Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, demokrasiyle ekonominin birleşik kaplar gibi olduğunu belirterek bunlardan birinin diğerinden aşağıda veya yukarda olamaması gerektiğini söyledi. Demokrasinin yara aldığı, demokratik kültürün yozlaştığı bir ülkede ekonominin güvencede kalması ve istikrara kavuşmasının akla ve bilime aykırı olduğunu ifade eden Bahçeli, ekonominin toplumsal güvenin sarsılmasından ve gelecekle ilgili beklentilerin bozulmasından olumsuz şekilde etkilendiğini dile getirdi.
Türkiye'de uzun süredir ekonominin bıçak sırtında olduğunu öne süren Bahçeli, makro ekonomik parametrelerin tehlike sinyalleri verdiğini savundu. Türkiye'nin ekonomik güvenliği, ekonomik dinamizmi ve ekonomik direncinin iktidar tarafından devamlı zayıflatıldığını iddia eden Bahçeli, şöyle devam etti:
"Fakat Başbakan, hala hayal tacirliğine, ezberlediği klişe ve şablon ifadelerle süslediği umut satıcılığına devam etmektedir. Davutoğlu, geçtiğimiz hafta sonu Uluslararası Finans Enstitüsü'nce İstanbul'da gerçekleştirilen bir konferansta bildik boş sözlerine, malum kalıplaşmış açıklamalarına yenilerini eklemiştir. Nitekim milletimiz işsizlikten adeta kırılırken, geçen yıl Türkiye'nin istihdam konusunda çok başarılı olduğunu ve 1 milyon 500 binin üzerinde yeni istihdam oluşturulduğunu mahcubiyet duymadan iddia etmiştir. Hükümet zihniyeti iş bulmada bu kadar başarılı bir noktada ise milyonlarca vatandaşımızın işsiz güçsüz kalmasını nasıl açıklayacaktır? Başbakan, yandaşlara iş bulmayı marifet görüyorsa hakkı vardır, bu alanda eline kimse su dökemeyecektir. Başbakan, eşe, dosta, akrabaya, bakan yakınlarına ballı ve bol kazançlı iş kapıları açmakla övünüyorsa yine diyecek bir şey yoktur, hakikaten de bu konuda ustalık belgesi alacak seviyelere gelmiştir. Fakat hiçbir torpili ve hatırlı tanıdığı olmayan, tutacak dalı, sırtını yaslayacak arkası bulunmayan masum insanlarımız işsizlik zulmüyle mücadele etmektedir."
Sınav yolsuzluğu yapan çetelerin alın teri döken vatandaşların hakkını gasp ettiğini ileri süren Bahçeli, "Başbakan'ın vicdanlara sığmayan bu hazin gerçekleri bilmemesi, duymaması, öğrenmemesi mümkün değildir. Aksi takdirde ülke gerçeklerinden tamamen kopmuş olacaktır ki bunun da vebali taşınamayacak kadar fazladır" dedi.
