Hisarcıklıoğlu, İstanbul Ticaret Odası (İTO) Meclisi'nin Şubat ayı toplantısında, Türkiye'deki ihracatın büyük firmalar tarafından yapıldığı yönünde bir algı olduğunu, ancak tam tersine ülkede ihracatın yüzde 59'unu KOBİ'lerin gerçekleştirdiğini söyledi.
KOBİ'lerin aslında dış ticaret açığının kapanmasına büyük katkı sağladığına işaret eden Hisarcıklıoğlu,Türkiye'deki ithalatın ise yüzde 40'ının KOBİ'ler tarafından yapıldığını dile getirdi.
İhracatın ithalatı karşılama oranı Türkiye genelinde yüzde 60 iken, bu oranın KOBİ'lerde yüzde 90 olduğuna dikkati çeken Hisarcıoğlu, KOBİ'lerin dışa bağımlılığı en az olan işletmeler olduğunu kaydetti.
Hisarcıklıoğlu, "Aslında Türkiye'nin cari açığının çözümü de yine KOBİ'lerde. Bu yüzden KOBİ'lere büyük destek vermemiz ve güçlendirmemiz lazım" dedi.
İhracatın yüzde 65'inin mal mukabili yapıldığını ve bunun bir risk unsuru olduğunu vurgulayan Hisarcıklıoğlu, "Yani açık hesap veriyoruz. Bu büyük bir risk unsuru. Bu oran her yıl bir önceki yıla göre artarak gidiyor. Önceki yıl yüzde 61'di, şimdi yüzde 65'e geldi. Yarın dışarıdaki paramızın tahsilatında sorun yaşayabiliriz. Bu kapsamda Eximbank'ta kaynak var. İhracat yaparken Eximbank'ın ihracat sigortasını kullanıyor olmamız lazım. Bunun ideali peşin satabilmek ama rakibimiz çok, satamıyoruz. İthalatta ise tam tersi bir tablo var. İthalatımızın yüzde 49'unu peşin alıyoruz. Yani dış ticarette veresiye satıp peşin alıyoruz" diye konuştu.
Döviz kuru ve kredi faizlerinin kendileri için önemli olduğunu belirten Hisarcıklıoğlu, iki faktörün de direkt yük olarak üzerilerine geldiğini söyledi.
İş yaparken en önemli sorunlardan birinin istihdam üzerindeki vergi yükleri olduğunu aktaran Hisarcıklıoğlu, şöyle konuştu:
"OECD'de istihdam üzerindeki vergi yükü yüzde 35, Türkiye'de ise yüzde 59. Bir diğer yükümüz, kıdem tazminatı. Burada da dünya şampiyonuyuz. Türkiye'nin en büyük sorunu istihdam. Her yıl bir milyon kişiye iş bulmak durumundayız. Bunu da ancak özel sektör eliyle sağlayabiliriz. İş bulmayı cazip hale getirmemiz lazım. Onun için de istihdamın üzerindeki bu yüklerin makul seviyelere çekilmesi lazım. İstihdamın üzerine gelen her yük kalıyor. Sistem bize diyor ki 'Adam istihdam etme, paranı götür faize ver, kafan rahat'. Bizim üretmeye, almaya, satmaya ihtiyacımız var."
Hisarcıklıoğlu, bu noktada TOBB, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Türkiye İş Kurumu'nun (İş-Kur) elini taşın altına koyarak Uzmanlaşmış Meslek Edindirme Merkezleri (UMEM) projesini hayata geçirdiğini dile getirdi.
UMEM projesini Türkiye'de en az kullanan ilin İstanbul olduğunu aktaran Hisarcıklıoğlu, "Bu kapsamda eleman istihdam ederseniz istihdamınız üzerindeki vergi yükü yüzde 18 iniyor. Şuna üzülüyorum; bu projeden en çok yabancı sermayeli şirketler faydalanıyor. Onlar bu işin farkında, biz değiliz" dedi.
- "Seçimlerin ardından yapısal reformlar hızla gerçekleştirilmeli"
Rifat Hisarcıklıoğlu, 2015 yılına ilişkin fırsatlar ve tehditlere ilişkin şunları kaydetti:
"Türkiye, dünya ekonomisine entegre olmuş bir ülke. Onun için dünyadaki herhangi bir ekonomideki gelişmeden otomatik olarak hepimiz etkileniyoruz. ABD'de Fed'in faiz kararı uygulamaya alınırsa para bulmakta zorlanılan bir döneme gireceğiz gibi görünüyor. Fakat diğer taraftan bizim gibi ülkeleri rahatlatan bir açıklama Avrupa Merkez Bankası'nın 'Parasal genişlemeye dönüyorum' demesi. Yani 'Muslukları biraz açacağım' dedi. Bu, bizim gibi cari açık veren ülkeler açısından çok önemli.
Petrol fiyatlarının da avantajları ve dezavantajları var. Türkiye 60-70 milyar dolar enerji ithalatı yaptığı için cari açığımız açısından petrol fiyatlarının 50 dolar seviyelerine inmesi avantajlı ama ihracat yaptığımız, mal ve hizmet geliri aldığımız açısından sıkıntılı. Çevre coğrafyamızdaki gelişmeler de bizim ekonomimizi olumlu veya olumsuz etkileme noktasında risk veya fırsat unsurları."
Hisarcıklıoğlu, 2015 genel seçimlerinin de önemli olduğunu belirterek, "2010 yılında itibaren bir seçim sarmalına girmiştik. Her yıl seçim yaşadık. Fakat 2015'te yapılacak seçimlerden sonra önümüzdeki 4 yıl Türkiye'de seçim olmayacak. Onun için 4 yıl bizim için büyük bir fırsat, bunu iyi kullanmamız lazım" dedi.
Türkiye'nin 2015 genel seçimlerinin ardından yapısal reformları hızla gerçekleştirmesi gerektiğini vurgulayan Hisarcıklıoğlu, "1998-2002 arasında Türkiye'de kişi başına düşen gelir 4 bin dolardı. 2002'de hızla yapılan yapısal reformlara bağlı olarak Türkiye tarihi bir sıçrama yaptı. Kişi başına düşen gelirde 2,5 misli sıçrama oldu. Tarihimizde özel sektör olarak Türkiye'yi 6 yılda 2,5 misli büyüttüğümüz bir başka dönem yok. Fakat 2008 kriziyle olduğumuz yerde sayma dönemi başladı. 'Krizden çıkalım' dedik, yapısal reform yapmayı unuttuk. Türkiye 2,5 misli büyümüşken, son 7 yıldır 10 bin dolara takıldık kaldık. İşte 2015 Haziran ayı sonrasında önümüzdeki 4 yıl seçim yok. Yapısal reformlar seçimlerin olmadığı dönemde yapılır. Yapısal reformlar gerçekleştirildiği takdirde Türkiye ekonomiye yeni bir ivme kazandıracaktır" değerlendirmesinde bulundu.