Arınç, Rumelili Yönetici Sanayici ve İşadamları Derneğince (RUMELİSİAD) Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen "3'üncü Uluslararası Balkan Ekonomi Zirvesi"nde yaptığı konuşmada, her ülkenin bir diğeriyle iş birliği yapabilmesi için mutlaka aradaki ilişkinin çok iyi olması gerektiğini söyledi.
Ülkeler arası siyaset, ekonomi, ticaret, kültürel ve turizm ilişkilerinin çok önemli olduğunu vurgulayan Arınç, "Birbiriyle ticaret yapan ülkeler birbirleriyle kavga etmez. Bu çok güzel bir şey. Düşmanlık; biz bunu istemiyoruz. Düşmanlık olmayacak, husumet olmayacak. Komşuluk münasebetlerimiz iyi olacak. Uzak ve yakın ilişkiler kurmanın yolu da ticaretimizi artırmaktan geçer" diye konuştu.
Arınç, Karma Ekonomik Kurulun başkanlığını yürüttüğü dönemde Malezya ile serbest ticaret anlaşması imzaladıklarını anlatarak, yıllardır bu ülkeyle müzakerelerin sürdürüldüğünü dile getirdi.
Bu ülkeye geçen yıl ocak ayında ziyarette bulunduklarını hatırlatan Arınç, şöyle devam etti:
"Sayın Başbakanımızla gittiğimizde karşı taraf, 'Biz imzaladık ama siz hala imzalamadınız' deyince mahcup olmuştuk. İmzalandı ve onaydan geçti. Halbuki Uzakdoğu'da Malezya bizim iyi bir ticari partnerimizdir. Şu anda İstanbul havaalanının, Sabiha Gökçen'in işletme hakkını da büyük bir sermaye koyarak aldılar. Devam da edecekler. Kuveyt'e, Katar'a gidiyorum, diğerlerine gidiyorum. Ellerinde para var, yatırım yapmak istiyorlar. Sermayeyi Avrupa'dan Amerika'dan çektiler, 2008'den bu yana. Güvenli liman arıyorlar. 'Türkiye bunlardan birisiyse hangi alanda yapmalıyız?' diyorlar. Katar'da mesela enteresan bir şey söylediler; 'En az 20-30 bin dönüm bize arazi kiralayın, biz orada tarımsal gelişme içinde olalım çünkü bizim bu bölgelerin en büyük ihtiyacı budur.' Bizde bu kadar büyük arazi kalmadı. Tarım işletmeleri vardı eskiden biliyorsunuz, bunların en büyüğü Ceylanpınar'dır. Onun dışında olan yerler de bazen parçalayarak, bazen bütünüyle kiraya verildi ama bütün işletmenin özellikle zirai işletmenin daha karlı, verim açısından daha yüksek olduğunu bütün dünya biliyor artık. Bizde ise arazi neredeyse 2-5 dönüme kadar ufalmıştır. Yeni bir kanun çıkardık, uygulayabilirsek bölünmenin ve küçülmenin önüne geçeceğiz; hem miras yoluyla hem satın alma hem izalei şuyuu ve diğerleriyle. Arazi ne kadar büyükse verimi o kadar artıyor. Bütün bunları ziraatin içinde de bilmemiz gerekiyor."
- "Helva yapmayı da biz iyi biliyoruz"
Bulgaristan'ın ve çevredeki diğer Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin Avrupa-Atlantik Kurumları ile bir arada olmasını istediklerini anlatan Arınç, bu ülkeleri NATO açısından desteklediklerini, AB bakımından da ilişki kurmalarını arzu ettiklerini belirtti. Arınç, şöyle konuştu:
"Kendimiz henüz müzakere eden bir ülkeyiz ama bu ülkelerin AB içinde şu veya bu şekilde yer almasının da mutlaka onlar için çok iyi olacağını düşünüyoruz. Elbette NATO'ya bazı ülkeler üye oldular. Bu konuda en büyük desteği biz verdik. Kosova'nın bağımsızlığını tanıyan ülkeyiz ve şüphesiz Makedonya'nın da Yunanistan ile olan arasındaki ihtilafında Makedonya'nın yanındayız. Bütün bunları şunun için söylüyorum; yani yağ var, şeker var, un var da helva yapıp yemesini bilmemiz lazım. Helva yapmayı da biz iyi biliyoruz. Onun için ekonomi bakanıysak, kamu yönetim bakanıysak, şüphesiz değerli bir milletvekiliysek, aramızdaki sözleşmeye dayalı konuları mutlaka hayata geçirmemiz lazım. Özellikle 3 anlaşmanın önemli olduğunu düşünüyorum; bunlar mümkün olabilirse serbest ticaret anlaşmasıdır, ikincisi çifte verginin önlenmesi anlaşmasıdır, sonuncusu da karşılıklı yatırımların desteklenmesi anlaşmasıdır. Bunlar bir altyapıdır. Bu altyapı üzerinde eminim ki sanayici de iş adamı da yatırımcı da yerel ortaklar dahi bulmak suretiyle mutlaka ülkelerinize gelecektir. Siz de bizlere geleceksiniz. Bunun gelişmiş ve gerçekleşmiş olmasını hepimiz şüphesi arzu ediyoruz."
