AA Editör Masası'nda gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Ala, Bank Asya'nın yönetiminin TMSF'ye geçmesini nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine, Türkiye ekonomisinin, çok sağlam, dünyanın örnek gösterdiği bir ekonomi olduğunu söyledi.
Enflasyon rakamlarının güven verici olduğunu anlatan Ala, "Yolumuza devam ediyoruz. Ama spesifik olarak bu tür konularda ilgili daireler, ilgili, sorumlu ve yetkili mekanizmalar sürekli, gözetliyor, denetliyor, ortaya bir problem çıktığında müdahale ediyor. Birlikte takip ediyoruz" dedi.
"Paralel yapının devlet içinde hala etkin olduğuna ilişkin yaygın bir kanaat var. Paralel yapıyla mücadele konusunda bundan sonra atılacak adımlar nelerdir? " sorusu üzerine Bakan Ala, devletin 78 milyon olduğunu, Aristo'dan beri devletin "yurttaşlar topluluğu" olarak tanımlandığını söyledi.
Bakan Ala, şunları kaydetti:
"Devleti 'Hazineden maaş alanlar' şeklinde tanımlarsanız, yanlış yola girdiniz demektir. Oysa '78 milyon' diye tanımlarsanız ele geçirilmeyecek bir şey olduğunu başından anlarsınız. Devlet, hizmet edilecek bir mekanizmadır, ele geçirilecek bir yer değil. Oraya gider hizmet edersiniz. Ama böyle bir hareket başlatıp, buna ulaşmak için de çeşitli ahlak dışı, insaf dışı, kanun dışı yöntemlere başvurursanız, o zaten kendiliğinden çökecek bir davranış biçimidir. Başarıya ulaşma şansı hiç yoktur, olabilir mi böyle bir şey? 78 milyon seyredecek, bir grup gelecek sandık mandık yok, meydanlarda hesap verme yok."
-"Paralel yoldan ilerle, anayolu ele geçir"
Bir tasarı geçirdiklerinde dünyanın tartışmasının yaşandığını, meydanlara çıkıp hesap verdiklerini anlatan Ala, "İnanılmaz bir mekanizma var orada. Bu zorluklara girme, paralel yoldan ilerle. İstanbul'da bir ana yollar bir de yandan kısa bir yollar vardır, 'mahalleli kullansın' diye. Oradan çık anayolu ele geçir, bu mümkün değil. Böyle bir çaba olmuş mu, olmuş. Mesela dinlemeler. Akıl almaz yetki verilmiş, 'suçlular varsa dinlensin' denmiş. Bütün milleti dinlemişler, içinden belki suçlu çıkar diye" şeklinde konuştu.
-Dinleme kararları
Jandarmanın yaptığı dinleme hariç, 2012 yılında, 506 bin 522, 2013'te 433 bin 887 dinleme kararı alındığını bildiren Ala, bir kişi hakkında birden fazla dinleme kararı alınabildiğini, o yıl 250 bin kişinin dinlendiğini kaydetti. Efkan Ala, şöyle devam etti:
"Bir karar alınıyor ama onlarca insan, bu kişiyle konuşuyor. Onlar da dinleniyor. Bir kişi yaklaşık 20 kişiyle konuşsa 5 milyon insan eder. Hedef kitleler, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Anayasa Mahkemesi, kuvvet komutanlıkları, bakanlıklar, MİT, Dışişleri, sivil toplum örgütleri başkanları, çocukları, Diyanet İşleri Başkanlığı, iş adamları, siyasi partiler il, ilçe teşkilatları, kamu bürokratları, valiler, savcılar, ileri gelen iş adamları, gazeteciler... Yani akıl almaz bir durum. Bunlar hep depolanmış, kimine şantaj yapılmış, kimine tehdit götürülüyor. Böyle bir şey olabilir mi? Mesela kanaat önderleri, başka cemaatler, onların liderleri, önde gelenleri, böyle bir yapı, bu kadar dinleme. Bunların bir kısmı da hiç karar alınmadan. TİB'de TİB'de, jandarma, emniyet, onun üzerinden zaten hukuka aykırı dinlemeler yapılıyor. Bir de onun üzerinden orada paralel bir hatla emniyet istihbarata çekiyorlar ve oradan da artık araştırılıyor, soruşturuluyor, yurt dışına mı nereye verildiyse uydu aracılığıyla başka yerlere servisler yapılıyor. Şimdi onlar nerelere verilmişler, soruşturuluyor. Orası da tamamen kayıtta yok. Öyle bir bağlantı var ama devlet kayıtlarında yok."
