Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Haşim Kılıç'tan emeklilik kararı

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'tan, Yüksek Mehkeme'ye yeni başkan seçiminin hemen ardından açıklamalarda bulundu. Kılıç, bugün itibariyle emekilik kararı aldığını da söyledi.

11 Yıl Önce Güncellendi

2015-02-10 11:14:34

Haşim Kılıç'tan emeklilik kararı

Anayasa Mahkemesi Başkanlığı'na Zühtü Arslan seçildi. AYM Başkanı Haşim Kılıç görevini devretmeden önce kameraların karşısına geçti. Görevi nedeniyle bugüne kadar düşüncelerini "sansürleyerek" açıkladığını belirten Kılıç, yargıdaki seçim sisteminden, kendisine ve mahkemeye yönelik eleştirelere, bireysel başvuru hakkından, seçimleri neden iki kez ertelediğine kadar kamouyunda çok tartışılan konulara açıklık getirdi.

Kılıç'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

"13.3 2015 itibariyle yaş haddinden emekli olmam için yeni başkanlık sürecinin başlaması gerekiyordu. Son yapılan değişiklikle seçimlerin emeklilik tarihinden öncesinden başlamak üzere başkanlık seçiminin sürecinin tamamlanması yasa gereğiydi. Bizler de aday olan arkadaşlarımızın rahat bir ortamda çalışabilmeleri, arkadaşlarıyla görüşerek ortak bir noktaya varabilmeleri adına kendilerine süre tanıdık. Bu süre içinde arkadaşlarımız görüşmelerini, kulislerini yaptılar ve bugün sayın Zühtü Arslan AYM Başkanlığı’na seçilmiş oldu.

"Talihsiz ve üzücü yorumlar"

Bir konunun altını çizmeden geçemeyeceğim, o da şu: Biz yasa gereği bir hafta önceden seçimlerin yapılması için duyuru yapmamamız gerekiyordu. Ben bunları yaptım. Geçen hafta Çarşamba günü bir hafta doldu, o gün seçim yapılmalıydı, iki gün sonraya ertelendi, Cumadan sonra bugün yapılmak üzere iki kez ertelenmiş oldu. Bu karar çok yanlış, talihsiz ve üzücü yorumlara neden oldu.

"Erteleme benim kararım değil"


Şunu açıklıkla ifade edeyim ki erteleme kararı benim kararım değil. Hem üyelerin, hem aday arkadaşların çalışmalarını sonlandıramadığı, gerekli kulisleri yapamadığı talepleri sonunda benden süre istediler bu yüzden ben seçimleri ertelemek durumunda kaldım. Arkasında başka anlam aramaya gerek yok. Anayasa Mahkemesi’nin kendi iç düzeninin gereği olarak seçimin nasıl, hangi gün yapılacağı AYM Başkanı’nın yetkisi dahilindedir.

"Konuşulanları ciddiye almıyorum"

Dışardan konuşulanları önemsemiyor, hiçbir şekilde ciddiye almıyorum. Neden AYM’nin gündemiyle bu kadar ilgili bazı siyasi arkadaşlar, onu kendileri bilir. Ertelemenin tek sebebinin arkadaşların talebi olduğunu söylemek istiyorum.

25 yıllık görev sürem boyunca herşeyi açık yüreklilikle sizlerle paylaşma imkanı buldum. Bu spekülasyonlara yanıt vermek durumundaydım, sizlerle paylaştım.

Ben 1973 yılında kamu görevine başlayan biri olarak 42 yıllık hizmetimin sonuna gelmiş bulunuyorum. Bunun 25 yılı AYM’de geçti. Bu 25 yılın büyük bölümünün yöneticilikle geçtiğini ifade edebilirim. Bu, arkadaşlarımın bana olan güveni, saygısı ve benim yönetim anlayışıma olan inanca verilen destekle bu noktaya geldiğimi ifade etmek isterim.

"Özgürlükçü bir AYM"


Bu mahkemede beni bu kadar uzun süre tutan arkadaşlarıma teşekkürü borç bilirim. Bu 25 yıllık süre içinde AYM’de neler oldu? Bunu uzun uzun size analizini yapmak istemiyorum. Bundan önceki yemin töreninde AYM’nin hangi noktada durduğunu anlatmaya çalıştım. Bugün de size biraz bilgi vermek istiyorum.

AYM’de yapılan en önemli şey ne oldu derseniz bir tek şey vardır. Bugün itibariyle geldiğimiz noktada geçmişte kalan sınırlayıcı, yasaklayıcı anlayıştan özgürlükçü bir anlayışla olaylara yaklaşan, anayasal temel ilkeleri evrensel değerlerle dolduran bir AYM var artık. Son yıllarda aldığı kararlar nedeniyle hem içerde hem dışarda haklı övgüsünü kazanmıştır.

