Davutoğlu, TRT Haber'de katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin değerlendirmeler yaptı.
Davutoğlu, "paralel yapı" ile mücadelede ne durumda olunduğunun sorulması üzerine, "paralel yapı" ile mücadelenin sadece AK Parti'nin yapması gereken bir mücadele olmadığını söyledi.
"Paralel yapı ve benzeri yapılanmalar sadece AK Parti'ye veya bir siyasi harekete tehdit değil, devletin bütünlüğüne bir tehdit. Devlet işleyişine bir tehdit" diyen Davutoğlu, bir grup, devletin işleyişinin dışında paralel yapılarla emniyeti, yargıyı, diplomasiyi, güvenlik güçlerini denetim altına almak istiyorsa bunun sadece iktidardaki bir partiye dönük olmadığını bildirdi.
Davutoğlu, "Paralel ile mücadele ve bir daha böyle paralel yapı, seküler ya da dini kimlikli, cunta ya da vesayetçi böyle paralel yapılar şeklinde, hiçbir paralel yapıya yol vermeyecek, imkan ve izin vermeyecek sağlam bir siyasal yapı oluşturma konusunda irademiz güçlüdür ve çok ciddi şekilde de bu konuda mücadele veriyoruz, hem içeride hem dışarıda" diye konuştu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Meclis'teki konuşmasında "Türkiye'de otoriterlik var. Herkes dirensin sokağa çıksın" dediğini anlatan Davutoğlu, şunları söyledi:
"Yüzüne maske takanlar, 'Bunun haklarını savunacağım' diyor. Molotofkokteyli atanların haklarını savunacağını da ifade eden, imalı ifade eden şeyler kullanıyor. Aynı saatlerde New York Times'ta paralel yapının başı, artık ismen de zikretmekten... Gerçekten büyük ızdırap duyarak bunu ifade ediyorum. Bu milletin bir kesiminin çok büyük saygıyla andığı bir isim ya da saygıyla baktığı bir hareket. Tam da milletin en kritik aşamalardan geçtiği bir dönemde bütün Amerika'daki Türkiye karşıtı, İslam karşıtı lobileri harekete geçirecek şekilde böyle bir makale yazar mı? Kimi kime şikayet ediyorsun. Eğer şikayet edecek idiysen 28 Şubat'ta neredeydin? Mazlum kızlar okulların önünde başörtüsü sebebiyle tahkir edilirken, 'başörtüsü teferruattır' demek dışında hangi otoriterliğe karşı çıktın? 12 Eylül'de neredeydin? Daha diğer örneklerde de. 2007'de neredeydin? Mavi Marmara olayında olduğu gibi İsrail'in otoritesini meşru göreceksin, Türkiye'de halk iradesiyle tekrar tekrar seçilmiş bir cumhurbaşkanının otoritesine meydan okuyacaksın, sonra da yurt dışında hem 'münzeviyim' diyeceksin, o kisvenin arkasına sığınacaksın, 'ben ilim adamıyım' diyeceksin arkasına sığınacaksın ama 24 Nisan'a 2 ay kala ve Kongre hareketliyken muhbirlik yaparak neredeyse, bir makale yayınlayıp bütün Amerikan Kongrelerini harekete geçireceksin."
"Biz 100. yıl üzerinden Türkiye'ye bir saldırı karşısında ne tedbir alacağımızı düşünürken saldırganları tahrik eden ve teşvik eden bir makale yayınlayacaksın" ifadesini kullanan Davutoğlu, o makalede Türkiye'de gayrimüslimlerin, Alevilerin, Kürtlerin, herkesin baskı altında olduğunun iddia edildiğini söyledi. Davutoğlu, bu şekilde Ermeni, Rum, Yahudi lobilerinin harekete geçirilmeye çalışıldığını kaydetti.
Bu akşam gayrimüslim, azınlık sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle kanaat önderleriyle bir görüşme yapacağını ve bu programın bir ay önceden ayarlandığını belirten Davutoğlu, bu programların bundan sonra da devam edeceğini bildirdi.
Davutoğlu, "Türkiye'nin bu tablosuna oradan dünyaya şikayet edip muhbirlik etmek başka bir gündemin parçası olmak demektir. Biz o gündeme Türkiye'yi esir etmeyiz, biz o gündeme Türkiye'yi ram etmeyiz, mahkum etmeyiz. Türkiye'nin ayaklarına pranga takılmasına izin vermeyiz ve ister paralel ister başka yollarla olsun, kim bu ülkenin geleceğini milletten almadığı bir yetkiyle karartmaya çalışırsa da karşısında dimdik dururuz" diye konuştu.
-ABD'de Müslüman üç gencin öldürülmesi-
ABD'de üç Müslüman gencin net olmayan bilgilere göre "islamofobi" sonucu bir saldırıyla öldürüldüğünün ifade edilmesi üzerine Davutoğlu, bu bilginin kendisine de geldiğini ancak arkasının net olarak bilinmesi gerektiğini kaydetti.