- "Çamur Ahmet, bu kez de Cebir Ahmet olmuş çıkmıştır"
Bahçeli, Başbakan Davutoğlu'nun gayrisafi yurt içi hasılanın neredeyse 800 milyar doları geçtiğini, kişi başına düşen milli gelirin de 19 bin doları aştığını iddia ettiğini aktardı ve "Zannederim son günlerdeki siyasi tartışmalardan ve sarayın müdahalelerden nevri dönmüş, ayarı kaçmıştır. Yine de sormadan geçemeyeceğim, Davutoğlu kişi başına düşen gelir rakamını söylerken ciddi midir? Türkiye hangi arada 19 bin dolarlık kişi başı gelire ulaşmıştır? Sayın Davutoğlu, senin aklın başında mıdır?" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bir konuşmasında "Kişi başına gelirde 10 bin doların üstüne çıkıldığını" söylediğini, bir başka konuşmasında da bu rakamın 10 bin 444 dolar olduğunu ifade ettiğini bildiren Bahçeli, şunları söyledi:
"2014 yılında 10 bin 537 dolar olan kişi başına düşen gelirin, 2015'in ilk aylarında volkan gibi patlayarak 19 bin dolara çıkması, patenti Davutoğlu'na ait ve sırrını hiç kimsenin bilmediği hesap ve matematik yöntemlerinin bir sonucu olsa gerektir. Çamur Ahmet, bu kez de Cebir Ahmet olmuş çıkmıştır. IMF'nin 2015'te ülkemizin kişi başına düşen milli gelirinin 11 bin 18 dolara çıkacağını tahmin etmesi henüz çok yenidir. Ekonominin belirli bir kişi başına gelir düzeyine ulaştıktan sonra oraya sıkışıp kalması şeklinde tanımlanan orta gelir tuzağı Türkiye'yi çoktandır tesiri altında tutmaktadır. Bu açıktır. Tasarruf ve yatırım düzeyi azsa, imalat sanayinde gelişme yavaşsa, emek piyasası zaaf geçiriyorsa, sanayi yetersizse orta gelir tuzağı kaçınılmazdır. Durum böyleyken Başbakan neyin artışından, kimin gelirinden, hangi parlak başarıdan bahsetmektedir? Geliri astronomik ölçüde artan vardır, bunu en iyi bilen doğal olarak Davutoğlu'dur. Servetine servet katan sonradan görme kaymak tabakanın, rüşvetçilerin, soyguncuların kimler olduğunu pek tabiidir ki Davutoğlu bilmektedir."
-"Artan gelir değil, işsizlik, yoksulluk ve sefalettir"
Bahçeli, Birleşik Krallık menşeli bir bankanın İsviçre koluyla ilgili çıkan haberlere işaret ederek söz konusu bankanın, usulsüz ve ahlak dışı para transferlerine ev sahipliği yaptığının ileri sürüldüğünü vurguladı. 1988-2007 yılları arasında 188 ülkeden 120 milyara dolara yaklaşan 30 binden fazla hesapla ilgili sızıntının ülke ve dünya gündemine oturduğunu aktaran Bahçeli, şöyle konuştu:
"Ayrıca bu bankada 2 bin 711 Türk vatandaşının 3,5 milyar dolara yakın parasının bulunduğu anlaşılmaktadır. İşin daha da tuhaf yanı, AKP iktidara geldiğinde Türk vatandaşlarına ait 800 hesap varken, 5 yıl içinde bu sayı 2 bin 711'e çıkmıştır. Muhtemelen şu anda bu miktar daha da fazladır. Her şey meydandadır. AKP, durmak yok çalmaya yüzsüzce devam demiştir. Başbakan, İsviçre bankalarına kaçırılan paraları, açılan gizli hesapları baz alarak kişi başına düşen milli gelir hesabı yapıyorsa, emin olunuz ki, açıkladığı rakam çok eksik ve yetersizdir. Sadece saraya baksa, saraydaki şahsın milyar dolarlarını düşünse, etrafını şöyle bir süzse zenginleşmenin, gelir yükselişinin tüm yönlerini açıklıkla görecektir. Ne var ki gerçekte artan gelir değil, haram ve hıyanettir. Artan gelir değil, işsizlik, yoksulluk ve sefalettir."
Bahçeli, "17-25 Aralık lobisinin Başbakan'ın vicdanını törpülediğini, dilini mühürlediğini, baştan ayağa esir aldığını" öne sürerek şu ifadeleri kullandı:
"Bu yüzden Davutoğlu'nun şuur kapakları kapanmış, basiret penceresi örtülmüştür. Buna rağmen Davutoğlu bizimle mahcup olacağı, altından kalmayacağı polemiklere girmeye yeltenmektedir. Davutoğlu, şahsımın aritmetikle, geometriyle uğraştığını, piramitler, elipsler çizdiğini geçtiğimiz hafta değişik zeminlerde söylemiş, biraz da paralelle ilgilenmemi tavsiye etmiştir. Bize tavsiye vermeye, akıl öğretmeye kalkan ve cüret eden Davutoğlu'na diyorum ki; aritmetikle uğraşan ve geometriye kafa yoran asıl sen ve çevrendir. Allah'a şükür biz küp yapıp içini haram lokma ile doldurmadık. Allah'a şükür etrafımızda ne yamuk, ne de ahlaksızlıkla yamulan namert gördük. Yanımızda ne ihanetten dört köşeye dönmüş millet hasımları, ne de kalbi silindire çevrilmiş şeref fukaraları bulduk. Siz kendinize bakın, kendi derdinize yanın, kendi çukurunuzda birbirinizle uğraşın. Sayın Davutoğlu 12 yıl boyunca paraleli çizen siz, doğrudan sapan siz, 17-25 Aralık çemberine sığan siz, PKK'nın simetrisi olan siz, Oslo'da ihanet karesine giren siz, Türkiye'ye BOP prizmasından bakan yine sizsiniz. Onun için Sayın Davutoğlu, sen git de saraydaki abin gelsin; karşımıza 17-25 Erdoğan çıksın."