"Mahkeme temel hak ve özgürlüklerin teminatıdır"

Yerellikten kurtularak evrensel değerlere ulaşmış bir AYM çizgisinin devam etmesi en büyük dileğimdir ve buna inanıyorum. Geride bıraktığımız arkadaşlar bunu yerine getirecektir. AYM’nin hepinizin bildiği gibi Anayasa değişikliği ile bireysel başvuru yolu görev olarak verildi. Bugün bu görevi bu mahkemenin başarıyla yürüttüğünü hem içerde hem dışardaki hukuk çevrelerinden aldığımız bilgiler değerlendirmeler sonucunda çok iyi bir noktada olduğumuzu ifade etmek isterim. Bugün AYM bireysel başvuruya bakmış olduğu ve verdiği kararlar doğrultusunda temel hak ve özgürlükler mahkemesine dönüşmüştür. Geçmişte kanunların Anayasa’ya uygunluğunu denetleme görev ikinci plana düşmüş bireysel başvurular öncelikli olmuştur. Şüphesiz ki bu mahkeme temel hak ve özgürlüklerin teminatıdır. Bundan sonra da süreceği konusunda hiçbir kuşkunuz olmamasını diliyorum.

"AYM'nin geldiği noktadan onur duyuyorum"

AYM’nin verdiği kararlar doğrultusunda gerek AİHM’de gerek diğer uluslararası kuruluşlarda bu mahkemenin etkin denetim yaptığı konusundaki kabulleridir. AYM’ye başvurmadan AİHM’e yapılan başvuruların kabul edilmediğini belirtmek istiyorum. AYM Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde çözüm üreten etkin denetim yapan bir mahkeme olduğununun kabulüdür. Hedefimiz buydu zaten .Bunu 2014 Temmuz ayında Strazburg’da düzenlenen toplantıda bu konu Türk AYM’sinin örnek bir mahkeme olarak değerlendirilmesi sonucunda Avrupa Konseyi’nin bireysel başvurunun temel özelliklerini anlatma fırsatı bulduk.

Ben AYM’nin geldiği bu noktadan mutlu, memnun ve gerçekten onur duyduğum bir noktada olduğumu belirtmek istiyorum.

"Her dönem linç edildim"

Çok meşakkatli bir yol. Her dönemde linç edilmekten kendimi alamadım. Bu belki benim özgürlük anlayışımdan kaynaklandı diyebiliriz. Bir başka niteleme oldu, bugün de farklı nitelemelerle tepkilerle de çok büyük eleştiriler ve saldırılar karşısında kaldım, ama hiçbir zaman bu saldırılardan eleştirilerden yılmadım ve doğru bildiğim yoldan devam ettim. Temel hak ve özgürlüklerin kutsal olduğuna inanıyorum, bunların insanlık onurunun gereği olduğuna inanıyorum, bunlara yapılacak saldırının insan onuruna yapılan saldırı olduğuna inanıyorum. Oylarımı bu noktada kullandım. Zaman zaman bir kısım bundan faydalandı, bir kısmı eleştirdi. Ama dün eleştirenler bugün alkışladı, bugün alkışlayanlar yarın eleştirdi.

"Yanlışları söylemeye devam edeceğim"

Vicdanımda verilen düşünceleri söylemeye, dik durmaya çalışan bir kişilik sergiledim. Haklar ve özgürlüklerin gerçekten kutsallığına inanıyorum. Bugüne kadar AYM’de yaptığım görevi emekli olduktan sonra da doğruları söylemeye, yanlışları söylemeye devam edeceğim. Bundan kim alınırsa alınsın, ben etkilenmiyorum, etkilenmeyeceğim. Biz bu olgunluğu sergilemek zorundayız. Hakaret etmeden, suça teşvik etmeden düşüncelerini ifade etmelidir insanlar. Tabii ki konuşacağız, konuşmadan birbirimizi nasıl ikna edeceğiz. İfade özgürlüğü kapsamında bana yapılmış olan eleştirileri de bu çerçevede değerlendirdim. Rahatsız edici de olsa hiçbirine cevap vermemeye gayret ettim.

"Bugün itibarıyle emekliyim"

Bugün itibariyle emekliyim. 13 Mart’a kadar bu konuda sürem vardı. Bir ay önce bu kararı aldım. Yasa gereğince iki ay önceden başkanın seçilmiş olması bu yıl uygulandı. Şu anda bu çatının altında iki tane başkan var. Bir kurumda iki başkan olmaz.

