CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı.
Koç, toplantı devam ederken, basın mensuplarına açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı. Türkiye'nin içeride ve dışarıda, tek bir kişinin ipoteği altında, her alanda tarihinin en tartışmalı, en sıkıntılı, en belirsiz, en riskli ve en güvenliksiz dönemini yaşadığını savunan Koç, "Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti kavramlarının her biri, kağıt üzerinde mevcut Anayasa'da var, ancak uygulamada yok" dedi.
Bir tek kişinin, "ben her şeyim, ben Cumhurbaşkanıyım, ben Başbakanım, ben yasama organıyım, Meclisim, yargıyım, Merkez Bankası başkanıyım..." dediğini ileri süren Koç, şöyle devam etti:
"(Ben yaptıklarım için eleştirilmem, sorgulanmam, yargılanmam, hesap mesap da vermem. Sistem böyle olacak Ben de başkan olacağım... Buna karşı çıkan herkes benim hasmımdır, düşmanımdır. Bunun için yeni çıkacak paketle, sürekli bir sıkıyönetim hali de getirmeliyim ki hak, hukuk, adalet, özgürlük, eşitlik diye ortaya çıkanları bir şekilde derdest edebilmeliyim.) İşte Türkiye bu arızalı siyaset anlayışının elinde, başta söylediğim gibi en karışık dönemini yaşıyor. Ortada, sureti haktan görünen bir Başbakan var. Yasal çerçevede tüm sorumluluk onun üzerinde, yani davul onun boynunda, tokmak ise 'ben her şeyim, her şeyde benim' diyen muktedirde. Ahmet Bey; sadece davulu taşıyor, tokmağı ise hiçbir yasal sorumluluğu olmayan kişi çaldıkça çalıyor. Başbakan onuruna düzenlenen müsamere tarzında toplantılar var. Bunlar partilerinin kongreleri de olsa müsamere tarzında. Ne diyecek, önümüzdeki seçimler için başbakan sıfatlar için, 'Bana oy verin, ben tüm yetkilerimi yukarıdaki ağabeyime devredeyim mi diyecek? 'Ben sizi yönetmemek için oy istiyorum mu diyecek? Ne diyecek? Ne diyebilecek?"
-"Merkez Bankası-Cumhurbaşkanlığı savaşları"-
Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in "gizli koruma gayretlerine" rağmen "Merkez Bankası-Cumhurbaşkanlığı savaşları"nın, ciddi bir boyut aldığını iddia eden Koç, "Merkez Bankasının bağımsızlığı, Cumhurbaşkanı'nın eliyle bugün boşa çıkarılmaktadır. Anayasal çerçevede sorumsuz bir Cumhurbaşkanı, talimatla faiz düşürmeye çalışıyor" görüşünü dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "sorumsuzluk" kavramını "sorumsuz davranmak" olarak anladığını öne süren Koç, şu ifadeleri kullandı:
"Bugün bu ülkede reel sektörün döviz açık pozisyonu rakam net, 176 milyar dolar. Dolar kurundaki 10 kuruşluk artış, şirketlerin döviz kurundan 18 milyar lira zarar görmesine neden oluyor. Şimdi bunun hesabını kim verecek, bu savaşların sonunda? Ben söyleyeyim; ilk hesabı vermesi gereken, faizi talimatla düşürmeye çalışan sorumsuz Cumhurbaşkanı'dır. Bütün tarafsız gözlemcilerin üzerinde durduğu nokta bu. İkincisi, sorumluluk omzunda olduğu halde yetkilerini Cumhurbaşkanı'nın eline veren Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakan sıfatlı kişisi. Üçüncü sorumlu, sanki Ocak enflasyon rakamını biliyormuş gibi, faiz indirme sinyalini, uğradığı baskılar neticesinde piyasaya veren ve ortalığı karıştıran Merkez Bankası Başkanı Sayın Erdem Başçı. Hiç kimsenin sorumluluk bakımından bir birinden farkı yok, bu üçünün de sorumluluğu var."
-Bank Asya yönetiminin TMSF'ye devri-
Bank Asya yönetiminin TMSF'ye devrine de değinen Koç, "Bank Asya kararı ne hukuki bir karardır, ne de ekonomik bir karardır. Bu tamamen siyasi bir karardır" değerlendirmesinde bulundu.
