Tanrıverdi, nöbetçi Ankara Sulh Hukuk Mahkemesinde açtığı davanın dilekçesinde, CHP'de aktif siyaset yaptığını belirtti.
Davalılarla aynı dönemde kendisinin de milletvekili aday adayı olduğunu, ancak partisinin davalıları aday gösterdiğini ifade eden Tanrıverdi, kendisi gibi milyonlarca kişinin, partinin bu kararına saygı duyarak, seçimler için gece gündüz çalıştığını kaydetti.
Dolayısıyla davalıların bağımsız ya da tercih sistemiyle değil bu çalışmalar sonucunda, kendisi gibi partili veya parti sempatizanı kişilerin oylarıyla milletvekili olduklarını kaydeden Tanrıverdi, ancak davalıların milletvekili seçildikten sonra seçim dönemi bitmeden partiden istifalarının, CHP'li seçmenlerin oyunu hileyle gasp etmek sonucunu doğurduğunu savundu.
İstifanın, seçmen iradesine aykırı olduğunu öne süren Tanrıverdi, şunları kaydetti:
"Davalıların, CHP ile tüzüğüne bağlı kalıp, kurmuş olduğu sözleşme neticesinde milletvekili adayı olup, ben ve diğer CHP seçmen tarafından oy vermek suretiyle milletvekili seçilmelerinden sonra, seçim dönemi bitmeden kendi çıkarları doğrultusunda partiden istifaları siyasi ahlak ve teamüllere aykırı olmakla birlikte, bu davranışları halk arasında sürekli bir biçimde, biz partililere yönelik aşağılama kampanyasına dönüşmüştür. Bu da halk arasında ilişki kurmamızı zayıflatmış ve ilişkilerimizi zedelemiştir. Bu durum süreç içerisinde psikolojimi bozmuş ve şahsım nezdinde maddi ve manevi zarar doğurmuştur."
Tanrıverdi; Tarhan, Güler ve Cengiz'den 1 lirası maddi, 1 lirası manevi olmak üzere toplam 2'şer liralık tazminat talep etti.