Işık, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ın öldürülmesi ve bu kapsamda idam cezası tartışmalarını değerlendiren Işık, öncelikle Özgecan'ın ailesine başsağlığı diledi.
Bakan Işık, Özgecan'ın ailesinin bu olayda gösterdiği tutumun bütün ülkeye örnek olması gerektiğini vurguladı.
Türk kültüründe kadına el kaldırmanın büyük bir yanlış olduğunu herkesin bildiğini kaydeden Işık, şöyle konuştu:
"Toplumda bazı hasta ruhlu insanların bu işe tevessül ettiklerini görüyoruz. Olayların tekrarlanmaması ve caydırıcılığın en yüksek noktaya çıkarılması açısından hukuk içerisinde her türlü tedbirin alınması önemli. Özgecan'ın katilleri neredeyse suçunu itiraf etti. İnanıyoruz ki hukuk çerçevesi içerisinde almaları gereken en yüksek cezaları alacaklar. Bu açıdan 36 yıl, indirimi olmayacak ve büyük bir kısmı hücrede geçecek şekilde cezalandırılacaklar. Ben bu tip toplumsal hassasiyetlerin çok yüksek olduğu anlarda ülkenin yapısal tartışmalarının yapılmasının sağlıklı olmadığını düşünüyorum. İdam tartışmasını böyle bir dönemde yaparsak çok sağlıklı sonuçlara ulaşamayabiliriz."
Türkiye'de idamla ilgili tartışmaların uzun yıllar önce yapıldığını hatırlatan Işık, "Türkiye, idam konusunda yıllar önce bir karara vardı. Ben bu kararın daha uzun süre Türkiye'de uygulanacağını düşünüyorum. Kişisel görüşüm farklı olabilir ama şu anda yürürlükte olan bir uygulama var. İdam konusunun olayların sıcaklığı içerisinde tartışılmasının sağlıklı sonuçlar doğurmayacağı kanaatindeyim" ifadelerini kullandı.
- "Başkanlık sistemi, toplum ve ülkenin yararına olacak"
Işık, başkanlık sistemi konusundaki görüşlerinin sorulması üzerine de sistem tartışmalarında en fazla öne çıkan kavramların temsilde adalet ve yönetimde istikrar olduğunu kaydetti.
Bu ikisinin en fazla sağlandığı ve milletin tarihi birikimine en uygun sistem olarak başkanlığı gördüklerini bildiren Işık, "Bu, bugünkü düşüncem değil, siyaset yaptığım dönemde her zaman savunduğum düşüncedir. Güvenlik mekanizmaları iyi kurgulanmış, diktatörlüğe gidişi engelleyecek tedbirlerin iyi alındığı bir başkanlık sisteminin toplumun ve ülkenin faydasına olacağına düşünüyorum. Bizim geleneğimizde baş önemlidir. Çift başlılık problemdir" diye konuştu.
Normal parlamenter sistemlerde cumhurbaşkanlığının yetkilerinin sembolik, gücünün sınırlı olduğunu anlatan Işık, şöyle devam etti:
"1982 Anayasasında cumhurbaşkanının gücü sembolik değil, yetkileri de neredeyse sınırsız. Fakat bu sistemde cumhurbaşkanı sistemin işleyişine çok katkı sağlayamıyor ama isterse işleyişi yavaşlatabiliyor. Yani sisteme gaz veremiyor ama fren yaptırabiliyor. 12 Eylül'den sonraki cumhurbaşkanı-hükümet ilişkilerine bakın neredeyse tamamında ciddi sorun var bunların bazıları ekonomik krize dönüşmüştü. Dolayısıyla bizim milletimizin tarihinde, kültüründe, geleneğinde olan, tek başlı güçlü bir icra makamıdır, bunun adı da başkanlık sistemidir.
Burada aşırı güç kullanma noktasına gelen ve diktatörlüğe giden bir başkanlık sistemine dikkat etmemiz gerekiyor. Güvenlik mekanizmalarının çok iyi kurgulanmasını ama Türkiye'nin mutlaka başkanlık sistemine geçmesini savunuyorum. Bunun yaparsak iki başlılık ortadan kalkar ve Türkiye güçlü bir şekilde yoluna devam eder. Kontrol ve denge mekanizmalarının kurgulanması iyi yapılırsa Türkiye'nin önü açılır. Bence 2015 seçimlerinde en fazla tartışılacak konu başlıklarından biri bu olacak."
Belediyelerde başkanlık sisteminin uygulandığını kaydeden Işık, hiçbir belediye başkanının 'benim yetkim yoktu' diyemediğini ve belli periyotlarda halka gittiğini belirtti.
Işık, "Güvenlik ve kontrol mekanizmalarının iyi kurgulandığı başkanlık sisteminin hayati derecede önemli olduğunu düşünüyorum" dedi.
- Çözüm süreci
Çözüm sürecinde hangi aşamaya gelindiğine ve bu sürecin bölgedeki yatırımları nasıl etkilediğine ilişkin soru üzerine Işık, sürecin konuşulmaya başlanmasıyla bile bölgede ciddi hareketlilik oluştuğunu söyledi.
Son iki yılda bölge için bin 50 adet teşvik belgesi düzenlendiğini anlatan Işık, bu yatırımların değerinin 12 milyar lira, istihdam sayısının da 50 bin kişi olduğunu belirtti.
İki yılda bölgedeki OSB'lerde istihdamın 144 binden 165 bine yükseldiğine dikkati çeken Işık, "Bu son derece önemli bir rakam. Bölgede 23 tane yeni OSB ile ilgili çalışmalarımız sürüyor. Çözüm sürecinin başarıya ulaştığını düşünün, üretim, yatırım ve istihdam anlamında son derece kilit merkez haline gelecek. Hele GAP ile birlikte bölge artık sadece Türkiye'nin değil dünya tarımının en önemli merkezlerinden biri olacak. Biz de buna yönelik hazırlıklarımızı sürdürüyoruz. Şanlıurfa Gıda İhtisas Organize Sanayi Bölgesi kurulması ile ilgili kararımızı aldık, hayata geçireceğiz" dedi.
- "Çözüm sürecinin arkasında en dik duran kesim iş adamları"
Bölgenin önemli bir potansiyeli bulunduğunu kaydeden Işık, buna karşın güvenlik kaygısının yatırımların önündeki en büyük engel olduğunu söyledi.
Güneydoğulu iş adamlarının bu konudaki serzeniş ve taleplerine ilişkin bir soruya Işık, "Çözüm sürecinin devam etmemesini istemek ancak ve ancak bu ülkenin iyiliğini istememektir" yanıtını verdi.
Bakan Işık, sürecin arkasında en güçlü duran kesimlerden birinin sanayici ve iş adamları olduğunu bildirdi.
Can ve mal güvenliğinin olmadığı bir ortamda sanayici ve iş adamlarının yatırım yapmayacağını vurgulayan Işık, "Bu, umutların yansımasıdır. Sanayici ve iş adamlarımız çözüm sürecinin arkasında en dik ve cesur duran kesimlerimizden birisi" diye konuştu.
(SÜRECEK)