir. Yani en son 2020 yılına kadar uçakların kullanılması devam edecektir. Diğer çok teknik konular da var. Bu F-4 uçaklarının Hava Kuvvetleri envanterine girmesinden bugüne kadar geçen sürede elbette kaza kırımlar sonucu 60 uçak hizmet dışına çıkmıştır. Ancak bütün dünyada bu uçakların kullanıldığı ülkelerdeki istatistikler de ortaya koyuyor ki en az hizmet dışı kalan uçak ve en az kaza sayısı Türkiye'dedir. Buna Avrupa ülkeleri ile ABD ve Japonya da dahildir. Yani şükürler olsun ki Hava Kuvvetlerimizde bu uçakları kullanan personelimiz fevkalade deneyimli, başarılı pilotlardır. Bugüne kadar kaza kırım sonucu düşen uçaklarımızın sayısı, uçtukları saat sayısına göre ve envanterde kaldıkları süreye bakılırsa fevkalade düşük bir sayıdadır."

Düşen uçaklara ilişkin yaklaşık 70 sayfalık bir kaza kırım raporu hazırlandığını bildiren Arınç, raporda uçakların düşme sebeplerinin tek tek tahlil edileceğini, çalışmanın adli ve idari soruşturma süreciyle eş zamanlı devam ettiğini aktardı. Arınç, "Zaten bu tür olaylar meydana geldiğinde adli yönden, ölümle sonuçlandığı için bir soruşturma, idari yönden de Hava Kuvvetlerimiz, Genelkurmay Başkanımızın talimatıyla kendi içinde bir soruşturma yapmaktadır" dedi.

Ehliyetli bir heyet tarafından kaza kırım sonucunun hazırlanmasının kazalara ışık tutacağını dile getiren Arınç, pilotaj eğitiminin hayati bir şekilde devam ettiğini anlattı. Arınç, "Rahmetli pilotlarımızın bulundukları rütbeler ve uçuş saatleri de fevkalade önemlidir. Şu anda tahmini olarak varılan kanaat yani teknik sebeplerle uçağın düşmediği konusunda düğümlenmektedir. Ama asıl sebebi veya sonucu bu soruşturmaların sonucunda hep birlikte öğrenmiş olacağız" değerlendirmesini yaptı.

-"Cumhurbaşkanımızın herhangi bir eleştirisi ya da önerisi olmamıştır"-

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı ile yapacağı görüşmenin ne zaman gerçekleşeceği ve hükümetin doları düşürmek için ilave bir tedbir alıp almayacağının sorulması üzerine Arınç, şu yanıtı verdi:

"Böyle bir görüşmenin ne zaman yapılacağı gündeme gelmedi. Sayın Cumhurbaşkanımız ne zaman arzu ederlerse ilgili arkadaşları çağırır ve bilgi alır. Sayın Babacan'ın ekonomi konularındaki açıklamaları da bugün Merkez Bankasının yaptığı bu faiz indirimleri elbette piyasalara bir rahatlık vermiştir. Bunun devam etmesi de şüphesiz uygun görülür veya beklenir ama Sayın Babacan'a bugüne kadarki Merkez Bankasının çalışmalarından dolayı Sayın Cumhurbaşkanımızın herhangi bir eleştirisi ya da önerisi olmamıştır. Sayın Babacan, düz bir sunumda bulunmuştur."

-"AK Parti'de herkes elbette bundan büyük bir memnuniyet duyar"-

Arınç, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün AK Parti'den milletvekilliği adaylığı konusunda yaşanan tartışmaları anımsatılması ve Gül'e adaylık daveti yapılıp yapılmayacağı yönündeki bir soru üzerine, şu yanıtı verdi:

"Ben 'bir davet gereklidir' deyince Sayın Davutoğlu'nun da 'davete gerek yoktur' sözünü yan yana getirirseniz ondan kötü bir anlam çıkar. Yani bir algı olarak 'ne lüzum var davete' denebilir. Halbuki Sayın Başbakan öyle demedi. 'Burası kendi evidir dedi. Bu partiyi o kurmuştur' dedi. Bu partinin ilk başbakanı odur, ilk cumhurbaşkanımız da odur. Davet dışarıdan gelecek olana yapılır, kapı dışarıdan gelecek olana açılır' dedi. Bunun anlamı ilk sözünden daha farklıdır."

