Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Unutulmaz isimler, müze evlerle geleceğe taşınıyor

Unutulmaz isimler, müze evlerle geleceğe taşınıyor

11 Yıl Önce Güncellendi

2015-02-13 09:13:38

Unutulmaz isimler, müze evlerle geleceğe taşınıyor
İZZET TAŞKIRAN - Yaşadığı döneme damga vurmuş şahsiyetlerin isimleriyle hizmet veren müzeler, geçmişte anılarla yolculuğa çıkmak isteyen ziyaretçilerini bekliyor. Müzeleri gezen vatandaşlar, sanatçılara ait eşya, fotoğraf ve objeler hakkında bilgi edinerek, keyifli bir gün geçiriyor.

İstanbul'un çeşitli noktalarında yer alan Orhan Kemal Müzesi, Aşiyan Tevfik Fikret Müzesi, Barış Manço Müzesi, Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Müzesi, Sait Faik Abasıyanık Müzesi ile Hüseyin Rahmi Gürpınar Müze Evi, birçok yerli ve yabancı misafiri ağırlıyor. Kentte her geçen yıl sayıları daha da artan bu mekanlar, unutulmaz isimlerin geçmişten günümüze taşınmasında önemli bir işlevi yerine getiriyor.

Beyoğlu'ndaki Orhan Kemal Müzesi'nin kurucusu Işık Öğütçü, AA muhabirine yaptığı açıklamada, babasına ait eşyaların sergileneceği müze evini hayata geçirmek için uzun yıllar düşündüğünü ve müzenin, Orhan Kemal'in doğum günü 15 Eylül 2000'de açıldığını anlattı.

Müzelerin "tarihte bir gezinti" yapmak anlamına geldiğini dile getiren Öğütçü, "Orhan Kemal'in şu anda bulunduğumuz çalışma odası zaten değiştirdiği pek çok evde olduğu gibi birebir odasıydı. İşe, bu odanın düzenlenmesiyle başladık. Sonrasında hem dostlarında hem de bizim arşivimizde bulunan fotoğraflardan görsellik oluşturduk. Onun kullandığı küçük eşyalar, objeler, elbiseler ve kitaplar, bu müzenin birer parçası haline geldi" diye konuştu.

Öğütçü, sanatçıların geleceğe taşınarak, toplumsal hafızada iz bırakmasının çok önemli olduğunu vurguladı.

- "Burası durağan müze değil"

Orhan Kemal gibi tanınmış isimlerin müzesi olmasa da kitaplarıyla geleceğe taşınabileceğini aktaran Öğütçü, şöyle devam etti:

"Ama biliyorsunuz bir sanatçının ya da yazarın kitaplarının arkasında bir tek fotoğrafı vardır. Bütün okuyucular onunla yazarı tanır. Ama bu müzede bir hayat var. Yani hem fotoğrafların dizilimi hem buradaki objelerin size anlattığı pek çok hikaye mevcut. Ben de zaman zaman buraya gelen konuklara rehberlik yapıyorum. Bizim amacımız gençlerdi. Onlar da müzeye çok ilgi gösteriyor. Öğretmenler sürekli ödev vererek, öğrencileri müzemize yönlendiriyor. Ayrıca toplu gelişler de yapıyorlar. Bu sırada da ben de bazı anekdotları, Orhan Kemal'den birtakım hikayeleri onlara anlatıyorum. Burası durağan müze değil. Yaşayan, hareketli bir yer."

Çocukluğunda babasıyla yaşadığı anılara değinen Öğütçü, Orhan Kemal'in eserlerini yazarken kullandığı daktilo sesini hala hatırladığını söyledi. Işık Öğütçü, babasının daktiloyu çok hızlı kullandığını ifade ederek, "Bana çocukken 'baban ne iş yapıyor?' diye sorduklarında 'babam dıgıdık-dıgıdık-dıgıdık yapıyor' derdim. Çünkü bu makine, o sesi çıkarırdı. Müzedeki battaniyesi, yatağı, fötr şapkaları ve diğerleri bana çok şeyi hatırlatıyor" ifadelerini kullandı.

