Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Cumhurbaşkanı Erdoğan: (5)

Cumhurbaşkanı Erdoğan: (5)

11 Yıl Önce Güncellendi

2015-01-29 22:27:47

Cumhurbaşkanı Erdoğan: (5)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "15 sene, 20 sene öncesi Türkiye'de yazılı ve görsel medyanın özgürlüğü neydi, hangi noktadaydı ve hapishanelerde acaba ne kadar yazar, çizer vardı? Yüzlerce gazeteci hapishanelerdeydi. Hala bu noktada cezaevinde olan insanlar var. Fakat biz şu anda her türlü özgürlüğü getirdik, belli bir yere bunu oturttuk ve hamdolsun, şu anda işte 7 tane ve bunların da gazetecilikle filan pek alakası yok" dedi.

Erdoğan, TRT'deki canlı yayında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

"Türkiye'de özgürlüklerden, liberal düşünceden yana olduğunu düşündüğümüz birçok insan halen paralel yapıyla ilgili gündemin ya uzağında duruyorlar ya da tamamen onları savunacak bir noktaya doğru evrilmiş durumdalar. Bunda bir gariplik yok mu?" sorusu üzerine Erdoğan, bunun menşeinde, kökeninde çok büyük gariplikler olduğunu söyledi.

"Ama şunu bir irdeleyelim, bunların bir kısmının geçmişte farklı ilişkilerinin olduğunu görürsünüz ve o farklı ilişkiler şimdi 'ben menfaat ilişkileri noktasında şu anda hükümetten veya hükümetin ilişkili olduğu, ilgili olduğu birimlerden koptum veya uzaklaştırıldım' diyerek tavır takınanlar var" diyen Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı makamında bulunduğunu ve milletin menfaatlerini korumanın birincil görevi olduğunu vurguladı.

Bunun için de hükümetle bu konuda müşterek, dayanışma içinde adım atmaya mecbur olduklarını dile getiren Erdoğan, "Bu tür o birlikteliği sürdürenlerin tüm gayreti, acaba bu dirliği nasıl bozabiliriz, biz buna fırsat vermeyiz. Bunun için de elimizden gelen her türlü gayreti ortaya koyacağız ve aklıselimin, kolektif aklın, ortak aklın inşallah milli irade istikametinde yürüyüşüne zemin hazırlayacağız. Temenni ederim ki 7 Haziran da bunun güzel bir zemini olur, güzel bir neticesi olur" diye konuştu.

Muhalefetin yaklaşım tarzlarına baktıklarında üzüldüklerini anlatan Erdoğan, "Böyle bir yaklaşım tarzı olamaz. Yani 'Okyanusun ötesi' deyip küfredenler, aynı şekilde yine küfreden anamuhalefet, şimdi bakıyorsunuz birbirleriyle bambaşka, artık böyle tamamen kardeş haline gelmişler, dayanışma haline gelmişler ve böyle bir çalışmayı şimdi rahatlıkla sürdürebiliyorlar" dedi.

Bu tür yaklaşımların neticeye kavuşacağına hiç ihtimal vermediğini dile getiren Erdoğan, "Ben diyorum ki hak hakimdir, hak galip gelecektir ve şu anda da biz bu samimiyet içerisinde yolumuza devam ediyoruz" değerlendirmesinde bulundu.

- "Sayın Dicle'nin bunu bir kenara gizlemesi mümkün değil"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "BDP, HDP cenahı, özellikle de Hatip Dicle, Cizre'de olup bitenleri paralel yapıyla ve çözüm sürecine yönelik sabotajlarla, provokasyonlarla da izah ediyorlar. İstihbarat akışı doğrudan geliyor size. Sizin bilgileriniz bunu teyit ediyor mu?" sorusu üzerine, "Kısmen. Bunu genellersek burada bir yerde haksızlık olur" ifadelerini kullandı.

"Sayın Dicle bu ifadeleri kullanırken adama sorarlar, Sayın Dicle, buranın belediye başkanı kim ve hangi partiden? Bu kanalları açanlar, bu yolları böyle yaranlar, o makineler, iş makineleri, üzerinde yazıyor, belediyenin adı yazıyor" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"İki, bunlara yönelik mesela çok enteresandır, diyelim ki onarım masrafları çıkarıyorlar ve bu onarım masrafları, onarılması gerektiği için değil, parasal kaynak temin etmek için. Bunların hepsi gelen bilgiler arasında. Şimdi bütün bu gerçekler ortadayken, kalkıp da bunun da onlar tarafından yapıldığını söylemek anlaşılır değil. Bir defa bunu görmek lazım. Yani Sayın Dicle'nin bunu bir kenara gizlemesi mümkün değil. Çünkü bunlar şu anda İçişleri Bakanlığımızın çok açık, net tespitleri arasındadır ve maalesef bölgedeki malum partinin mensubu olan belediyeler bu çalışmaların içerisinde yer alıyorlar ve bu çalışmaların içerisinde yer almak suretiyle çözüm sürecini de şu anda engelliyorlar."