Abdullah Gül'ün AK Parti'nin kurucusu, başarılı bir siyasetçi olduğunu ve çok başarılı bir cumhurbaşkanlığı dönemi geçirdiğini dile getiren Arınç, şöyle devam etti:

"Elbette AK Parti kendisinden yaralanmak isteyebilir, ona ihtiyaç olduğunu düşünebilir. Bizim söylediğimiz konu, bu isteğin, bu talebin kendisinden gelmesi değil, partinin eğer böyle bir ihtiyaç görüyorsa başbakan düzeyinde veya bir başka düzeyde kendisini partiye davet etmesi. Adaylık müracaatına da gerek yok. Her şeyi rahatlıkla yapabilmesidir. Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımız 'iyi olur faydalı olur' dediğine göre, Sayın Başbakanımız da çok saygılı bir ifadeyle 'davete ne gerek var burası zaten onun kendi evidir, ne zaman isterse başımızın üstünde yeri var' dediğine göre arada çetrefilli bir iş yok demektir. Dolayısıyla Sayın Başbakanımızın parti ihtiyaçlarını, seçim öncesi çalışmaları, böyle bir şeye gerek olup olmadığını Sayın Abdullah Gül'ün de düşüncelerini almak suretiyle bunu herhalde önümüzdeki süreçte değerlendirecektir. AK Parti'de herkes elbette bundan büyük bir memnuniyet duyar ama kendi iradeleri şimdilik siyasetin dışında kalmaksa buna da herkesin saygı duyması gerekir. Bugünkü görüşmelerimizin hiçbirinde bu konu geçmemiştir. Bu konu Sayın Başbakanımızın takdirlerindedir. Belki parti içi dinamiklerle bu konuyu görüşebilir."

-"Türkiye 5 milyar dolar civarında masraf yaptı"-

Birleşmiş Milletler'in Suriyeli mülteciler için yapılan gıda fonunu askıya almasını nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine Arınç, "Bunun cevabı çok basit. Birleşmiş Milletler'in ne kadar güçsüz olduğunu, temel konularda hiçbir şey yapamadığını, çözüm üretemediğini, hani 'dünya 5'ten büyüktür' diyor ya Sayın Cumhurbaşkanımız bunun ne kadar gerçek olduğunu ortaya koyuyor. BM Genel Sekreteri iyi niyetli bir insan olabilir ama BM bünyesi bu şekilde devam ettiği sürece elbette çözümsüzlük içerinde çabalayan bir kurum olmaktan öteye geçemeyecek" diye yanıt verdi.

Suriye'de yaşanan trajedi sebebiyle binlerce insanın hayatını kaybettiği, milyonlarcasının topraklarına yabancı düştüğü bir zamanda Türkiye'nin insanlara kucak açtığını ifade eden Arınç, şunları söyledi:

"1 milyon 600 bin civarında insanın olduğu biliniyor. Bunlardan özellikle sığınma yerlerinde, konteynerlerde ve diğer yerlerde kalanların sayısı 250-300 bin civarında. Bunların her gün yemek, barınma, eğitim ihtiyaçları da karşılanıyor. Türkiye 5 milyar dolar civarında bir masraf yapmıştır. Bu masrafın yüzde 1'ini bile diğer kuruluşlar sağlamamıştır. BM fon yetersizliği sebebiyle dünya gıda programı çerçevesinden Türkiye'ye yaptığı katkıyı kesmek zorunda kalmıştır. Bu katkıyı kestiğini ifade edip, 'yeni kaynaklar siz de arayın biz de arayalım' deme noktasına gelmiştir. AFAD o günden itibaren bunu biz üstlenebiliriz. Hiçbir ihtiyacımız yok. Madem fonunuz kalmadı, madem bir bedel ödeyemeyeceksiniz Türkiye bunu kendisi de karşılar noktasına gelmiştir. Yani sığınmacılar açısından fevkalade olumsuz bir şart meydana gelmemiştir. Utanması sıkılması gereken bir yer varsa o da BM'dir. Çünkü bir gıda yardımına bile destek olamayacak kadar bir acizlik içerisine düştülerse bu bizim değil onların utancı olmalıdır diye düşünüyoruz. Türkiye yardımlarına devam edecektir."

(Sürecek)

Haber Ara