- "Sanatçıların yaşaması ailelere kalıyor"

Müzenin kurucusu Işık Öğütçü, İstanbul'da tanınmış şahsiyetlerin ismiyle özdeşleşen müzelerin kurulmasında biraz geç kalındığını dile getirerek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Hepimiz zaman zaman yurtdışına gidiyoruz. Yurtdışında böyle yazarların, sanatçıların müze evleri var. Daha ileri aşamadaki müze evlerinde de olduğu gibi biz de bu tür bir konsept uyguluyoruz. Hem kitapların satış yeri hem birtakım hediyelik eşyalarının bulunduğu bir mekanımız var. Çay ve kahve içilebilecek, gelen konuklarımızın soluk alacağı böyle bir mekan oluşturduk. Böyle sanatçıların yaşaması ve daha da ileriye taşınması, ailelere kalıyor. Burada birkaç aile var. Örneğin Rıfat Ilgaz'ın oğlu da müzesini açtı. Fakat bu tür imkanı olmayan aileler ne yapacak? Bunlar için ya belediyeler ya Kültür ve Turizm Bakanlığı veya sivil toplum kuruluşları devreye giriyor. Hakikaten müzecilikte çok önde olan Türkiye'nin önemli aileleri var. Bunlar belki bu tür sanatçıları saptayıp, destek verebilirler. Bu müzelerin hepsini büyük bir mekanda toplayabilirlerse sanatçı ile okuru daha çabuk buluşturma imkanı sağlanır."

- Dünyanın dört bir yanından ziyaretçi

Öğütçü, müzedeki eşyaların annesi tarafından korunduğu için günümüze kadar gelebildiğini söyledi.

Dünyanın birçok ülkesinden ziyaretçilerin müzeye geldiğini kaydeden Öğütçü, "Çinlisi, Japonu, Amerikalısı, Mısırlısı müzemize geliyor. Zaman zaman onlarla konuşuyoruz. Burada bir müze olduğunu gördükleri için içeri giriyorlar. Gelenler zaten Cihangir gibi bir semtte otellerde de kalıyorlarsa biraz daha bu işlere meraklı insanlar oluyorlar" şeklinde konuştu.

Sanatçıların dünyada Türkiye'yi tanıtan "kültür bayrakları" olduğunu vurgulayan Öğütçü, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından geçen yılki Pekin Kitap Fuarı'na davet edildiğini, babasının dört kitabının burada temsil edilmesinden gurur duyduğunu kaydetti.

- "Birikimlerin korunması için ailelere ve kuruluşlara görev düşüyor"

İstanbul Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Emre Bilgili, İstanbul'un müzeler konusunda son derece zengin bir şehir olduğunu anlattı. Bu durumun kendileri açısından büyük gurur kaynağı olduğunu kaydeden Bilgili, "Ünlü şahsiyetlerin ciddi birikimi var. Bu birikim değerlendirilemezse heba olması söz konusu. Bunun örnekleri de çoktur" şeklinde konuştu.

Bilgili, müzelerin açılması konusunda sanatçıların ailelerine ve bazı kuruluşlara büyük iş düştüğünü ifade etti. Aile bireylerinin çabaları sonucunda sanatçıların müzelerinin kurulduğunu dile getiren Bilgili, "Müze evleri konusunda yapılması gereken bu tür küçük imkanları aynı mekanda veya ortak bir organizasyonla kendi yerlerinde yerel kamu kaynaklarını da kullanarak geniş bir şehir projesi ile değerlendirmek ve heba olmasının önüne geçmektir" değerlendirmesinde bulundu.

SON VİDEO HABER

İstanbul2da 4 katlı otelde yangın

Haber Ara