-Danimarka'dan cihaz
İçişleri Bakanı Ala, bu anlayışın yetmediğini, dinlemelerin yanı sıra bir de izleme yapıldığını ve dinleme cihazı yerleştirildiğini belirterek, şunları kaydetti:
"İzleme, dinleme cihazı yerleştiriyorlar, devrin başbakanı değil, o anki Başbakanımızın odasına, devletin parasıyla, bizim onlara devleti koruyun, teröre karşı devleti koruyun, saldırılara karşı milleti ve devleti koruyun diye verdiğimiz ödenekten. Gidiyorlar, Danimarka'dan yeni icat edilmiş, bir yere yerleştirdiğiniz zaman -sonradan çıktı ki- orada gürültü bile olsa insan sesini seçip alıyormuş, o tek yere satılmış, Emniyet İstihbarat Dairesi'ne satılmış, hepsi çıktı ortaya. Gidiyorlar o firmadan alıyorlar, getiriyorlar, burada Sayın Başbakan'ın odasına yerleştiriyorlar, ofislerine. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Bir ülkenin başbakanını, 'yanında koruma' diye aldığınız adamlar dinlemeye başlıyor. Neden dinliyorsun, ne adına yapıyorsun, sonra çıktı tabii ne adına yaptıkları. Ne zamana başladıkları, nereye doğru gittikleri belli oluyor. Ülkenin Genelkurmayını, Anayasa Mahkemesini, vatandaşlarını nasıl dinlersin. Bunlarla mücadele ediliyor."
-"3 bin 329 kişi emniyette soruşturuluyor"
Konuyla ilgili emniyetin içerisinde ve başka yerlerle ilgili soruşturma açtıklarını kaydeden Ala, bu işleri organize edenlerin çoğunun emniyet içerisinde bulunduğunu ifade etti.
Bakan Ala, emniyet içinde bu süreçte yapılan soruşturmalar hakkında bilgi vererek, "Şu anki rakamlar itibariyle 3 bin 329 kişi emniyette soruşturuluyor. 510 kişi görevden uzaklaştırıldı. Bunlardan 251 kişi meslekten ihraç edildi. Şu anda dosyası hazırlanmış ve gelmiş olan 776 kişi var, 'meslekten çıkarılsın' diye talep edilen. Bin 860 kişiye de suç duyurusunda bulunuldu" diye konuştu.
Denetim yapması gerekirken, göz yuman yapmayanlara da disiplin cezası verildiğini, görevlerinden alındıklarını ve başka yerlere verildiklerini anlatan Ala, şunları kaydetti:
"İstihbaratı, başka ülkelerin, devlet, millet güvenliğine yönelik faaliyetlerin istihbaratını yapıp, hükümete getireceğine, hükümetin istihbaratını başka yerlere servis edenlerin de yerleri değiştiriliyor. Görevden alınıyorlar, alındılar. Bu ihanettir, casusluktur. Bu, bir akıl dışı tutumdur ve bunların devlet içerisinde soruşturma mekanizmaları var. Hem adli hem idari yönden soruşturmalar devam ediyor. Yaptıkça çıkıyor, üzerine hassasiyetle gidiliyor. Gerçekten suç işlemiş olanlar tespit edilip cezalandırılıyor."