Alınan kararın altyapısının, en tepelerden gelen talimatla hazırlandığını ve dün gece itibariyle uygulamaya konulduğunu iddia eden Haluk Koç, şöyle devam etti:
"Sayın Erdoğan, 18 Eylül 2014'de, TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Toplantısı'nda bu bankanın batık bir banka olduğunu dünya aleme ilan ediyor, o tarihte. Şimdi Cumhurbaşkanı alenen manipülasyon yapmıştır bu konuda. Cumhurbaşkanı ile beraber oradan işaret alan malum danışman ve yandaş koro da bu tezvirata daha sonrasında katkıda bulunmuştur. Bu açıklama ve bu tevzirata katılan herkes, alenen suç işlemiştir. Bu kurumlar hakkında manipülasyon yapmak, piyasa dolandırıcılığı olarak nitelendirilir ve 2 yıldan 5 yıla kadar cezası vardır. İlgili madde de Sermaye Piyasası Kanunu Madde 107. Bunu görüyorlar, biliyorlar bir torba yasa ile bu cezadan kurtulmanın altyapısını hazırlıyorlar. Yani minareyi çalan kılıfını da hazırlamış oluyor. Ama açıkça ifade ediyorum; bunun sorumluluğundan hiçbir şekilde kurtulamazlar. Bugün anlaşılıyor ki çıkarılan onca dedikoduya, yapılan onca manipülasyona rağmen, bankanın sermaye yapısı sağlam, hatta sermaye yeterliliği kanunun emrettiği sınırların da üzerindedir."
Bank Asya'nın sermaye yeterlilik rasyosunun yüzde 18,4, buna karşın BDDK'nın bankalarda aradığı rakamın ise yüzde 8 olduğunu değerlendiren Koç, "Bankanın mali yapısı sağlam olunca fabrikasyon bir gerekçe üretilmiş. 'Bankada nitelikli paya sahip ortakların kurucularda aranan şartları sağlayıp sağlamadığına dönük bilgi ve belge sunulmadığı için' TMSF yönetime el koyuyor. Bürokratlar kendilerini korumak için olsa gerek, nitelikli pay sahiplerine ilişkin bilgi ve belgeler kendilerine sunulduğu vakit, Bank Asya'nın tekrar sahiplerine devredileceğinin kapısını da açık bırakmışlar" diye konuştu.
Geçmiş uygulamalardan bunun mümkün olmayacağının görüldüğünü savunan Koç, "Nasıl ki Turkcell gibi bir şirket bir gecede AKP'nin arka bahçesi haline getirildiyse şimdi aynı şey Bank Asya'da olacak" açıklamasını yaptı.
Koç, alınan kararda Cumhurbaşkanı, Başbakan, Başbakan Yardımcısı Babacan, BDDK Başkanı ve bunların altında imzası olan diğer tüm bürokratların da sorumlu olduğunu ileri sürdü.
-İç Güvenlik Paketi-
TBMM Genel Kurulu'nun gündeminde bulunan "İç Güvenlik Paketi"nin görüşmelerinin ertelendiğini anımsatan Koç, paketi "toplumsal olaylarda polisin yetkilerini artıran, muhalefetin tüm itirazlarına karşın komisyonlardan hızla geçirilen paket" olarak tanımladı.
Pakette, polisin arama yetkisi artırılması, polise yargısız infaz yetkisi verilmesi, hakim kararı olmadan dinlemenin süresinin 48 saata çıkarılması, havai fişek ve sapan için 4 yıla yakın hapis cezası istenmesi gibi "toplumu cendereye sokacak" kritik başlıklar bulunduğunu belirten Koç, tasarıyla sürekli bir olağanüstü hal durumunun amaçlandığını savundu.
İktidarın, 12 Eylül darbe yasalarını tahkim etmek istediğini de öne süren Koç, "Birileri, demokrasiyi adım adım yok edecek, her alandaki özgürlükleri taksit taksit budayacak. Çalacak, soyacak, hak yiyecek, hukuk tanımayacak. Millet de tepki göstermeyecek, susacak, korkacak, oturacak, sesini çıkarmayacak. Meydan da bu zamane korsanlara kalacak. Onun için bu ülkenin tüm yurtseverleri, demokratları, onurlu ve namuslu yurttaşları, bu demokrat kılıklı zebanilerden, hepbirlikte korkmadan mücadele etmek zorundayız. Hedefimiz 2015 Haziran sandığı olmalıdır" açıklamasını yaptı.
