Katar'dan Obama'ya mesaj
Bu akşam Katar Emiri olarak ilk kez Beyaz Saray'da ağırlanacak olan Şeyh Temim, ziyaret öncesi New York Times gazetesinde bir makale kaleme aldı. İşte 'Katar'dan Obama'ya mesaj' başlıklı o çarpıcı makale:
11 Yıl Önce Güncellendi
2015-02-24 14:30:24
TİMETURK | FEYZA GÜMÜŞLÜOĞLU | DOHA- KATAR
Ortadoğu oldukça tehlikeli bir dönemden geçiyor. Suriye ve Irak'ta uzun zamandır devam eden şiddete Libya ve Yemen'deki yeni krizler de katıldı. İsrail-Filistin çatışması dinmeksizin devam ediyor. Zaten kötü olan durumun, barış yanlısı ülkeler istikrarsızlığı ve şiddeti yaratan güçleri dizginlemek için harekete geçmediği takdirde daha da kötüye gideceği açık.
Salı akşamı resmi ABD ziyaretimin bir parçası olarak Başkan Obama ile görüştüğümde ona mesajım açık olacak: ''Ortadoğu'yu çöküşün eşiğinden kurtarmak için ortak hareket etmek zorundayız.'' Bu, bölge insanına güvenlik, barış ve adaleti sağlamaya dayalı uzun vadeli bir vizyona sıkı bir bağlılığı gerektiriyor. Biz Katar olarak, bu vizyona ulaşmak için ne gerekiyorsa yapmaya hazırız.
Var olan güçlü ikili ilişkilerimiz, ABD ve Katar arasındaki işbirliği için sağlam bir zemin sağlayacak. ABD ile stratejik ortaklığımız, bölgedeki karışıklığa rağmen son yıllarda daha da derinleşti.
Katar, tüm bu kargaşa denizinin ortasında istikrarını korusa da, bizler bu bölgenin bir parçasıyız ve bölgenin iyiliğini derinden önemsiyoruz. Terörle mücadelede ABD öncülüğündeki koalisyona katıldık, keza Körfez'deki ortaklarımızla şiddetin ve aşırıcılığın her türlüsü ile mücadelede tek vücut olmuş durumdayız. Muhalifler arasında arabulucu rolümüzü korumakla birlikte, Sudan, Lübnan ve Yemen gibi ülkelerdeki uzun süren krizleri çözmede aktif bir diplomasi yürütmekteyiz.
Terör tehdidinin yarattığı zorluklara ilişkin konuşmasında Başkan Obama, terörü yenmede ve bölgedeki devasa güçlüklerle baş etmede askeri çözümlerin yetersiz olduğunu ifade etti. Katar olarak bizim pozisyonumuz da çok uzun zamandır bu yönde.
Biliyorum ki Batı'da birçok kişi terör tehdidine bakarak 'sorun İslam' diyor. Ancak ben bir Müslüman olarak, sorunun İslam değil ümitsizlik olduğunu söyleyebilirim. Sorun, Suriyeli ve Filistinli mülteci kamplarındaki, Suriye, Irak, Yemen, Libya ve Gazze'nin savaş yorgunu köylerindeki ümitsizlik. Avrupa'nın, ve hatta Amerika'nın muhteşem şehirlerinin fakir bölgelerinde gördüğümüz ümitsizlik… O ümitsizlik ki millet ya da din tanımaz, işte teröre bir son vermek istiyorsak bunlardan söz etmeliyiz.
Bu, teröre bir bahane anlamına gelmemeli, çünkü değil. Katar, aşırı grupların barbarca eylemlerini başından beri kınadı, terörle mücadele girişimlerine destek verdi. Ancak kurşunlar ve bombalar tek başına terörle olan savaşı kazanamaz.
Terörü doğuran sebepleri analiz etmek, daha derin, uzun vadeli ve stratejik bir yaklaşımı gerektiriyor. Siyasi liderlerin bölgesel sorunların çözümü için çoğulcu, kapsayıcı çözümleri konuşabilecek cesarete sahip olmasını gerektiriyor. Zalimlerden hesap sorulmasını gerektiriyor.
Ancak ne yazık ki, terörle mücadelemiz, bazı durumlarda, terörün yükselmesine katkı sağlayan kanlı diktatörlüklerin korunmasına yardım ediyor. Biz inanıyoruz ki, aşırıcılıkla mücadele ancak, bölge insanı Suriye'de kendi halkına karşı katliam yapan Beşar Esad gibi zalim rejimleri bitireceğimize inanırsa başarılı olabilir. Tabi ki bu sorumluluk tek başına ABD'ye yüklenmemeli. Arap ülkeleri Suriye'de siyasi bir çözüm bulmada birlikte çalışmalı.
Öte yandan kendimizi, Irak'ta Saddam'ın düşüşünden sonra şahit olduğumuz yıkıcı başarısızlıklardan kaçınmak için de hazırlamalıyız. Suriye ve diğer ülkelerde savaş sonrası çabalarımız, eşit vatandaşlar olarak insanları birleştirme üzerine yoğunlaşmalı. Aynı zamanda, hükümetleri ve milletleri zayıflatan, aşırıcılığı körükleyen mezhepsel ayrılıkları derinleştirmekten de kaçınmalıyız. Bunu yapmaya, siyasi hesaplarla Sünni-Şii ayrılığını tetikleyenlere karşı bilinçli bir mücadeleyle başlamalıyız.
Ayrıca, aşırıcılığı beslemekte olan hayal kırıklığı ve güvensizliği derinleştiren krizlere siyasi çözümler üretmek zorundayız. Filistin'de on yıllardır devam eden işgal sona ermeli, bağımsız Filistin devleti oluşmalı. Geçen seneki kuşatmasının açıkça ortaya koyduğu üzere, statüko artık bir seçenek değil.
Geçtiğimiz 3 yıl boyunca uluslararası toplum, Arap halklarının özgürlük, adalet taleplerinin güç siyasetince gölgede bırakılışını seyretti. Ancak baskı ve şiddetin ürettiği kötümserliğe rağmen, Arap gençleri daha iyi bir gelecek için umudunu yitirmedi. İnsan haysiyetine saygı gösterilen, adaletin var olduğu bir Ortadoğu hayal etmeye devam ediyorlar…
Fakat, eğer harekete geçmezsek bu hayalleri daha uzun süre dayanamayacak. Arap Baharı süresince sokaklara döküldükleri değerlere olan bağlılığımızı tazeleyerek, onların güvenlerini yeniden kazanmak zorundayız
SON VİDEO HABER
Haber Ara