Erdoğan, TRT'deki canlı yayında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, göreve geldiği 28 Ağustos 2014'ten bugüne yurtiçi, yurtdışı seyahatleri ve Türkiye'ye gelen yabancı konuklarıyla yoğun bir gündemi bulunduğunu ifade ederek, hiçbir zaman gündemin dışında kalmadığını, gündemin dışında kalmasının da görevi gereği mümkün olmadığını söyledi.
"Buradaki görevimiz cumhurun başı olarak aldığımız yetkinin hakkıyla kullanılmasını gerektiriyor" diyen Erdoğan, cumhurbaşkanı olarak 19 ülkeyi ziyaret ettiğini, ziyaretlerinde 50'ye yakın devlet ve hükümet başkanıyla görüştüğünü, Türkiye'ye gelen devlet ve hükümet başkanları, bakanlarla görüşmeleri olduğunu, büyükelçilerle görüşmeler gerçekleştirdiğini anlattı.
Yurtiçindeki sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle Cumhurbaşkanlığı Sarayı'ndaki etkinliklerde vatandaşlarla bir araya geldiğini, son olarak 405 muhtarı Saray'da ağırladıklarını dile getiren Erdoğan, "Muhtarla Beştepe'yi, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nı bütünleştirelim istiyoruz. Hedefimiz 50 bin muhtarımızla burada bir araya gelmek, onlarla konuşmak daha sonra da yemekli toplantımızı yaparak, diş kiralarını da verip buradan uğurlamak. Bu şekildeki süreci başlattık" diye konuştu.
Erdoğan, muhtarların Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda ağırlamanın onlarda farlı bir heyecanı meydana getirdiğini ve bundan sonra da Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yapılacak çok amaçlı salonda bin, 2 bin muhtarı bir araya getirerek bu etkinliğe devam edeceklerini belirtti. İçişleri Bakanlığının hazırladığı formla muhtarların sorunlarını alacağını, oluşturulacak birimle bunların yakın takibinin yapılacağını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Böylece en tabandan en tavana bir irtibatı İçişleri Bakanlığımız sağlamış olacak. Bu da inanıyorum ki hükümetimizin etkinliklerinden çok çok önemli bir alan olacak. Durmak yok diyoruz, yola devam" dedi.
-Başkanlık sistemi-
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Nasıl bir başkanlık sistemi arzu ediyorsunuz, neden böyle bir şeyi gerekli görüyorsunuz, sistemdeki yetki denetimi dengesi nasıl olmalı" sorusu üzerine, başkanlık sistemi üzerinde birçok spekülasyon yapıldığını, bu konuyu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Başbakanlığı döneminde de gündeme getirdiğinde yine birçok spekülasyon yapıldığını anımsatarak, "Birçok alışkanlıkları siz değiştirmeye, reforme etmeye yönelik adımlar atarsanız bunların üzerinden spekülasyonları muhakkak yaparlar" ifadesini kullandı.
Başkanlık sistemini daha önce 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in de gündeme getirdiğini, Özal'ın başkanlık sistemini "en ideal sistemlerden bir tanesi" olarak ifade ettiğini hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Dünyada şu anda G20 ülkeleri içerisinde, en gelişmiş ülkeler malum, bunların içerisinde şu anda 10 tanesi başkanlık sistemiyle yönetiliyor, geri kalan 8 tanesi başkanlı sistemi değil, böyle bir yapı içerisinde artık bir gerçeği görmemiz lazım. Acaba çok daha seri, kolay nasıl muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarız. Bunun üzerinde düşünmemiz lazım. Çünkü çok başlılık bir defa ayaklarımızı adeta prangaya vurmuş gibi süreci ağırlaştırıyor, hızlandırmıyor. Şu anda parlamenter demokrasi dediğimiz olay nedir? Parlamento esaslıdır. Parlamento esaslı sistem de başkanlık sistemi yok farz edilmiyor ki orada da o var. Burada şimdi bazıları Amerikan sistemi diyor, bu tartışılır, ayrı bir konu. Amerika'da Temsilciler Meclisi var, Senato var. Türkiye de illa onu yapacak değil. Türkiye bunu kalkar sadece parlamento olarak, milletvekilleri olarak alır onlarla bu süreci işletir.