Cizre'ye havalimanı yaptıklarını, açılışını bir ramazan günü bizzat kendisinin gerçekleştirdiğini belirten Erdoğan, "Gönlüm arzu eder ki Yüksekova'da da havalimanı keşke bitmiş olsaydı da biz de Başbakanımızla beraber gidip oranın da açılını yapsak. Niye? Kürt kardeşim niçin karadan gitsin?" diye konuştu.

Duble yollar yaptıklarını ancak havadan da rahatlıkla gidebilmelerini istediklerini ifade eden Erdoğan, "Yani 1,5 saatte İstanbul'dan kalksın oraya gelsin. 1 saat 40 dakikada Yüksekova'ya gelsin. Oradaki vatandaşlarımızın yaşam hakkını çok daha modern hale getirelim, biz bunun gayreti içerisindeyiz onlar diyor 'Yok sen yaya git.' Diyen kim? İşte bunlar diyor. Önünü kesiyorlar. Hadi gelin bu konuda devlete yardımcı olun, hükümete yardımcı olun, olmuyorlar. Niye? Çözüm süreci işlemesin" değerlendirmesinde bulundu.

Bunların hepsinin çözüm sürecinin başlıkları olduğunu dile getiren Erdoğan, şu açıklamalarda bulundu:

"Şöyle bir 10 yıl, 12 yıl öncesine baktığınız zaman temel hak ve özgürlüklerden tutunuz, mesela televizyonlar, radyolar, buralardaki yayınlara varıncaya kadar bütün bu adımları atan, başında olduğum hükümetlerimiz olmuştur. Bütün seçim kampanyalarında kendi dillerinde tüm yayınları yapabilme, bunun imkanını getiren biz olduk. Ret, inkar, asimilasyon politikalarını ayaklarımızın altına alan biz olduk. Geldik, mesela OHAL'i Abdullah Bey Başbakanken, 1,5 ayda olağanüstü hali kaldırdık, daha o dönemde. Ben partinin başındaydım, Abdullah Bey o zaman Başbakandı. O dönemde, 1,5 ayda, söz verdik. Çünkü parti kuruluşlarını yaparken Güneydoğu'yu dolaştığımda bana o zaman orada vatandaş şunu söylüyordu, Cizreli de onu söylüyordu. Diyordu ki 'Biz sizden bir şey istiyoruz, olağanüstü hali kaldırın yeter.' Biz hemen ilk iş onu yaptık, olağanüstü hali kaldırdık. Ondan sonra arka arkasına her şey, neler getirdik neler. Daha çok şeyler gelecek. Yeterli mi şu anda? Değil, daha yapılacak işler var ama bütün bunlar olurken hala kalkıp hükümete, devlete farklı bir şekilde yaklaşmak ve uluslararası birçok camiada yalan yanlış yaptıkları kampanyalarla Türkiye aleyhine bu tür faaliyetleri sürdürmek herhalde siyasi adapla bağdaşmaz diye düşünüyorum."

- "Böyle bir ihanet şebekesi, istediği gibi at oynatamaz"

Yargı ve emniyetteki atamalar hatırlatılarak, operasyonel bir yapıya sahip paralel yapıyla mücadele için özel yasa çıkarılması gibi önlemlerin gerekip gerekmediğinin sorulması üzerine Erdoğan, bunların hepsinin gelip başkanlık sistemine dayandığını söyledi.

Erdoğan, "Başkanlık sisteminde bunu yapamazsınız. Başkanlık sistemi olmuş olsa, bu tür yanlışı bulduğunuz anda buna gerekli müdahaleyi çok farklı enstrümanlarla kullanır işi bitirirsiniz. Çünkü bu bir ihanettir. Böyle bir ihanet şebekesi, böyle istediği gibi at oynatamaz" ifadelerini kullandı.

"Burada, bir yerden alıyorsunuz, bir yere atıyorsunuz, değil mi? Orada yine bu yapmak istediklerini devam ettirecek mi? Ettirecek" diye konuşan Erdoğan, "Olması gereken ne? İdare mahkemesi veya bölge idare mahkemesi veya Danıştay. Şimdi buralarda eğer bu yapılanma sahipse ki etki alanları orada bayağı geniş, ne yapıyor, geldiği anda bakıyorsunuz anında istedikleri istikamette karar veriyorlar. Bunlar bizim yaşadıklarımız. Benim sevgili vatandaşım tabii bunları yaşamıyor. Yaşayanlar bu işin acısını çekiyor ama bilmeleri lazım ki bu kadar acımasız bir süreç işletiliyor ve bunlar da Pensilvanya'dan gelen talimatla olan işler" değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Lahey Adalet Divanıydı, Freedom Hause idi vs. bu tür şeyler... Bize geçenlerde, bunların, bir uluslararası gazeteciler, geldi. Dedi ki 'Burada çok tutuklu gazeteci var.' Dedim 'Kimmiş bunlar?' 'Çok' dedi. Dedim 'Kaç tane, bana rakam verin' falan. Tabii rakam veremedi. 'Kimden aldınız bilgileri?' Onu da söyleyemiyor" diye konuştu.