- "Erdoğan, huzursuzluk çıkarmakta, belirsizliği teşvik ve tahrik etmektedir"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Merkez Bankası'na dönük eleştirilerinin Türkiye ekonomisini salladığını, dövizin tansiyonunu yükselttiğini öne süren Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan konuştukça dövizin tırmandığını savundu. "Enflasyona göre faizin ayarlanamayacağını ve yüksek faizin yüksek enflasyona neden olacağını söyleyen Erdoğan ekonomiyi günlerdir zora sokmaktadır" diyen Bahçeli, Erdoğan'ın "Kendine çeki düzen ver, dalga mı geçiyorsun, neyi bekliyorsun, mesajdan nasibini almamış" diyerek güvensizlik ve tedirginliği tetiklediğini iddia etti. Bir ay bile dolmadan Türk lirasındaki değer kaybı yüzde 10'nu bulduğunu ileri süren Bahçeli, şu değerlendirmeleri yaptı:
"Yıllık enflasyonun yüzde 7,24 olduğu bir ülkede bunun anlamı bellidir ve bütün oklar tek kelimeyle gizli devalüasyonu göstermektedir. Geçtiğimiz Ocak ayında fiyatlar yüzde 1,10 oranında artmış, mutfak enflasyonu ise yıllık yüzde 12,61'e ulaşmıştır. Erdoğan, sözde faiz lobisine karşı mücadele verirken, döviz lobisine hizmet etmiş; döviz borçlusu özel sektör şirketlerini ve vatandaşlarımızı zarara-ziyana sokmuştur. Bu kapsamda özel sektör firmalarının borcu özkaynaklarının yüzde 175'ine ulaşmıştır. Erdoğan, huzursuzluk çıkarmakta, belirsizliği teşvik ve tahrik etmektedir. Kerameti kendinden menkul bir şekilde, faiz-enflasyon oranı arasında kurduğu sakat mantık ilişkisi insanımıza anında fatura edilmektedir."
Erdoğan'ın Latin Amerika ülkeleri ziyareti öncesi Atatürk Havalimanı'nda düzenlediği basın toplantısında "Doların alçalması-yükselmesi, bu süreci değerlendirmek bana ait bir şey değil" demesini "sorumsuzluk" olarak nitelendiren Bahçeli, şöyle konuştu:
"Merkez Bankası'na saldıran, faizin aşağılara çekilmesini dayatan, piyasaları ve yabancı yatırımcıları endişelendiren Erdoğan, dövizin pahalanmasında bir numaralı suçludur. Döviz borçlusu vatandaşlarımız, Erdoğan'ın şamarını yemiştir. Döviz cinsinden yükümlülükleri bulunan şirketler, Erdoğan'ın ceremesini çekmiştir. 'Merkez Bankası yönetemiyorsa hesabını verecektir' diyen Erdoğan, sanki sütten çıkmış ak kaşıktır. Ortada vahim bir yanlış, cehalet ürünü bir zorlama vardır. Çıkan dövizin hesabını ahlaken önce Erdoğan vermelidir. Merkez Bankası'na Hükümet cenahından da arka arkaya tenkit gelmektedir. Öyle bir hava estirilmektedir ki Hükümet faiz insin derken, Merkez Bankası buna yanaşmamakta, faiz lobisine hizmetkarlık yapmaktadır. Madem ekonominin temel kaideleri görmezden gelinmektedir, o halde Erdoğan ve vesayet altındaki Hükümet Merkez Bankası Kanunu'nda değişiklik yaparak faizle istediği gibi oynayabilecektir. Bu konuda önlerinde bir mani hal yoktur. Güçleri varsa, gözleri kesiyorsa, yürekleri yetiyorsa bir kanun değişikliği yaparak faize son darbeyi indirebileceklerdir. Açıktır ki piyasada geçerli olan faiz oranı Merkez Bankası'nın belirlediği