Dolar

34,8660

Euro

36,6556

Altın

3.027,34

Bist

10.072,71

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Yıldız:

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Yıldız:

11 Yıl Önce Güncellendi

2015-02-10 19:45:36

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Yıldız:
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, enerji politikaları, ulusal ve uluslararası siyasette dilin güçlü kullanımının çok önemli olduğunu belirterek, "enerji sektöründe müzakereler konusunda dilin güçlü kullanılmasının çok avantajını görüyoruz" dedi.

Bakan Yıldız, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Ankara Şubesi üyeleriyle bir araya geldiği toplantıda, enerji sektörü ve dilin güçlü kullanılması arasındaki ilişkiyi değerlendirdi.

Okuma alışkanlıklarının konuşma dilini büyük oranda belirlediğine vurgu yapan Yıldız, tüketici toplumun etkisiyle kitap okumaktan ziyade internet kullanımı ve televizyon izlemenin ön plana çıktığını dile getirdi.

Edebiyatın enerji sektöründen uzak göründüğünü ancak iki alanın birbiriyle ilişkili olduğunu anlatan Yıldız, şöyle konuştu:

"Enerji sektöründe müzakereler konusunda dilin güçlü kullanılmasının çok avantajını görüyoruz. Yaklaşık 26 ayrı ülke ile yaptığımız çalışmalarda enerji ile alakalı uluslararası ilişkilerden ayrılamayacak kadar olan büyük yapılarda, bunun çok farkına vardık ve bunun çok önemli olduğuna inanıyoruz. Çünkü dünyada enerji sektörü yalnızca rakamlarla ifade edilen, petrolle doğalgazla ifade edilen bir sektör değil. Aynı zamanda adaletsizliğin, eşitsizliğin en önemli vurgulamasının yapıldığı konulardan bir tanesidir. Dünyada 7,1 milyar insan yaşıyor ama 1,3 milyar insan hala elektrikle tanışmamış durumda. Bunun böyle olabileceği kabul edilmesi çok zor ancak aslı bu. Böyle bir gerçek var karşımızda."

Yıldız, TÜİK verilerine göre Türkiye'de 1954'ten bu yana, üniversite ve yüksek öğrenim görme imkanının 14 kat artmasına rağmen okuma oranının 1 kat arttığına dikkati çekerek, vatandaşların günde ortalama 6 saat televizyon izleyip 3 saat internet kullandığını, ancak kitap okuma süresinin 1 dakikada kaldığını ifade etti.

Türkiye'de konuşma dilinde günlük ortalama 200-300 kelime kullanıldığını bildiren Yıldız, "Bir milleti ayakta tutan, onun varlığını sağlayan ve o şuurun oluşmasını sağlayan dili mutlaka korumamız lazım" ifadesini kullandı.

Dilin, bir toplumun tarihini anlamasında çok önemli bir etken olduğunu aktaran Yıldız, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Almanya'da 400 yıllık bir kitabı herhangi bir ortaokul öğrencisinin okuyabildiğini düşünürsek bizim geçmişimize dil ve tarih itibarıyla da onlara nüfuz etme, onları öğrenme ile alakalı konuda, ne kadar yabancılaştığımızı bir kez daha vurgulamak isterim. O yüzden insanın geçmişini öğrenmesinde, gününü yaşamasında, geleceğine yön vermesinde mutlaka tarih ile beraber oluşturacağı birçok yapı var."

Yıldız, büyüyen bir ülke olan Türkiye'nin enerji sektörünün de büyümesi gerektiğini ve bu süreçte dilin de zenginleşmesi gerektiğini dile getirerek, "Bizim zenginliğimizin, yalnızca Arapça, Farsça değil Osmanlıca ile beraber bütün yönleriyle eş oranlı büyümesi lazım" diye konuştu.

Türkiye'nin geliştikçe ve büyüdükçe coğrafyasından kaynaklanan avantajları daha çok kullanabilir hale geldiğini ifade eden Yıldız, herhangi bir ülkede geliştirdikleri projelerden bir başka ülkedeki proje için vazgeçmeyeceklerini dile getirdi.

Türkiye'nin rejimini tasvip ediyor oluşundan bağımsız olarak komşu ülkelerle elektrik, petrol veya doğalgaz ile ilgili bir ilişkisi olduğunu hatırlatan Yıldız, şunları kaydetti:

"Zaman zaman siyasetin enerji sektörüne zaman zaman da enerjinin siyaset üzerinde olumlu veya olumsuz etkilerini görebiliriz. Buna uluslararası ilişkiler kısmında böyle bakmalıyız. İsrail gibi, Mavi Marmara ile başlayan ve bunun getirdiği sonuçlar. İklim değişikliği, enerji projelerini de vurmuştur ve siyasi fizibilitesi olmayan bir işin ekonomik fizibilitesinin olmayacağını da buradan çıkarıyoruz. Kurumsal hafızaların Rusya ve Türkiye'de olduğu gibi bütün bunları kucaklayabilecek ve onunla beraber geliştirebilecek ülkelerle projeler de var. Biz Suriye konusunda Rusya ile her şeyi ortak düşünüyor olmayabiliriz. Siyaset ile uluslararası siyasetle enerji sektörü arasındaki izole edilmesi gereken yerleri de yapmak lazım. Yani bunların her birisi, gerek zaman zaman prensiplerle beraber, zaman zamansa konjonktürel gelişmelerle beraber değerlendirilebilecek konulardır."

Yıldız, Türkiye'nin, bölgedeki tüm ülkelerle sürdürülebilir bir ilişki kurması gerektiğine dikkati çekerek, dört yıl önce İran ile ilgili yaptırımların sürdürülemez olduğunu ve doğalgaz ticaretinin ve petrol ticaretinin devam etmesi gerektiğini söylemelerine rağmen, dünyadaki genel algının böyle olmadığını ancak gelinen noktada Türkiye'nin öngörülerinin önemli olduğunu söyledi.

