Dolar

32,4375

Euro

34,7411

Altın

2.439,70

Bist

9.915,62

'ŞAH FIRAT' Koalisyon operasyonuna hazırlık mı?

Şah Fırat Operasyonu'nun Koalisyon güçlerinin Suriye ve Irak'a karadan yapacağı muhtemel bir müdahalenin önünü açacağı öne sürülürken Timetürk Editör Masası bugün iddiaları masaya yatırdı.

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-02-24 18:15:44

'ŞAH FIRAT' Koalisyon operasyonuna hazırlık mı?

TİMETURK | HABER MERKEZİ

Editör Masası

Geçtiğimiz Cumartesi'yi Pazar'a bağlayan gece Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı, günlerdir tartışılan bir operasyona imza attı. Hükümet ve AK Parti kanadı operasyonun askeri bir başarı olduğunu savunurken CHP, MHP ve Gülen Hareketi'ne yakın medya ise Türkiye'nin topraklarını IŞİD'e teslim ettiğini öne sürüyorlar. Hafta sonundan bu yana devam eden tartışma hala sıcaklığını koruyor ancak 'Şah Fırat Operasyonu' ve zamanlaması hala aklıselim bir şekilde çözümlenebilmiş değil. Bazı sorular hala cevabını ararken ortaya çıkan yeni durumun ne gibi sonuçlar doğurabileceği de belirsiz. Örneğin; Türkiye'nin etrafını çevirdiği ve 'geçici' olarak kendisine ait olduğunu ilan ettiği Suriye Eşmesi hala YPG güçlerinin kontrolündeki bölgeye oldukça yakın ve IŞİD'in kontrolündeki bölgeye de çok uzak sayılmaz. Saldırıya uğraması Türkiye'ye çok yakın olduğu için elbette zor ancak şartların sürekli değiştiği bir Suriye'de yeniden başka bir yere 'geçici' bir üs kurmak zorunda kalabileceğimiz de bir gerçek.

Geçtiğimiz günlerde - ki bu 'geçtiğimiz günler' Şah Fırat Operasyonu'ndan sadece iki gün öncesi oluyor - ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı, Irak'ın en büyük ikinci kenti Musul'un IŞİD'in elinden alınacağı operasyonun bahar aylarında düzenlenebileceğini açıkladı. Operasyona katılacak güçlerin Iraklı Şii ve Kürt askerlerden oluşacağını duyuran Komutanlık, operasyonun zamanına askerlerin hazırlık durumuna bakılarak karar verileceğini duyurdu. 700 kilometrekarelik bir toprak parçasının IŞİD'in elinden 'kurtarıldığını' duyuran ABD'li yetkililere göre Musul Savaşı bu operasyondan çok daha zor olacak.

Bölgesel anlamda dengelerin yeniden kurulduğunu ve herkesin pozisyonunu yeni dengelere göre kurguladığı bir dönemden geçiyoruz. ABD'nin başını çektiği Koalisyon'un IŞİD'i havadan vurmak yetersiz kaldığında ya da bir başka deyişle IŞİD'i 'imha etmek' için karaya asker indirdiğinde neler yaşanabileceğini bilmiyoruz. Arap Baharı'nın sivil yollarla ilerlediği bütün ülkelerde düştüğü ancak askeri olarak var olduğu ülkelerde ise direndiği düşünüldüğünde yeni bir 'bölgesel' enerjiden bahsedebiliriz.

Kabaca bu enerjinin beş tarafı olduğunu söylemek mümkün:

1) Merkezi güçler 2) İslamcı muhalefet 3) İran yanlısı güçler 4) Batı yanlısı / Seküler gruplar 5) Ulusal temelli oluşumlar

Bugün Suriye'de BAAS Partisi sınırlı da olsa merkezi varlığını muhafaza ediyor. Buna karşın ülkenin büyük kısmını yeni enerjinin ikinci ve dördüncü tarafını teşkil eden muhalif gruplar kontrol ediyor. Kuzeyde küçük sayılmayacak bir toprak parçası ise Kürt grupların elinde ki bunu da beşinci grup olarak değerlendirmek hata olmayacaktır. Bütün bu güç dengesinin içerisinde bir de İran'ın kendi sınırlarından Akdeniz sahiline kadar konuşlandırdığı askeri unsurlar var. Derdi toprak kontrol etmekten çok çıkarlarını savunmak olan bu güçler her türlü gayrinizami operasyonu yapabilecek kabiliyete sahipler.