Davutoğlu, son dönemde Amerika ve Avrupa'da, dünyanın değişik yerlerinde Müslümanlara dönük şiddet eylemlerinde büyük artış görüldüğünü belirtti. Bunun ciddi bir durum olduğunu vurgulayan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Bir terör örgütü DEAŞ. Onu tanımlayabiliyorsun, sınırlayabililiyorsun veya ona karşı tepki gösterebiliyorsun, göstermek de lazım. Ama Avrupa başkentlerine, Amerika'ya veya diğer şehirlere nüfuz etmiş, DEAŞ mantığında ırkçı tiplere karşı ne tedbir alacağız? Bizim burada tavrımız çok açıktır. Her türlü terör eylemine karşıyız. Ama bu terör eylemleri bahane edilerek Müslümanları kolektif bir şekilde suçlamak, kolektif suçlu muamelesine tabi tutmak, Müslüman ismini dahi böyle tahkir edici bir şekilde kullanmak... Bu ırkçı bir tutumdur. Ümit ederiz ki bu üç Müslümanın öldürülmesinde böyle bir saik yoktur. Ama 'saik yok' demek için de erken. Bilemiyoruz. Onlar bir ortaya çıktığında herhalde Amerika'da da Avrupa'da da bütün yönetimler bu tür ırkçı tavırlara karşı ortak tavır sergileme dirayetini gösterirler. Nasıl Paris'te ortak tavır sergilenmişse bütün bu ırkçılıklar karşısında da, bütün bu islamofobi, İslam karşıtlığı karşısında da aynı ciddi tutumu ve ortak tavrı görmek bizim hakkımız."
-"Izdırap çekiyoruz"-
Yıllar önce danışmanlık ve bakanlık döneminde "temsilen siyasi sistemin içinde yer almaya" dikkati çektiği hatırlatılarak, "Şimdi, 'ben bugünlerde bunları söyledim. Ama görmediler ve işte geldiğimiz tablo bu' demek geçiyor mu içinizden" sorusuna Davutoğlu, "Çok" karşılığını verdi.
Bunların hepsi konusunda ciddi uyarılar yaptıklarını vurgulayan Davutoğlu, halkın meşru taleplerine kayıtsız kalınırsa radikalleşme olacağını söylediklerini ifade etti. Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Anlatmaya çalıştığımız şeyler, hakkıyla dinlenilmediği için bugün hepimiz ızdırap çekiyoruz. Irak'ta 2009 seçimlerinden sonra şahsen ne kadar çok çaba sarf ettim herkesin içinde olduğu bir hükümet kurulsun diye. 2010'da hükümet kuruldu. Herkesin için olduğu seçimle hükümet kurulmuş olsaydı emin olun Irak'ın bugünkü tablosu farklı olurdu. İki kavram önemli, temsil ve rıza. Temsil kabiliyeti olmayan siyasi sistemlerin meşruiyet kazanması çok zor. Rıza esası üzerine, yani 'ben bu devlete, bu ülkeye rızamla aidiyet hissediyorum' ilişkisi doğmadıkça da güvenlik sağlamak imkansızdır."
Suriye ve Yemen'e bakıldığında kriz alanlarının derinleştiği ifade edilerek, "Bunlara baktığınızda birazda hoca Ahmet Davutoğlu olarak nasıl bir gelecek öngörüyorsunuz" sorusu üzerine Davutoğlu, 100 yıl önce Osmanlı Devleti'nin çözülmesinden sonra yanlış yapılanmalar yaşandığını belirterek, suni yapılar, suni kimlikler, ayrışma ve kutuplaşmaların Ortadoğu coğrafyasının derin irfani ve hikmete dayalı birlik kültürünü yok ettiğini söyledi.
Davutoğlu, Arap Baharı denilen olgu başladığında, demokratik temsil kabiliyeti olan, rıza esasına dayalı yapılar oluşur diye ümitle baktığını anlattı.
Davutoğlu, böyle bir yapının gelmesinin kendi iktidarlarını sarsacağını gören Ortadoğu'daki iktidar odaklarıyla emperyal yaklaşımlarını sarsacağını düşünen bölge dışı faktörlerin bir anlamda bu demokrasi çağrısını boğmaya yöneldiklerini ifade etti. Davutoğlu, "Ortaya çıkan tablo şu anda herkesi dehşete düşürüyor" değerlendirmesinde bulundu.
Suni yapıların içinde bir gelecek inşa etmenin mümkün olmadığını anlatan Davutoğlu, bütün bu fırtınalı dönemlerden sonra Ortadoğu'nun, Balkanlar'ın, Kafkasya'nın, Orta Asya'nın, derin irfanının tarihe ağırlığını koyacağını düşündüğünü kaydetti. Davutoğlu, "Bize biçtiğimiz rol de Türkiye olarak bu derin irfanın sözcüsü olmak" dedi.
(Bitti)