Türkiye'nin şu anda enflasyonla mücadelede çok iyi olduğunu, cari açığı azaltmaya gayret ettiklerini aktaran Arınç, ekonomik reformları takip ettiklerini ve bunları sürdürdüklerini dile getirdi.
Son olarak Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun 25 başlıkta dönüşüm programlarını açıklamaya başladığını anımsatan Arınç, bunların da ülkenin kalkınması, cari açığın azalması, israfın önlenmesi, insanların tasarrufa yönlenmesinde katkı sağlayacak konular olduğuna dikkati çekti.
- "Türkiye ekonomisi güven veriyor"
Arınç, Türkiye'nin ekonomik büyümede AB üyesi ülkelerden daha iyi olduğunu söyledi.
Büyümede yüzde 4'ü, 5'i mutlaka bulacaklarını ifade eden Arınç, şunları kaydetti:
"Bu, eksilerde seyreden 'avro bölgesi' ülkelere göre Türkiye'nin halen büyüme trendinin devam ettiğini gösteriyor. Vergi gelirlerimiz iyidir. Merkez Bankası iyidir. Rezervler var. Kadınların iş gücüne katılımı, yurt içi tasarruf, turist sayısı... Hemen hemen, çok şükür turist sayısında Türkiye dünyada 6'ncı sırada. 35 milyona yaklaştık. 35 milyar dolarlık bir gelirimiz var ve diğer esnafa sübvansiyon, KOBİ'ler ve diğer konularla yatırımın artmasını, teşviklerin devam etmesini bütün gönlümüzle arzu ediyoruz. Türkiye'nin bölgesinin kalkınması konusunda da elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Türkiye ekonomisi güven veriyor ve inşallah bu güven devam edecek. Ekonomi emin ellerde. Dalgalara karşı, rüzgarlara karşı, özellikle geçtiğimiz günlerde Bursa'yı alt üst eden lodosa karşı ekonomimiz güvenli ellerde. Hiç endişe etmeyin, inşallah Allah'ın izniyle bu işi selametle tutmaya devam edeceğiz. Kimse 'Türkiye ekonomisi nereye gidiyor acaba?' diye düşünmesin. Önümüzdeki seçimleri de Allah'ın izniyle kazanacağız, istikrar devam edecek."
Türkiye'nin yakaladığı istikrarı bozmak isteyenler olabileceğini dile getiren Arınç, burada sadece muhalefeti kastetmediğini anlattı. Arınç, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Muhalefet elbette dünyanın her yerinde mevcut iktidarları zayıflatmak ve onların yerine kendileri geçmek ister. Bu çok doğal bir taleptir ama bunun da demokratik ölçüler içinde olması lazım. Demokrasinin olmazsa olmaz kurallarına uygun olması lazım. Tahrip edici, yıkıcı, 'Bunlar gitsin de Türkiye'ye ne olursa olsun' mantığıyla hareket etmemek gerekiyor. Vatandaşımız bu konuda duyarlıdır. En doğru kararı verecektir ve onun kararına da biz her zaman saygılı olacağız ancak ekonomide 2008'den bu yana dünya yanıp kavruluyorken Türkiye'nin tek başına kendi öz sermayesi ve öz güveniyle ayakta durmasının bir sırrı vardır ki biz bu sırrın istikrarlı bir siyasetin istikrarlı bir ekonomiye dönüştüğünün farkındayız."
(Bitti)