Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda düzenlenen ikinci "Muhtarlar Toplantısı"nda yaptığı konuşmada, geçen hafta Kolombiya, Küba ve Meksika'ya gittiğini hatırlatarak, "Bu ülkede bazıları 'Ne işi var orada? Turistlik seyahate gitti' diyor" ifadesini kullandı.
4 günde 3 ülkeye gittiğini aktaran Erdoğan, bu seyahatte yanında teknokratların, bakan ve milletvekillerinin, bürokratların ve iş adamlarının olduğunu söyledi. O ülkelerdeki iş adamlarıyla görüşmeler yapıldığını, o ülkelerde ne gibi yatırımlar gerçekleştirilebileceğinin değerlendirildiğini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"10 yıl önce o ülkelerle ilişkilerimiz neredeydi, şimdi nerede? Ona bakıyorsun, 10-12 milyon dolardan şimdi gelmişiz 1 milyar 200 milyon, 1 milyar 400 milyon dolarlara. Burada oturarak, yatarak bunları yapamazsın. Gideceksin, geleceksin. Bu ülkelere ilk defa Türkiye Cumhurbaşkanı gidiyor. Gidemediğin yer, senin değildir. Gidersen, bu iş böyledir."
Türkiye müteahhitlerinin dünyada ikinci sırada olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Niye? Bunlar olursa olur. Oralarda yol yapacaksın, inşaatlar, altyapı, üst yapı, köprüler, vesaire, metrolar... Bunları yapacaksın. Bunları görerek, tanışarak, konuşarak yapacaksın. Gitmeden, konuşmadan bunların hiçbiri olmaz ama bunlar hayatta buralara gitmiş değil, görmezler, bilmezler, sadece eleştirirler, hakaret ederler" dedi.
-"Bu mesele, benim şahsi meselem değildir"
Başkanlık sisteminin Türkiye'yi şaha kaldıracağını düşündüğünü dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bu mesele, benim şahsi meselem değildir. Bu ihtiyaç, milletimizin binlerce yıllık devlet geleneğinin tabii bir sonucudur, tabii bir zorlamasıdır. Mevcut sistem artık Türkiye'ye dar geliyor, yetersiz geliyor. Dünya değişiyor, bölgemiz değişiyor, her şey değişiyor. Bizdeki birtakım çevreler ısrarla, inatla yerinde sayıyor. Demokrasi, başkanlık sisteminde yok mu? Var. Dünyanın en ileri demokrasisi nerede? Amerika'da. Peki ekonomi? Dünyanın en ileri ekonomisi Amerika. Orada da başkanlık sistemi var. İlla orayı tıpa tıp mı yapacaksın? Hayır. Uygun gördüğün şeyleri oradan alırsın. Fransa'dan, Avrupa'nın herhangi bir yerinden ne alacaksan onu da alırsın. Güney Amerika ülkelerinden de alırsın. Adeta bir arının hassasiyeti içerisinde, her çiçekten nasibini alır, balını yapar, ortaya koyarsın. Olay budur. Bu da bize özgü olur. Bizim geleneğimize, göreneğimize özgü bir başkanlık sistemi olur. Şimdi Amerika'da çift kamaralı sistem var diye biz de çift kamaralı sistem yapacağız diye bir şey yok. Biz tek kamaralı, yani şu andaki sistemimizi, aynen şu andaki parlamentomuzu aynen uygularız. Mevlana ne diyor? 'Dünle beraber gitti cancağazım, ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.' Mesele bu. Halkımıza söyleyecek yeni bir şeyi olmayanlar, eskiye sıkı sıkı yapışmış durumdalar."
-"Adam cani işte"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ın öldürülmesine ilişkin de şu değerlendirmeleri yaptı:
"Mersin'de bir vahşet yaşanıyor, yüreklere ateş düşüyor. Muhalefet partisinin başındaki zat, siyaset yapmak adına tutup meseleyi işsizliğe bağlıyor. Yahu adam cani, bu adamın inancıyla, etnik kökeniyle, sosyal statüsüyle bir ilgisi yok. Adam cani işte. İşsizlik, caniliği temize çıkarır mı? İşi var. Adam, minibüs şoförü, işsiz değil. Adam, minibüsün başındayken, şoförlüğünü yaparken bu vahşeti, bu alçaklığı orada uyguluyor. Bunun işsizlikle ne alakası var. Adam, kalkıyor, orada bile siyaset yapıyor. Kalkıyor, kendi mensupları dans ediyor. Dansla bunu kutlamaya kalkıyor. Böyle bir şey olabilir mi? Yandaş medyaları da hala onları savunuyor. Neymiş, kadına tacizin yıldönümüymüş, bu yıldönümü vesilesiyle bunları yapıyorlarmış. Geç, o işi, geç. Bu tür vahşetlerin olduğu günlerde biz, kendi medeniyetimizde, kendi inancımızda, kendi kültürümüzde, kalkarız Fatihalarımızla, kalkarız bunlara rahmet dilemek suretiyle bu işi anarız, yad ederiz."
