Çin, Hindistan'ı neden tehdit olarak görmüyor?
ABD Başkanı Barack Obama'nın Hindistan'a son ziyareti ABD-Hindistan ilişkilerinde bir dönüm noktası olarak algılandı.
11 Yıl Önce Güncellendi
2015-02-03 12:09:00
İçerisinde savunma anlaşmaları,nükleer işbirliği,iklim değişikliği ve güvenlik konularını kapsayan kısa bir liste sıralandı. Özellikle yükselen bir güç olan Hindistan'ın ve Çin'in de ABD'nin temel misyonuna katılmayı kabul ettiği yönünde bir kandırmaca var. Ayrıca Çin'in, ABD ve Hindistan arasındaki ısınan ilişkiden endişe duyduğuna dair raporlar var. Gerçekten de bu böyle mi?
ABD-Hindistan ilişkileri sanıldığı gibi Çin'i endişelendirmez. Aslında bu sonuç Çin'in yükselişini dengelemek isteyen Hindistan ya da ABD'yi hayal kırıklığına uğratabilir. Bunun üç temel sebebi var.
Birinci sebebi Hindistan her zaman bağımsızlığından bu yana her zaman bağımsız bir dış politika sürdürmüştür. Bu yüzden bir müttefik olarak büyük bir güce tamamen katılması çok zor olacaktır. Hindistan bugün dış politikasında hala geçerli olan güçlü bir mağduriyet politikası sürdürüyor. Gerçekte ise Hindistan, kendi güvenliği ve bağımsızlığına tehdit oluşturabilecek herhangi bir güce karşı her zaman şüpheli bakacaktır. Bu seferki Obama'nın Hindistan gezisi ne kadar iyi olursa olsun Hindistan; ABD'nin Çin'i dengelemek için Hindistan'a yardım etme niyetine tam olarak güvenemez. Modi, Hindistan ve ABD'nin şu anda birbirlerine ihtiyacı olduğunu çok iyi görüyor ve olası bir Çin tehdidini dengelemede konuksever Amerikan yardımının bir sakıncası yoktur.
İkinci sebep oldukça basittir. Hindistan, uzun vadede ekonomisini geliştirmek için Çin yatırımına ihtiyaç duyuyor. Tabi ekonomik açıdan Çin tarafından yönlendirilmek istemez ama uzun vadede Hindistan'a Çin'den daha fazla yardım edecek kimse yok. Örneğin Obama gelecek yıllarda 4 milyar dolar yatırım yapacağını duyurdu ama 2014'te Xi Jinping'ın Hindistan ziyaretinde duyurduğu 20 milyar dolar yatırımın yanında bu yatırım vaadi sönük kalıyor. Elbette bu, Hindistan'ın diğer güçlerden gelen yatırımı reddetmesinin bir gerekçesi olamaz. Hindistan'ın demokratik sistemi ile bazı avantajları olmasına rağmen ekonomik gelişme konusunda Çin'in özgün modeli ile Çin'den öğreneceği bir çok şey var. Eğer Hindistan, Çin'den doğru dersi alır ve Çin'in hatalarını tekrarlamazsa o zaman 21. yy Asya'nın olabilir.
Son olarak Hindistan'daki politikacılar Çin'in yükselişini durdurmanın yersiz olduğunu düşünüyor. Çin zaten gelişmiştir ve içerisinde Çin'i kapsayan bir plan yapmak hata olacaktır. Bu çevreleme stratejisinin Çin'in ulusal çıkarlarına zararı vermeyeceği anlamına gelmez. Ama bu stratejiye karışan güçler kendileri acı çekecektir. Bu sebeple hiçbir rasyonel devlet böyle bir intihar stratejisini tercih etmez. Bu gerçeğe rağmen Hindistan ve Vietnam arasında bir parça ekonomik ve güvenlik ilişkisi var. Güney Çin Denizi'ndeki Hindistan'ın stratejisi Çin'in Hint Okyanusu'na yayılmasına bir tepkidir. Çin bu konuda taviz vermeye razı olursa Hindistan da büyük olasılıkla Güney Çin Denizi'nde bazı tavizler verecektir.
Sonuç olarak Hindistan ve Çin arasındaki anlaşmazlıklar ve farklılıklara rağmen, bu ilişkinin potansiyel kazançları maliyetinden daha büyüktür. Büyük güçler arasındaki diğer ikili ilişki gibi, Çin-Hindistan ilişkilerinde de işbirliği ve çatışma var olacaktır. Her iki ülke bu önemli noktayı anlıyor ve ilerisi için dostane ilişkilerini koruyacaklardır. Modi'nin mayısta Pekin'i ziyaret etmesi Çin'e hala çok ihtiyaç duyduklarını kanıtlıyor. Çin, Hindistan'ı bir tehdit olarak görmüyor ve Hindistan da Çin'i öyle görmemeli.
THE DIPLOMAT'ta yer alan bu makale AYŞE AYDIN tarafından TİMETURK için tercüme edilmiştir.
Haber Ara