Seçilmiş arkadaşımın planını, programını ve çalışma arkadaşlarını daha rahat seçmesi adına bugün itibariyle emeklilik kararını almış bulunuyorum. Başarılar diliyorum, arkadaşların satır başları olarak altını çizmeye çalıştığım anayasal değerleri ve mahkemenin çizgisini devam ettirmelerine olan inancımı bir kez daha dile getirmek istiyorum. Aziz milletime veda ediyorum, allahaısmarladık diyorum. Bu nefes bu tende kaldığı sürece bu mücadelem devam edecektir. Yarın başka bir şekilde bu görev devam edecektir. Çünkü bizim bu sorunları demokratik bir ortamda konuşmaya ihtiyacımız var. Nefret dili oluşmaya başladı, farklılıklar arasında diyalog zeminini kaybetmeye başlıyoruz. Türkiye’nin potansiyel tehlikesi budur. Bundan hızla uzaklaşmak zorundayız, hızla sona erdirmeliyiz. Siyaset aktörlerine ve anayasal kurumların ılımlı anlayışlarına ihtiyacımız olacaktır.

"HSYK seçimleri geride bir enkaz bıraktı"

Yargımızın sorunları var, gerek tarafsızlık gerek bağımsızlık noktasında sorunlarımızı dile getirdik söyledik. 2010’daki Anayasa değişikliği ile yargıda, özellikle HSYK’da bir seçim sistemi öngörüldü ve geniş bir tabanda demokratik bir anlayışla seçilme imkanı getirildi. 13 bin hakim ve savcımızın katılımıyla kurulumuzun yarısının oluşturulmasına imkan verildi. Ancak HSYK’nın son yapılan seçimle çoğulcu bir yapı oluşması memnuniyet verici ancak bu seçimin geride bıraktığı izleri, korkuları ve enkazı değerlendirdiğimiz zaman yargının ne kadar zor bir noktada olduğunun altını çizmeden edemeyeceğim. En ücra noktadaki hakim ve savcının nereye yakın olduğunu herkes biliyor arkadaşlar. Böyle bir yargıyla devam edemeyiz, yargıda siyaset olmaz.

"Yargıdaki seçimler yargıyı çürütüyor"

Bu benim yeni görüşüm değil yargıdaki seçimler yargıyı çürütmektedir. Yargıdaki seçimlerin yeni bir anlayışla revize edilmesi gerekiyor. Bu seçimler olduğu müddetçe kırılmalar, küskünlükler devam edecektir. Yargı intikam aracı değildir. Bu şekilde değerlendirmeler bu ülkeye kötülük getirir. Yargıdaki seçimlerin yüksek yargının, Adalet Bakanlığı'nın, üniversitelerdeki hukuk fakültelerinin oluşturacağı adalet kurultaylarıyla çözümlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Yargıçlar arasındaki ilişki zedelenmekte ve sıkıntılar doğmaktadır. Bu, bugünkü düşüncem değil 2010’daki konuşmamda da söyledim.

Yani düşünün bir Genelkurmay Başkanı’nın subayların seçmesi gerektiğini, Diyanet İşleri Başkanı’nı din adamlarının; Emniyet Genel Müdürü'nü polislerin seçmesi gerektiğini düşünsek, bunlar hep demokratik anlayışlardır ancak bunun sonucunda ne olacağını hepiniz tahmin ediyorsunuzdur. Bence bunlardan çok daha önemli olan yargıda seçimler çürüme sonucu doğurmaktadır. Bu ikazımı giderken bir kez daha yapmak istiyorum.

"Siyasi projem yok"


Artık işin sonuna geldik. Seçilen arkadaşıma başarılar diliyorum. Bundan sonraki AYM’yi ben de sizin gibi devam edip etmeyeceğini takibimi sürdüreceğim.

Herhangi bir siyasi projem yok. Bugün emeklilik kararımın temelinde yeni seçilen arkadaşıma daha rahat çalışma ortamı vermek üzere bu kararı aldım. Bir mahkemeye iki başkan olmaz, şık değil. Bu kararımı sakın ola ki siyasi bir proje ile ilişkilendirerek değerlendirmeye kalkmayın, böyle bir projenin devamı değil bu.

25 yıllık burada edindiğim tecrübe, temel haklar ve özgürlükler ve insan onuruyla ilgli çalışmalarımı tabi ki milletime aktaracağım, üniversitelerde söylemeye gayret edeceğim. Bu, mutlaka bir kurumda başkan olmak, siyasi bir figürle yürüyecek bir anlayış değil, bu hizmetleri hiçbir sıfat olmadan sürdürebilirsiniz. Bu tecrübemi değerli halkımıza, genç arkadaşlarımıza aktarmaya devam edeceğiz.

Bir arkadaşımızın oldu ertelemeyle ilgili talebi, o çerçevede değerlendirip bu imkanı sundum.