Denetim esaslı mı olacak? Tabii ki denetim esaslı olacak. Denetleyen neresi olacak? Parlamento olacak, Meclis olacak. Yani Meclis'in vermediği bir izni siz bir defa kullanamazsınız. Anayasa ile başkana verilmiş olan tabii ki bir yetkiler vardır, onun belirlenmiş bir yetki alanı vardır. O yetki alanında hareket edeceği gibi aynı zamanda parlamentonun kendisine vereceği yetkileri kullanma hakkı doğacaktır. Bunun nereye kadar olacağı, bunları belirleyecek olan yine orasıdır. Bir defa denetimsiz bir anlayışın olması çok çok sıkıntılar doğurur böyle bir sıkıntıya zaten mahal vermek mümkün değildir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, teori noktasında birçok insanın bazı şeylerin teorisini ortaya koyabileceğini ama yaşamanın farklı tecrübeler kazandıracağını anlatarak, Nasreddin Hoca'nın damdan düşmesini konu alan fıkrasını anımsatarak, "Ben damdan düşmüş birisiyim. Damdan düşmüş birisi olarak bu işleri biraz biliyoruz. İstanbul Büyükşehir'de yaptığımız uygulamalar ortada, başarımız ortada, bunu İstanbullu biliyor. 12 yıllık ülkemizdeki başbakanlığımız döneminde yaptıklarımız da ortada. Eğer bizde başkanlık sistemi olsaydı biz geldiğimiz noktanın çok daha ilerisinde olurduk. Birçok kez bizim önümüz tıkanmıştı, bunları aşana kadar çok mücadeleler verdik" diye konuştu.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile kendisinin başbakanlığı dönemindeki sürecin farklı bir süreç olduğunu, şu anda da Başbakan Ahmet Davutoğlu ile kendisinin arasındaki sürecin de yine farklı olacağını dile getiren Erdoğan, bunun tersinin olması halinde engellerin de ortaya çıkacağını kaydetti.
Erdoğan, mevcut sistemle üçlü kararnameyle bir kişiyi istedikleri makama atamakta sorunlar yaşandığını ama başkanlık sisteminde böyle bir sorunun yaşanmayacağını belirterek, "Çalışacağım adamı ben belirlerim. Benle gelen benle gider. Bunu şu andaki sistemde yapamazsınız, sizinle gelen sizinle gitmiyor. Birileri bunu engelliyor, mesela yargı engelliyor. Yargı bunu engellediği zaman yerindelik ne olacak? Halk sorumlu olarak kimi tutuyor? Siyasiyi tutuyor. Yargıdakini tutuyor mu? Hayır. Yargıdaki gelip 'ben 11 defa alırım, 12'nci defa tekrar atarım' diyor. Yargıyla böyle bir sürtüşmenin içerisine giriyorsunuz. Böyle memleket yönetilmez ki şehirler yönetilmez ki kurullar yönetilmez ki. Bunların hepsi parlamenter sistemin bana göre eksikleridir, yanlışlarıdır. Başkanlık sistemiyle bunların ben aşılabileceğine inanıyorum" değerlendirmesinde bulundu.
"Bakanlar Kuruluna başkanlık ettiniz, bu anayasal hakkınız. Bu konuda hukukun zorlandığına dair yorumlar var. Türkiye hukukun sınırlarını zorlayarak mı ilerliyor" sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle yanıt verdi:
"Şu anda mevcut yapı içerisinde bu böyle. Ben basit bir örnek vereyim. Nasuhi Bey'in kendisi... Bu hükümet Nasuhi Bey'i TRT'de genel müdür muavinliğine atadı. Kaç kez alındınız görevden? Şimdi bu nasıl yürüyecek? Siz bir kuruma inandığınız birisini atıyorsunuz. Bakıyorsunuz ki birileri bir şikayette bulunuyor, hemen görevden alınıyor. Bu sefer hükümet, 'ben buna inanmışım, ben bunu getireceğim' diyor tekrar sizi atıyor. Yargı alıyor, siz atıyorsunuz, yargı alıyor, siz atıyorsunuz. Kurum ne oluyor? Oradaki ast, üst ilişkisi bozuluyor. Bizim hukuku zorlama noktasından sıyrılmak için bu işi başarmamız lazım. Böyle bir adımın atılabilmesi için öncelikle anayasa değişikliği şart. Anayasa değişikliği için 367 şart. Burada hükümetimizin öyle bir adımı atabilmesi için 367'yi yakalaması lazım veyahut da 330'u yakalaması lazım, referandumla böyle bir değişikliğini halka götürsün. Sistemi değerlendirme noktasında kanaatlerimi söylüyorum, sistem noktasında böyle bir şeye inandığım için konuştum. Bizim Burhan Bey'in konuyla ilgili yazmış olduğu kitabı var. Başka yazılmış bu konuyla ilgili birçok kitaplar var. Bunların tartışılması, halkımızın bu tür sistemleri tanıması, anlaması bakımından isabetli olacağı inancındayım."
(Sürecek)