-"Yardım toplama haraca dönmüş"
Bakan Ala, yardım toplamanın haraç almaya dönüştüğünü de gördüklerini belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Milletin yardımıyla ayakta durmaya çalışan yardım kuruluşu, yardım kuruluşu olmaktan çıkıp da sektöre dönüşünce sektöre sermaye lazım, sermaye yok. Kurban verecek bir tane, zamanında vermiş, sonra neler duyuyoruz, 'ertesi ay 30 tane vereceksin'. Zorla, metazoriyle yardım toplama, bizim literatürümüze de girdi. Bundan çok üzgünüm. Ahlakımız da deformasyona uğratıldı. Bizim bir ahlaki yapımız, bir yardım geleneğimiz vardı. Vakıflar, yardım kuruluşları dağıtmak için kurulur. Toplamak için kurulur mu? Milletten bir müddet gönüllü topla, sonra da sektöre dönüştür, ayakta tutmak için zorunlu toplamaya başla. Mesela, o dinlemelerle şantaja başvuruyor daha fazla para almak için. Haraca dönüşmüş yani. Erzurum'da mesela kuyumcular arasında bazı usulsüzlükler tespit edilmiş. Bunlar devletin elemanı, açığa alındı polisler. Kendi ait oldukları yere yardım yapanları mahkemeye göndermiyorlar, yapmayanları mahkemeye gönderiyorlar. Böyle devlet sistemi olmaz. Hiç yakışmaz. Hem toplumu hem devleti sıkıntıya sokan, gerçekten kodlarıyla oynayan faaliyetler olmuş."
-KPSS sorularının çalınması
Kamu Personeli Sınava sorularının çalınması örneğini de veren Ala, milyonlarca insanın iş bulmak için girdiği sınavın sorularının çalınarak, kendi gruplarına verildiğini söyledi.
"Onlar kazanıyor, öbürleri sınava girmiş kaybetmiş oluyorlar. Bunun izah edilir tarafı var mı?" diye soran Ala, bu iddiaların 2010 yılında ve sonrasında vatandaşlar tarafından şikayet edildiğini kaydetti. Bakan Ala, şöyle devam etti:
"Şikayetlerin gittiği savcı da yargı da aynı yere mensup diyelim, kapatıyorlar birlikte. Kapatan da suç. Anlamadıkları şey şu; bir devlette bir suç işlenmişse bunun mutlaka faili vardır. Kapatan da suçlu olur. O zaman kapatılmış, kapatan yargı mensupları hakkında da soruşturma devam ediyor. Kapatan güvenlik birimleri hakkında da soruşturma devam ediyor. Onlarla işbirliği yapmış olan sivil varsa, onlar hakkında da soruşturma devam ediyor. Artık şirazesinden çıkmış, milyonlarca insanın girdiği sınavların soruları çalınıp verilmiş ve öyle bir mekanizma ki anlı, şanlı, bölgesinde bilinen, sürekli doğruluktan, dürüstlükten bahseden insanların kardeşleri, akrabaları da yüzde 100 alıyorlar. Bütün soruları yapıyorlar. Sonra o ortaya çıkıp da ikinci sınav yapılınca da o sınava girmiyorlar. Fakat başka alanlarda sınavlara girmişler, o alanlardaki sınavların sorularının çalındığı da şimdi tespit edildi. O soruşturma devam ediyor. Oradan aldıkları puanlarla da işe girmişler. Yani gerçekten mide bulandırıcı bir durumla karşı karşıyayız. Milletin hakkı, hukuku. Biz bir şey yapmamış olsaydık bile Allah buna razı olmaz."
Soruların alınıp verildiği çocuklar veya o şekilde işe girenlerin de huzurlu olmadığını söyleyen Ala, bu kişilerin, kendi başlarına kaldıklarında vicdan azabı çekeceklerini söyledi.
Bakan Ala, 2010'dan bu yana yapılan sınavlar ve ÖSYM ile ilgili, adli ve idare denetimin devam ettiğini hatırlatarak, bu denetimler sonuçlandıkça davaların açılacağını, idari yönden de disiplin, meslekten çıkarma cezalarının uygulanacağını kaydetti.
(Sürecek)