Hizbullah'ın misillemesi ve İsrail'in hesabı
Şeba operasyonunun Hizbullah ile İsrail arasında henüz yeni bir savaşın yolunu döşemediği söylenebilir. Zira her iki tarafın önünde bunu engelleyen birçok neden var. Ancak bu savaşın İsrail’de gelecek seçimleri kazanacak partinin gündeminde olacağı kesin.
11 Yıl Önce Güncellendi
2015-02-12 10:31:57
Hizbullah, İsrail’in Suriye’de bir grup komutanını ve bir İranlı generali öldürmesine Golan ve Güney Lübnan’da iki sınırlı operasyonla karşılık verdi. Bu operasyonları örgütün gelecekteki misillemelerinin ilk bölümü olarak görmek (tabii örgüt bununla yetinmezse) mümkün. İki sınırlı operasyona eşlik eden propagandalar ise örgütün üst düzey altı askerî yetkilisine karşı iki İsrailli askerin öldürülmesiyle yetinmeyecek tabanının öfkesini dindirme amaçlıdır. Aksi takdirde örgütün ve genel sekreteri Hasan Nasrallah’ın güvenirliği büyük yara alacaktır. Zira Nasrallah, İsrail’i yok olmakla ve büyük acılarla tehdit etmiş, tehdidin çıtasını ‘Celil’in ötesine gitme’ boyutuna taşıyarak geçmişte yaptığı ‘Hayfa’nın ötesine gitme’ tehdidini geride bırakmıştı.
Hizbullah’ın caydırıcılığı
Hizbullah’ın Suriye’nin Kuneytra kentinde komutanlarının öldürülmesiyle uğradığı büyük kayba misillemede bulunmasını beklemeyen yoktu. Yorumların büyük bölümü ise, misillemenin yöntemi, boyutu, coğrafyası ve zaman derinliği etrafında yoğunlaştı.
Golan ve Güney Lübnan operasyonları, örgütün komutanlarının hedef alınması olayını kolay hazmetmeyeceği yönündeki ihtimali doğru çıkardı. Bu yüzden İsrail kuzeydeki güvenlik ve askerî önlemlerini en üst seviyeye çıkardı. Şeba operasyonunda iki İsrail askeri öldürüldü ve daha fazlası yaralandı.
Örgütün misillemesi askerî ve istihbari bağlamın dışında gerçekleşmedi. Aksine, misilleme tahmin edilen bir zamanda yapıldı. Ardından Tel Aviv ve Beyrut’ta bir dizi soru gündeme geldi: Acaba bu operasyon, kartopu gibi büyüyüp Hizbullah ile İsrail arasında açık bir savaşa varır mı? Bu tür kapsamlı bir savaşın olumlu ve olumsuz yönleri nerede saklı ve bölgedeki başkentler böyle bir savaşa nasıl bakıyorlar?
Tüm seçeneklerin masada olması itibarıyla bu satırlar yazılana kadar birçok soruya tatminkar bir yanıt bulunmuş değil. Tüm senaryolar hâlâ büyük oranda geçerliliğe sahip ve ihtimal çerçevesinde.
Hizbullah, komutanlarına yönelik suikastın intikamını almayı kararlaştırdığı zaman bu operasyonun sonuçlarının birinci derecede İsrail’in ölü ve yaralı, asker ve sivil kayıplarının sayısıyla irtibatlı olacağının farkındadır. Hatta örgütün halen birçok sebep ve yaklaşımdan ötürü işlerin '3. Lübnan savaşı'na gitmemesini dilediği de söylenebilir.
Örgüt, böyle bir savaşın istisnasız tüm ülkenin yıkımı ve (birçok İsrailli bakanın tehdit ettiği üzere) onlarca yıl geriye dönülmesi anlamına geleceğini çok iyi biliyor. Hizbullah, İsrail'deki seçim yarışının Araplarla savaş sırasında zirve yaptığının da bilincinde.
Hizbullah’ın Tahran’daki müttefiklerinin İsrail’in Washington’daki müttefiklerine, örgütün komutanlarına yönelik suikasta yanıtının son bulduğu mesajını ulaştırdığı sır değil. Bu da Washington, Tel Aviv, Tahran ve Beyrut arasında yüksek düzeydeki siyasi mesajlaşmalara binaen İsrail iç cephesini (hükümetten ve ordudan ciddi garantiler alması sonrası) kuzeydeki vatandaşlarına evlerine dönmeleri çağrısında bulunmaya sevk etti.