Dolayısıyla eğer ABD'nin başını çektiği Koalisyon karaya asker indirmeye karar verirse ve Musul'un geri alınması için yürütülecek savaşa paralel olarak 1991 yılında I.Körfez Savaşı'nın hemen ardından yürüttüğü harekatın bir benzerini Suriye'nin kuzeyinde yürütmeye karar verirse neler olacağını kestirmek hiç kolay değil. Suriyeli kaynaklara göre; ABD ve Batı, Suriye muhalefetini 'Esed'li değilse bile 'Rejim'li çözüme ikna edebilmek için Humus'un kuzeyi ve Lazkiye'nin batısında kalan geleneksel Sünni topraklarına geniş çaplı bir müdahalede bulunabilir. Daha da ötesi Türkiye'nin de bu konuda ikna edilmiş olabileceği ve Irak'ta I.Körfez Savaşı sonrası 36.Paralel'in kuzeyini uçuşa yasak bölge ilan eden Batılı güçler, bu kez de Suriye'de bahsettiğimiz bölgeyi Türkiye'nin talebiyle tümden uçuşa yasak bölge ilan edebilir.

Muhaliflere geniş bir toprak parçası veren ve Halep üzerinde de 'tarafsız' sayılabilecek bir Birleşmiş Milletler otoritesi kurmayı öngören Batılı güçlere göre, Suriye krizinden çıkabilmek için son yol bu. 'Eğit - Donat' projesiyle birlikte Suriye'nin kuzeyinde oluşturulacak yeni gücün Beşar Esed dışında kiminle savaşacağı tam olarak belirlenmediği gibi Koalisyon'un hava saldırılarına başladığı ilk gece Suriye'deki İslami muhalefetin bütün unsurlarını hedef aldığı da henüz unutulmuş değil. Haliyle Türkiye tarafından eğitilmiş ve Batı tarafından donatılmış güçlerin Suriye'nin kuzeyinde kimin ajandasıyla kime karşı savaşacağını bilmiyoruz. Bir adım ötesinde ise olası bir savaşta eğitilmiş ve donatılmış güçlere destek vermek için karaya inecek Batılı güçlerin hangi gücü koruyacağını ve hangi gücü imha edeceğini de tam olarak bilebilmemiz imkansız. En azından bütün kırmızı çizgileri çoktan aşan Beşar Esed'e kat'i surette dokunmayan Batı'nın Suriye'nin kuzeyinde zaten varlığı bulunmayan Beşar Esed'i hedef almayacağı kesin görünüyor. Ancak böylesi bir 'yeni denge' durumunda Kürt güçlerinin, İran'a yakın unsurların ve rejim güçlerinin de Koalisyon güçleriyle ortak hareket etmesi hayal değil. Hatta muhtemelen eğitilecek ve donatılacak gücün temelini oluşturacak Batı destekli / seküler muhalif gruplar yeni koalisyonun parçası olacak şekilde konumlandırılacak. Kobani operasyonunda örneğini gördüğümüz üzere Türkiye'nin Kürt gruplara transit geçiş imkanı sağlaması, Özgür Suriye Ordusu'na bağlı bazı grupların ABD'nin hedefleri doğrultusunda savaşması ve Kürt grupların da ABD destekli bir 'özgürlük' savaşı vermeleri ihtimal dışı değil. Bütün bunlar olurken Şam rejiminin hava saldırılarıyla IŞİD'in bitirilemeyeceğini açıklayarak karaya inilmesini salık vermesi de unutulmamalı.

Kısa sürede oluşabilecek bu fotoğrafın dışında kalan tek unsur ise Arap Baharı boyunca zaten denklemin dışına itilmek istenen asıl unsur: İslami muhalefet. Tunus'da seçimle, Mısır'da darbeyle, Yemen'de İran destekli darbeci unsurlarla, Suriye'de çok taraflı bir askeri saldırganlıkla terbiye edilmek istenen İslami muhalefet unsurlarının tamamen susturulamadığı iki bölge var: Suriye ve Gazze. İşin aslı Gazze'de HAMAS yönetimi üzerindeki iç ve dış baskı artık son raddeye ulaşmış durumda. Suriye'deki İslamcı muhalefet ise halihazırda gücünü koruyor ancak çok parçalı yapısından ötürü dışarıdan gelişebilecek bir saldırıya karşı direnebileceğini söylemek en azından şimdilik mümkün değil.

Son tahlilde soru şu: ABD'nin başını çektiği Koalisyon yanına Irak'taki ve Suriye'deki Kürt grupları yanına alır, İran destekli unsurları 2003 Irak işgalindeki gibi ikna eder, Suriye'de ılımlı güçlerin kontrolünde bir yarı - otonom bölge vaadiyle Suriye ve Irak'ın kuzeyinde operasyon yapmaya kalkarsa Türkiye'nin tavrı ne olur?

Mesela Türkiye'nin böylesi bir operasyon öncesi Suriye'deki Süleyman Şah Türbesi'ni sınırına taşıdığı dedikodusu Suriye'de sıkça tartışılıyor. Zaman içerisinde dengeler yeniden değişebilir ancak görünür donelerden anlaşılan o ki Koalisyon sadece hava saldırılarıyla yetinmeyecek ve karaya indiğinde bu kez Türkiye ile anlaşmadan ilerlemesi mümkün değil. 

Haber Ara