-RTÜK'te alınan kararlar-
RTÜK'teki CHP kontenjanından seçilen Ali Öztunç'a kınama, Süleyman Demirkan'a uyarı cezası verildiğini anımsatan Koç, "Kurulun bu cezaları vermeye hakkı olup olmadığı zaten tartışmalı. Ama gelinen noktada, AKP'nin bağımsız üst kurulları çalıştırma değil bölme niyeti kanıtlanmış oluyor. RTÜK'ün CHP'li üyeleri, AKP'ye yakın bir kanala, Atatürk'e rüşvetçi dediği için ceza isteyince Kurulun AKP'li üyeleri, kendilerini bu kanala siper ediyorlar" görüşünü savundu.
Koç, şunları kaydetti:
"AKP zaten hep böyle yapıyor. Suçu kendilerinden birisi işleyince bırakın ceza vermeyi, korumaya alıyorlar. Suçlunun peşine düşeni, yazanı çizeni cezalandırmaya kalkıyorlar. Hani, 'Siz de kimsiniz, benden, benim yakınlarımdan hesap soruyorsunuz, haddinizi bilin' gibi...Tıpkı 17 ve 25 Aralık'taki gibi iş üstünde yakalanınca, hırsızların yargıç önüne çıkmasını önlüyorlar, hakimi, savcıyı sürüyorlar. HSYK'yı siyasete göre bölüyorlar. Kurulu, RTÜK'e çevirmediler mi? Ama şirretlikle kurtulamazlar. Bizim iktidarımızda herkes hukuku ve yerini bilecek, öğrenecek. RTÜK, RTÜK gibi, HSYK, HSYK gibi çalışacak. Bugünün sorumluları da yerini bilecek...Hırsızlar nereye giderse, bugünün sorumluları da aynen oraya yollanacak."
-Metal işçilerinin grevinin ertelenmesi-
Metal işçilerinin grevinin ertelenmesine de değinen Haluk Koç, bu kararın iktidarın 7'nci grev ertelemesi olduğunu söyledi.
Ertelemenin gerekçesinin "milli güvenlik" olduğunu değerlendiren Koç, "Neyin güvenliği, nasıl milli? Biri çıksın bana anlatsın. 12 Eylül dönemine bir geri dönün, apoletli Kenan Evren ve kurulunun grev erteleme gerekçeleriyle aynı. Hükümetin gücü sadece işçiye mi yetiyor? Nedir bu işçi düşmanlığı? Üretene bu kadar kin hak mıdır, reva mıdır?" diye sordu.
-Demirtaş'ın açıklamaları-
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç, bugüne kadar muhalefet partileriyle siyaset boyutunda bir cevap yarıştırmaya girmemeye özen gösterdiklerini vurgularken, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın, dünkü grup toplantısında CHP'ye yönelik sözlerine atıfta bulundu.
Demirtaş'ın konuşmasına bir iki cümleyle de olsa cevap vermelerinin zorunlu hale geldiğini bildiren Koç, şu açıklamaları yaptı:
"Sizler, yüzde 50-60 oy aldıkları bölgelerde, ceberrut devlet faşizmi ile aynı onun gibi PKK baskısı ile bölge demokratlarını baskı altına alıp, bunaltanlar siz değil misiniz? AKP ve temsil ettiği görüşlerin rehineliği altında barajı geçemeyeceğini bile bile AKP'nin milletvekili sayısını arttırma projesine katkı verme işine soyunanlar siz değil misiniz? En sonunda da Cumhurbaşkanı, Meclis'te inanmadığı ve hiçbir zaman uymayacağı yeminini ederken, huşu içerisinde, önlerinizi ilikleyip, saygı duruşuna geçip, bu diktatörü dakikalarca ayakta alkışlayan siz misiniz, değil misiniz? Onun için sizin CHP'ye ve Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na söyleyecek hiçbir sözünüzün olmaması gerekir. CHP ile uğraşacağınıza önce şu üstünüze yapışan AKP ortaklığı fotoğrafından bir kurtulun."
Koç, bir gazetecinin Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu'nun "başkanlık diktatörlük getirir diyenleri gırtlaklamak istiyorum" sözlerini sorması üzerine, "Tebessüm edişim belki bir yanıt oluşturabilir. Daha önceki Kuzu klasiklerine baktığımız zaman, işlediği gaflar, söylediği sözler meramını anlatma bakımından sıkıntısı olduğunu gösteriyor. Her ne kadar akademik bir sıfatı taşısa da böyle bir siyasi bir gaf torbası olarak duruyor karşımızda" yanıtını verdi.