Tahran ve Şam'ın rolü
Bu satırların yazarı, Hizbullah’ın kendi komutanlarının tasfiyesine misilleme kararını iki büyük müttefiki Tahran ve Şam’la tam bir koordinasyon içinde aldığını vurgulamaya gerek duymamaktadır. Zira bu iki müttefik Tel Aviv’le patlak verecek sert bir mücadeleden en fazla etkilenen ülkeler olacaktır. Muhtemelen Hizbullah, İran ve Suriye, İsrail’e verilecek yanıtın şiddetli bir seçim yarışına giren Tel Aviv’deki karar organını kışkırtmayacak şekilde kısa ve sınırlı olmasını istediler.
Hizbullah düzenlediği operasyonla İsrailli askerleri öldürdü ve yaraladı. Mart ayı ortasındaki seçimler öncesi zaten zor durumda bulunan Netanyahu'nun, olası bir savaşla daha büyük bir çıkmaza girmek istemeyip bu acı darbeyi ‘geçici’ olarak kabullendiği söylenebilir.
Bununla birlikte basit bir matematiksel hesap, Şeba operasyonunun örgütün Kuneytra’da uğradığı ağır kayba denk olmayacağını gösterir. Hizbullah bu operasyonla yetinmekle kendisini İsrail’le yakın bir savaşın şerrinden korumuş oluyor; ancak askerî boyutlardan çok bölgesel sebeplerden dolayı bu savaşa çekinceli yaklaşıyor.
Suriye ile stratejik bir ilişkiye sahip örgüt, misillemenin çıtasını yükseltmenin, Şam’ı zorunlu biçimde İsrail’le mücadeleye çekeceğini biliyor. Şam; İran ve Hizbullah desteği olmaksızın silahlı gruplarla mücadele edemez konumda. İşler İsrail’le yıkıcı bir savaşa doğru giderse Şam bu durumla nasıl baş edebilir ki?!
Ayrıca Tahran’daki büyük kardeş birkaç hafta sonra nükleer program müzakerelerini tamamlamak için gelecek. O da baştan aşağı İsrail’i hedef alacak bir savaşı destekleyecek gibi görünmüyor. Bu durum da Tahran’ı tıpkı Kuneytra’da başlarına geldiği gibi İsrail’in üst düzey komutanlarını yaralamadan yapılacak bir intikam operasyonuna onay vermek zorunda bıraktı.
Doğal olarak örgüt, arkasındaki geniş Lübnan kitlesinin de İsrail’le olası bir savaşı desteklemediğini biliyor. Sadece bununla da sınırlı değil. Örgüt Lübnan devletini, Lübnan’ın çıkarlarından uzak ve İran’ın bölgedeki çıkarlarına ‘taşeronluk’ yaparak Suriye savaşına katmaktan sorumludur.
Bu ve başka yaklaşımlar örgütü Şeba çiftliklerinde ‘zaman, mekân ve hedef itibarıyla sınırlı’ bir operasyona götürdü. Bununla birlikte örgütün İsrail’le bir ‘yıpratma savaşına’ girmeye hazırlık bağlamında Golan gibi başka bölgelerde bu türden sınırlı operasyonların tekrarına başvurmayacağının da hiçbir garantisi yok.
İsrail seçimleri
Burada konu bizi İsrail'in tutumuna götürüyor. Tel Aviv’in Hizbullah’ın misillemesine verdiği yanıt alışılmadık biçimde cılızdı. Tabii bunun sebebi askerî kapasitede eksiklik değil. Zira herkes biliyor ki İsrail bölgenin en güçlü ordusuna sahip. Ancak Mart ayındaki seçimler, Amerikan çekinceleri ve bölgedeki yangınlar, Tel Aviv’in Hizbullah’ın Lübnan’daki kalesi Dahiye’nin kalbinde acı bir yanıt verme arzusunu frenledi.