-"Üstüne üstüne gideceğiz"
Kadınların, Allah'ın erkeklere bir emaneti olduğunu söylediğini hatırlatan Erdoğan, "Bu feministler filan var ya, bunlar da çıkıyor 'Ne demek, kadın emanetmiş' diyor, 'Bu, bir hakarettir' diyor. Ya senin bizim medeniyetimizle, bizim inancımızla, bizim dinimizle ilgin yok ki. Biz Sevgililer Sevgilisi'nin o Veda Hutbesi'ndeki hitabına bakıyoruz. 'Allah'ın bir emanetidir' diyor, 'O emanete saygı duyun, o emanete sahip çıkın, onu incitmeyin' diyor. Ortada bu varken onu alıp farklı yerlere çekmenin hiçbir anlamı yok ve bunu rahatlıkla tartışabiliyorlar" diye konuştu.
Özgecan'ın anne ve babasına şahsı ve millet adına şükranlarını sunan, bu vahşet karşısında her babanın ve annenin, böyle vakur bir duruş koymasının mümkün olamayacağını belirten Erdoğan, "Mehmet Efendi, adeta Türkiye'ye değil tüm insanlığa bir ders verdi. Bugün Adalet Bakanım ile görüşmem olacak, sonuna kadar bu vahşilere almaları gereken en ağır cezayı almaları noktasında elimizden geleni sonuna kadar yapacağız" dedi.
Bir kadın muhtarın "Çocuklarımı, torunlarımı nasıl okutacağım, onları nasıl sokağa çıkartacağım" demesi üzerine Erdoğan, "Hiç çekinme yok. Üstüne üstüne gideceğiz" ifadesini kullandı.
Erdoğan, muhtarlardan yükselen "Bizim elimize verin onu. İdam istiyoruz. Yaptıkları yanına kar kalmasın. Kısasa kısas istiyoruz" sözlerine karşılık da "Duygusal olmayacağız. En azından Özgecan'ın babası kadar duyarlı olacaksınız. Ondaki metaneti gördünüz değil mi? Onun söylediklerini dinlediniz değil mi? Bu şekilde duyarlı olacağız" diye konuştu.
-"Burada diktatörlük nerede, padişahlık nerede"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, duyguların iradeye hakim olduğu değil vicdan, irade ve ilmin duygulara hakim olduğu bir geleceği inşa etmek gerektiğini vurgulayarak, milli iradenin olduğu yerde, diğer kavramları kullanmanın zihin sapmasına işaret ettiğini söyledi.
Başkanlık sisteminde başkanı ve Meclisi milletin seçeceğine dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bu iki kurum, birbiriyle uyum içinde, dayanışma içinde ülkeyi yönetecek. Burada diktatörlük nerede, padişahlık nerede? Biz onların asıl derdini biliyoruz. Hani bir söz var ya 'Şu mektepler olmasaydı maarifi ne güzel idare ederdim' diye. Onlar da 'Şu millet olmasa, şu milli irade olmasa ülkeyi ne güzel yönetiriz' diyorlar. Onun derdindeler. Milletin desteğini alarak ülkeyi yönetmekten o derece umutlarını kesmiş durumdalar. Biz siyasete girdiğimiz günden bu yana hep milletin gönlünü kazanarak yolumuza devam ettik, bugünlere geldik. Bundan sonra da her ne olacaksa yine milletin gönlünü kazanarak desteğini, tasvibini alarak yola devam olacak. Biz, yolumuza milletimizle birlikte muhtarlarımızla birlikte devam edeceğiz. Ülkemiz için, milletimiz için neyin daha iyi olduğuna inanıyorsak onu söylemeyi, onu savunmayı bunun için mücadele etmeyi sürdüreceğiz. Niyet hayır, akıbet hayır."
Muhtarlardan selamını, köylerindeki, mahallelerindeki vatandaşlara iletmelerini isteyen Erdoğan, konuşmasının ardından muhtarlarla öğle yemeğinde bir araya geldi.
(Bitti)