politika faiz oranından çok fazladır. Faiz inerse, bizim de ilke olarak benimsediğimiz budur, yatırım ve üretimin önü daha da açılacak, ucuz krediye ulaşım imkanı kolaylaşacaktır. Fakat bu oluyorken, vatandaşlarımızın aşırı borçlanmasını ve talepteki yoğunlaşmayı hesaba katmak, düşen faizden dolayı artacak olan döviz fiyatının nerede duracağını iyi kestirmek lazımdır. Siyasi baskılarla inen veya inecek faizin yan tesiri olarak cari açık büyüyebilecek, buna bağlı olarak enflasyon yukarı tırmanacaktır. Çoktandır kredibilitesi zedelenen Merkez Bankası, tüm ihtimalleri dikkate almak, en iyi seçeneği belirlemek durumundadır. Banka'nın döviz rezervindeki artışı geçmişte meydan meydan anlatan, bununla da kalabalıkların gözünü boyayan Erdoğan, esasta bunun faiz eseri olduğunu bilmeyecek kadar ya kara cahil ya da fırsatçıdır. AKP Hükümeti faiz lobisinin içimize yerleştirdiği, rantiyecilerin beslediği, para baronlarının sırtını sıvazladığı karaborsa ve kapkaççı zihniyettir."
Döviz arttığını, memurun kaybettiğini çünkü maaşların eridiğini belirten Bahçeli, şunları kaydetti:
"Sayıları 12 milyonu aşan işçilerimiz kaybetmektedir, çünkü ücretleri buharlaşmakta, kendilerine çok görülen kıdem tazminatı reel olarak azalmaktadır. Emeklilerimizin umutları solmakta, esnafımızın uykuları kaçmaktadır; çünkü dövizin bedelini ödeyecek onlardır. Şirketlerin bilançoları bozulmaktadır; çünkü döviz kurundaki her artış girdi maliyetlerini yükseltmektedir. Bize göre Recep Tayyip Erdoğan suç işlemiş, ekonomik tetikçilerin eline koz vermiş, Türkiye üzerinde hesabı olan mihraklara destek sağlamıştır. Türkiye ekonomisi imdat çağrısı vermekte, rüşvet ve yolsuzluk faillerinin emellerine mahkum edilmektedir. Erdoğan, paralel diyerek ve bir ara "zaten battı" suçlamasıyla malum bir bankanın yönetimine kanunsuz şekilde el koydurmuştur. Ekonominin kuralları yok sayılmakta, vatandaşlarımızın ekonomik güvenliği, ekonomik ihtiyaçları ve ekonomik talepleri dikkate değer görülmemektedir. Erdoğan gerilim mucidi, kavga meraklısı, kutuplaşma mimarıdır. Erdoğan'ın olduğu yerde ekonomi belini doğrultamayacaktır. Biliniz ki, AKP'nin iktidarında ekonomi düzlüğe çıkamayacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi doymayan, giymeyen, gezmeyen, gülmeyen milyonların hakkını ve alacağını savunmak için iktidar olacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi, dövizden canı yanmış, faizden takati kesilmiş, sömürüden nefesi daralmış, borçtan bunalmış aziz vatandaşlarımızın tercümanı olmak maksadıyla iktidara ulaşacaktır. 'Memurum, ama baskı ve eziyet görüyorum, ayın başını getiremiyorum, geçinemiyorum' diyenler bilsin ki, MHP ümittir. 'İşçiyim, toplu sözleşmelerde hakkım verilmiyor, köle gibi çalıştırılıyorum' diyenler, unutmasın ki MHP onlar için vardır. MHP Türkiye için elini taşına altına koymaya kararlıdır. MHP Türk milleti için göreve hazır, iktidar sorumluluğunu taşımaya inançlı ve muktedirdir."
(Bitti)