Ancak İsrail’in Hizbullah’a karşı tansiyonu artırmak istememesi, Şeba defterini kapattığı anlamına gelmez. İsrail, bu tavrının, örgütü bu türden eylemleri daha ağır bir dozla tekrarlamaya teşvik edeceğinin farkında. Bu yüzden Tel Aviv’in hedefini avlamayı geciktireceği veya istihbarat operasyonuyla Suriye veya Lübnan’da suikastlarda bulunabileceği değerlendirmesi yapılabilir. Bir misillemeyle başlayan şu anki durum, bombanın fitili ateşlenene kadar misillemelerle devam ederek kartopu gibi yuvarlanacakmış gibi görülmüyor.
Şeba operasyonunun Hizbullah ile İsrail arasında henüz "3. Lübnan savaşı"nın yolunu döşemediği söylenebilir. Zira her iki tarafın önünde bu savaşı engelleyen birçok neden var. Ancak bu savaşın İsrail’de gelecek seçimleri kazanacak partinin gündeminde olacağı kesin. Özellikle önümüzdeki iki ay Lübnan, Suriye ve İsrail’de birbiri ardında birçok askerî gelişme yaşanabilir.
Hizbullah son olayda kendisinden istenen ve şov amaçlı olmayan gerçekçi bir misillemede bulunabilirdi; böylece İsrail’le faturası ağır olacak ve Lübnan içinde son yıllardaki siyasi performansından memnun olmayan büyük bir kitleyle çatışma içine girmesine yol açacak kapsamlı bir savaşa girebilirdi. Ancak örgüt (İsrail’le yazılı olmayan bir anlaşma çerçevesinde) yıpratma savaşına benzeyen operasyon senaryosunu tercih etmektedir. Bu senaryo örgütün başını ağrıtmayacak yerlerde ve hedeflerde İsrail’e karşı misillemede bulunmasına imkân tanıyacaktır.
Golan ve Şeba cephelerinde beklenen yıpratma savaşına Gazze cephesi de eklenirse örgüt çok mutlu olacaktır. Gazze cephesi İran ve Beyrut’taki dünün müttefiklerine yeniden dönmek için acele ediyor. Belki bu, İsrail’i Şam’daki yaralarıyla yıpranmış müttefikinden uzak tutarak meşgul etme yönündeki bir İran talebi olabilir. Ancak yıkılmış Gazze’deki Filistin kamuoyu İsrail’le sonuçları hesaplanmamış bir maceraya girme yanlısı görünmüyor. Filistinliler hâlâ son savaşın yaralarını sarıyor ve Gazze 50 gün boyunca füzelerle vurulurken Lübnan cephesine ‘kabir sessizliğinin’ hâkim olduğunu hatırlıyor.
Gazze’nin Hizbullah’a sunacağı katkı örgütün İsrail’e karşı yapacağı operasyonlara destek ve dayanışma mesajlarını geçemez. Bundan fazlası Filistinlilere taşıyabileceklerinin üstünde bir yük yüklemek olur. Gazzelilerin lisan-ı hâlleri şöyle diyor: Hizbullah ve İsrail savaşıyla bizim hiçbir ilgimiz yoktur. Bölgesel kutuplaşmalar katliamının niçin yeniden gönüllü kurbanı olalım?
Bununla birlikte hareketli Lübnan-İsrail sınırı Tel Aviv ve Beyrut’taki karar organlarını istemedikleri kararlar almaya sevk edip onları şaşırtabilir. 3. Lübnan savaşı macerasına girmek de (özellikle de bu operasyonla yetinen Hizbullah’a yönelik baskının artması hâlinde) bu kararlardan olabilir. Zira örgüt "İsrail’e yanıt uygun zaman ve yerde olacaktır" söyleminin sahibi olan Suriyeli müttefikinden enfeksiyon kapmış olacaktır.
Adnan Ebu Amır, Filistin doğumlu yazar ve akademisyen. Lisans eğitimini Gazze İslam Üniversitesi Tarih Bölümü'nde tamamladı. Şam Üniversitesi'nde siyaset tarihi alanında doktora yaptı. İsrail, Filistin Sorunu ve İslami hareketler üzerine çalışmalarıyla tanınıyor.
Adnan Ebu Amır
AL JAZEERA
SON VİDEO HABER
Haber Ara