Bölgedeki ülkelerin istikrarına kayıtsız kalamayacaklarını vurgulayan Yıldız, "Suriye ile Irak'tan bize 1,8 milyon kişi misafir olarak geliyorsa bizim buradaki oluşturduğumuz gerek ekonomik gerekse sosyal birçok konuyu değerlendirmek zorunda kalıyorsak o ülkelerin de istikrarı bizi ilgilendiriyor demektir" değerlendirmesini yaptı.

-Yenilenebilir enerjideki yanlış algı sorunu-

Yıldız, Türkiye'de yenilenebilir enerji kullanımı ile ilgili yanlış algı sorunu olduğunu, sanılanın aksine, Türkiye'de yenilenebilir enerjinin elektrikteki payının AB üyesi ülkelerden daha yüksek olduğunu bildirdi.

Türkiye'de elektrik üretimi denildiğinde akla ilk olarak kömürün gelmesinin yanlış olduğuna dikkati çeken Yıldız, şöyle konuştu:

"Kömürde Almanya yüzde 43-44'ler civarındaki elektrik üretimini yüzde 51'lere çıkarma kararı aldı. Bizdeki algı bu değil ama bizde rüzgarlardan ve güneşlerden elektrik elde ediliyor. Amerika Birleşik Devletleri'nde yüzde 43'ler 44'ler civarındadır kömürden elektrik elde etme oranı. Ama bizdeki algı böyle değil. Türkiye'de yenilenebilir enerji kaynaklarından gerek rüzgarlar gerek su ve güneş kaynakları ile elde edilen elektrikteki oranı AB üyesi ülkelerin tam iki katı.

Yani biz yenilenebilir enerji kaynaklarında daha ilerideyiz. Ama algı böyle değil. Biz kömürde yüzde 27-28'ler civarındayız. Halbuki her tarafımız kömür gibi algılanıyor. O yüzden Türkçe'nin ve dolayısıyla bütün bu meramımızı anlatabileceğimiz bu yapıyı çok iyi kullanmamız gerekiyor, çok iyi kurgulamamız gerekiyor."

Türkiye'nin doğal tarihi ve kültürel varlıklarının ülkenin zenginliği olduğunu ancak doğal kaynakların da aynı değerde olduğunu belirten Yıldız, tüm kaynakların doğru bir şekilde kullanılması gerektiğini aktardı.

-"Biz dünyayı kirleten bir ülke değiliz"-

Dünyanın iklim değişikliği ile ilgili kendisine tanınan iki derecelik hakkın bir derecesini tamamladığını dile getiren Yıldız, devletlerin politikalarını değiştirmemeleri halinde dünyayı büyük sorunların beklediğinin altını çizdi.

Türkiye'nin dünyayı kirletmediğini savunan Yıldız, şöyle devam etti:

"Biz dünyayı kirleten bir ülke değiliz. Ülkeler kalkınmalarını tamamlayıncaya kadar sanayileşmelerini sürdürmüşler ve dünyanın kirlenmesi ile alakalı herhangi bir kaygı çekmemişler. Şimdi bize deniyor ki 'siz lütfen kaygı çekin.' Biz kirletmediğimiz bir dünyayı temizlemek için ayrı bir çaba sarf etmeyiz. Yani afedersiniz mahallenin delisi biz değiliz. Ama dünyayı kirletmekse tabii ki kirletmeyiz. Bununla alakalı bütün teknolojik gelişmeleri kullanırız ve bizim nükleer santrallerle alakalı yapacağımız konular, kömürle alakalı yapacağımız bütün işlemler her birisi bütün bu şartları uygun olacak. Çünkü bizim kültürümüz bizim yetişme tarzımız, bizim geleneklerimiz göreneklerimiz, aldığımız dini eğitime varıncaya kadar çevreyi kirletmeme ile ilgili hassasiyet içeriyor. Kıyamet kopacağını da bilseniz elinizdeki fidanı dikme ile alakalı olan bir dinden geliyoruz. O yüzden bizler bütün bunların her birini bu harmoniyi çok iyi şekilde yapmamız lazım."

-Rusya ile müzakereler-

Hafta sonu Rus doğalgaz şirketi Gazprom Başkanı Aleksey Miller ile yaptığı helikopter gezisinde en uygun şartları havadan değerlendirme şansı yakaladıklarını aktaran Yıldız, Rusya ile olan müzakerelerin sonuçlanmamış olduğunu ifade ederek, "Bu tür büyük projelerin, yalnızca Karadeniz geçişi 16,5 milyar dolar olan bir projenin, daha Trakya kısmı da hariç, tehditleri ve fırsatları bitmez" diye konuştu.

Yıldız, düşen petrol fiyatları ile beraber 975 milyar dolarlık sermayenin ham petrol üreten ülkelerden tüketici ülkelere geçtiğini bildirerek sözlerini şöyle tamamladı:

"Bu son yedi ay içerisinde biz düşen petrol fiyatlarını vatandaşımıza birebir sirayet ettirdik. Vatandaşımızın gelirinin artmasına uğraşırken giderinin azalmasına uğraşıyoruz. Her ikisi de gelirinin arttığı anlamına gelir. O yüzden ham petrol fiyatları benzin ve motorin fiyatları da bağlantılı şekilde mutlaka vatandaşımızın lehine olacak şekilde bütün işlemlerimizi yapıyoruz."

SON VİDEO HABER

Beşar Esed'ın kardeşi işkenceci Mahir Esed'ın evi

Haber Ara