Şimşek, CNN Türk'te gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
TBMM'de yaşanan kavga ve iç güvenlik paketi konusundaki soruları yanıtlayan Şimşek, kavganın sokağa da TBMM'ye de yakışmadığını ve bunun üzücü olduğunu söyledi.
İç güvenlik paketinin amacının, vatandaşların hak ve özgürlüklerini güvence altına almak olduğunu belirten Şimşek, "6-7 Ekim olaylarından hemen sonra Batman'a gittim ve oradaki yıkımı tahribatı gördüm. Mobese kameralarından sistematik ve örgütlü bir yakma, yıkma olduğunu gördük. Bu anarşist ve teröristlerin mutlaka çok daha güçlü birtakım düzenlemelerle kontrol altına alınması lazım. Bütün Türkiye bu konuda hemfikirdir" ifadelerini kullandı.
Bu paketin molotofu silah konumuna getirdiğini kaydeden Şimşek, molotofun çok tehlikeli olduğunu ve son 5-6 yılda 7 kişinin molotoftan ötürü hayatını kaybettiğini, 540 civarında vatandaşın yaralandığını belirtti. Molotofla ilgili düzenlemeye itiraz edilmesini anlayamadığını vurgulayan Şimşek, paketle bonzainin de eroinle eşdeğer görülmeye başlandığını ifade etti.
Polisin yetkilerine ilişkin de değerlendirmede bulunan Şimşek, "Ben İngiltere'de 10 yıl yaşadım. Almanya ve ABD'yi bilirim. Bunların tamamında polisin gözaltına alma yetkisi var. Kamu düzenini koruyamayacaksak, vatandaşın hak ve özgürlüklerini, kamu mallarını güvenli kılamayacaksak, çıkıp da ekonomik kalkınma ve toplumsal barıştan bahsedemeyiz" diye konuştu.
İç güvenlik paketinin, 6-7 Ekim olaylarından sonra gündeme geldiğine işaret eden Şimşek, birçok şehrin Kobani bahane edilerek yakılıp yıkıldığını, yetkilerin sınırlı olması nedeniyle müdahalenin de sınırlı olduğunu kaydetti. Hak arayışına giderken yüzlerin maskeyle neden kapatıldığını sorgulayarak, konuya daha geniş çerçeveden bakmak gerektiğini söyleyen Şimşek, 6-7 Ekim olaylarının, Batman'a gelecek birçok yatırımı engellediğini de dile getirdi.
Paketle polise, ev hariç arama yetkisi verildiğini bildiren Şimşek, bu paketin bir amacının da önleyici tedbir almak olduğunu anlattı.
Şimşek, 1990'lı yıllarda güvenlik güçlerinin yanlış uygulamalarının kötü bir deneyimi olduğunu da hatırlatarak, "Bunu nasıl engelleyeceğiz? Bu pakette bu hususlar bir denetime ve izne tabi tutuluyor. Arama, valinin veya belirleyeceği kişinin denetimine tabi tutuluyor. Bir sivil otoritenin iznine tabi olacak. O nedenle ben bu paketi, vatandaşın can, mal, hak ve özgürlüklerinin güvence altına alındığı bir paket olarak görüyorum" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin geçmiş deneyimlerinin kötü olmasının makul bir argüman olduğunu vurgulayarak, "O zaman buna karşı oturalım, pakette var olan denetim mekanizmalarını daha fazla güçlendirelim" diye konuştu.
- "Dolardaki değer kazanmanın devlete olumsuz bir etkisi yok"
Şimşek, doların seyri ve bunun etkisi hakkındaki soru üzerine, doların uzun bir süredir bütün para birimlerine karşı değer kazandığını söyledi.
Yılbaşından bu yana birçok ülkenin para biriminde liraya eşdeğer kayıpların söz konusu olduğuna dikkati çeken Şimşek, şöyle devam etti:
"Doların değer kazanmasının bilanço etkilerine bakıldığında, devletin net dış borcu olmadığı için devlete bir olumsuz etkisi yok. Vatandaşın net döviz ve altın fazlası olduğu için vatandaşa da doğrudan bir etkisi yok. Şirketlerin döviz açığı ve bunların bilançoya olumsuz etkisi var. Bankaların döviz pozisyonu aşağı yukarı nötrdür.
Ancak ekonomi yavaşlar, donuk krediler artarsa, bunun bankalara etkisi olur. İşin diğer etkilerine bakıldığında ithalat azalır, ihracat ise bir miktar artar. Burada iç ve dış talebin önemli olduğunu vurgulamak lazım.
Biz liradaki değer kaybını kısa vadede rekabet gücünü artıran bir faktör olmakla birlikte kalıcı bir rekabet gücü artışı olarak öngörmüyoruz. Kalıcı rekabet gücü artışı yapısal reformla olur. Doların değer kazanmasının şirketlerin dış borçlanmasını ve dış borç seviyesini olumsuz etkilemesi de mümkün."
(Sürecek)