"Ayrışmaya giden bir kültür içinden geçiyoruz"

Her ülkenin olduğu gibi bizim de sorunlarımız var ama bunların demokratik bir ortamda hukuk devleti anlayışıyla çözmek zorundayız. Bunun dışına çıkan hiçbir anlayışı kabul etmek mümkün değildir. Bir kanunsuzluk varsa, kabahat varsa bunun hukuk devletine yakışır bir ortamda çözülmesini isteyen bir insanım. Bugün Türkiye’nin tarafsız yargının oluşması konusunda ciddi sorunları vardır. Nefret söyleminin doğurduğu, ayrışmaya doğru giden bir kültür içinden geçiyoruz. Hukuk güvenliğinin birinci derecede sorun olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Yargıdaki bu bağımsızlık ve tarafsızlık sorunları hukuk güvenliğini de etkileyen bir etkendir. Bunların ayrıntılarını daha derin şekilde anlatmak mümkün ama bugün size veda etme adına ana hatlarıyla söyleyebileceğim konularla geçiştirmek isterim.

Üzüldüğüm şeyler de var tabii ki. Benim şu anda size çok sevindiğim ve beni çok etkileyen nedir diye sorarsanız 2004 yılında Anayasa’nın 90.maddesindeki değişikliktir. Bunu çok büyük bir devrim olarak düşünüyorum. Temel hak ve özgürlükler konusunda evrensel değerlere doğru yönelen bu anlayışın değiştirilmesi benim için çok önemlidir. 2010’da yapılan Anayasa değişikliğinde de çok önemli yenilikler yapıldı. Bireysel başvurunun Anayasa Mahkemesi’ne verilmiş olması çok önemlidir.

"Darbeci denmesini hak etmedim"

'Ne çok sizi üzdü?' derseniz...Değerli arkadaşlar son zamanlarda özellikle kamuoyunu yakından ilgilendiren davalar nedeniyle hem benim şahsım hem AYM hakkındaki değerlendirmeler gerçekten çok üzdü. 'Darbeci, kumpasçı' ya da siyaseti yönlendirmeye ya da siyaset mühendisliği yapmaya dönük birtakım eleştiriler yapıldı, hele hele 'darbecilik' kelimesi beni derinden üzen kelime olmuştur. Benim bu konudaki anlayışım tarihte kalmıştır, bu kelimeyi sarf edenlerin insaf ve vicdan muhasebesi yapmasını istiyorum.

Beni ve mahkemeyi darbecilikle suçlayanlara verdiğim kararlar ve yazdığım karşı oylarla özgürlükçü ve demokrasi anlayışımdan faydalananlar bana darbeci demiştir, bunu asla kabul etmiyorum. Çünkü bunu ben haketmedim mahkememiz de etmiyor. Mahkemenin geçmişte yanlışları olmamış mıdır, olmuştur tabi ki. Bu anlayışımdan en fazla istifade edenler bu kelimeyi kullanmaştır, beni en çok üzen bu olmuştur.

"Düşüncelerimi sansürledim"


Üzerimde başkanlık görevi vardı, bu nedenle düşüncelerimi sansürleyerek aktarmak zorunda kaldım. Bu kurumu koruyup kollamak, arkadaşlarımızın çalışma ortamına korumak adına konuşmadık ancak bundan sonra böyle kafamızda sansürle yaşamayacağız, açık şekilde görüşlerimizi açıklama fırsatı bulacağız. Önümüzdeki günlerde bunu hep beraber yaşarız diye düşünüyorum.

Arkadaşlarımız büyük bir özveriyle çalışıyor, mahkememiz AİHM’de olduğu gibi tutukluluk ve uzun tutukluluk konularını kırmızı dosya dediğimiz şekilde öncelikle bitirme gayretindeler. Bununla ilgili en adil kararı vereceklerine inanıyorum. Sorunlarımız olacaktır, bizde de bu sorunlar vardır ve yaşıyoruz. Ama bunları büyük bir olgunlukla, demokratik değerlerle, hukuk devletinden ayrılmadan çözmenin gayreti içinde olacağız.

"Emekliliğimin siyasetle ilgisi yok"

Ben gerek iç dünyamdaki inançlarım, gerek beynimdeki düşünceler nedeniyle temel hak ve özgürlüklerin bir insanı insan yapan değerler olduğuna inanıyorum . Bir insanın temel hak ve özgürlükleri yoksa o insan yoktur, bir devlet bunları yaşatamıyorsa o devletin bir anlamı yoktur. Ben nerede hizmet yapacağımı bilmiyorum ama çeşitli platformlarda bu düşüncelerimi anlatmaya devam edeceğim ama şu anda bir siyasi projem yok, emekliliğimin bununla da ilgisi yok, bunun altını tekrar çiziyorum.
Sizin aracılığınızla aziz milletime esenlik ve huzur diliyorum. Birlik ve beraberliğimiz bozulmadan aydınlık günlere ilerleme konusunda temennide bulunuyorum. Buna bugün olduğu gibi yarın da katkı yapacağımı belirtmek isterim. Allahaısmarladık…r>

Haber Ara