Bu heyeti kendisinin davet ettiğini bildiren Erdoğan, şunları kaydetti:

"Şöyle oldu, Fransa'da bir konuşma yaptım. Bu Fransa'daki konuşmam esnasında, sorular kısmında bir tanesi kalktı, 'Biz sizinle görüşmek istiyoruz ama bize randevu vermiyorlar' dedi. Ben de 'Beni mi ziyaret etmek istiyorsun' dedim. 'Biz kuruluş olarak, dernek olarak gelmek istiyoruz' dedi. 'Tamam, ben talimat vereceğim, irtibat halinde olun, Adalet Bakanıma da buyurun, gelin.'

Görüştüler ve o randevu üzerine geldiler. Dedim ki 'Bakın, sizin bu söylediklerinizin hepsinin ben listesini aldırttım. Bu soruları soracağınızı zaten biliyordum. 7 tane isim, şu anda 7 kişi var içeride. Bunların ikisi bizim iktidarımız döneminde içeri girdi. Diğerleri bizim iktidarımızdan önce içerideler ama bunların hemen hemen hepsi de DHKP-C terör örgütüyle iltisaklı. Kimisi ruhsatsız silah bulundurmaktan, kimisi polis öldürmekten, bekçi öldürmekten, kimisi banka soymaya yönelmekten, bunlardan dolayı içeriye girmiş, 12 yıl, 7 yıl vs. gibi mahkumiyeti olan kişiler. Şunu demesin mi, 'Bunlar yeniden yargılansın.' Dedim 'Sizin yargı mekanizmalarına biz bu kadar rahat müdahale edemiyoruz. Nasıl siz bu kadar rahat müdahale edebiliyorsunuz, yeniden yargılansınlar. Bunlar şu anda mahkumiyetleri kesinleşmiş ve içeride bunlar yatıyorlar zaten ve bunlar terör örgütlerinin mensupları. İşledikleri suç, kalemden dolayı değil, fikirden, düşünceden dolayı değil, bu tür olaylardan dolayı içeri düşmüşler.' Tabii direnemediler. Bekir Bey'e de gittiler. Bekir Bey de benzer şeyler söyledi. Kendilerine hatta listeleri falan da sundular. Şimdi burada sürdürülen kampanya buna benzer bir kampanya."

Avrupa'daki bu tür kuruluşların Türkiye'ye karşı önyargılı olduğunu, ön kabulleri bulunduğunu dile getiren Erdoğan, "Mesela İsrail tarafından 16 gazeteci Filistinli öldürüldü. Filistin ile ilgili bu 16 gazeteci hakkında ses çıktı mı? Çıkmaz. Niye? Faili İsrail. Fakat bu Filistinliler tarafından olan bir şey olsa kıyamet kopar. Bunlar ortada" görüşünü bildirdi.

Aynı şeyin Mısır'da yaşandığına işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:

"İngiltere Londra'da Naci El Ali, onun durumu var. İşte o da mesela aynı şekilde Londra'nın göbeğinde şehit edildi. Bunlar da ortada. Bütün bu gerçekleri yaşıyoruz ama bunlarla ilgili kimsenin sesi çıkmıyor ama bu tür şeylerde 'Türkiye'de şu anda kim var işin başında, Erdoğan var, kim var, Davutoğlu var vs. onlara karşı yüklenelim, çünkü onlarla frekanslar uyuşmuyor' diye bakıyorlar bu işe. Yoksa 'Türkiye'de adil bir yönetim var mı yok mu?' Bu noktada biz çok açık net şunu söyleriz, 15-20 sene öncesi Türkiye'de yazılı ve görsel medyanın özgürlüğü neydi, hangi noktadaydı ve hapishanelerde acaba ne kadar yazar çizer vardı. Şöyle onları bir inceledikleri zaman ortada nelerin olduğu çok açık net ortadadır. Yüzlerce gazeteci hapishanelerdeydi. Hala bu noktada cezaevinde olan insanlar vardı. Fakat biz şu anda her türlü özgürlüğü getirdik, belli bir yere bunu oturttuk ve hamdolsun şu anda 7 tane ve bunların gazetecilikle filan pek alakası yok. Bunu da çok açık samimi söyleyeyim."

(Sürecek)

Haber Ara