Bozdağ, AA Editör Masası'nda, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
"Özellikle 17-25 Aralık soruşturmasını yürüten savcılar, haklarında başlatılan soruşturma ve görevden uzaklaştırmalara rağmen daha önce baktıkları davalarla ilgili iddia ve açıklamalarını basın yoluyla yapmaya devam ediyorlar. Bu tutumu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna, Bozdağ, "Özellikle 17 Aralık'la ilgili soruşturmaları yürüten savcılardan bir tanesi HSYK tarafından geçici görevinden el çektirildi. Bunun üzerine birtakım açıklamalar yaptı. Esasında şu anda, savcı sıfatını hala taşıyor. Geçici görevden el çektirilmesi, görevini fiilen yapması bakımından, bir askıya alma halidir. Yani izinsiz bir basın açıklaması yapması, yasal olarak mümkün değil. Yani bu yasal zorunluluğa riayet edilmediğini görüyoruz" yanıtını verdi.
Hakim ve savcıların kararlarıyla konuşması gerektiğini ifade eden Bozdağ, hakimler ve savcılar basın açıklamalarıyla konuşmaya başlarlarsa, burada bir sıkıntının söz konusu olacağını söyledi.
Hakim ve savcıların kararına güvenmesi durumunda, gerekçelerinin herkesi ikna edeceğini belirten Bozdağ, kararın doğruluğunu kabul ettirmek için, ayrıca bir açıklama yapmalarına gerek olmadığını vurguladı.
"Kararınız yanlışsa, dünya kadar basın açıklaması yapın, hiçbir basın açıklaması yanlış bir kararı, doğru hale getiremez" diyen Bozdağ, soruşturma sürecinin taraflı yürütüldüğünün, savcının açıklamalarından çok net bir şekilde görüldüğünü kaydetti.
-"Bir savcının tarafsızlığını nasıl yitirdiğinin itirafnamesi"
Açıklamalarda, "soruşturma" kılıfı altında, hükümete karşı nasıl bir operasyon yürütüldüğünün, nasıl bir stratejiyle hareket edildiğinin ip uçlarının çok net bir şekilde görüleceğini ifade eden Bozdağ, "Yani hakimler, savcılar soruşturma yürütürken, orada delilleri sağlıklı toplamak ve onu yargının önüne getirmekle mükelleftirler. Ama burada baktığımız zaman, delilleri sağlıklı toplamak yerine, bir hedefe sağlıklı ulaşmak gibi bir metodun uygulandığını bizzat, savcıdan öğreniyoruz" diye konuştu.
Bozdağ, şunları kaydetti:
"Oradan, kendi düşüncesine göre Sayın Cumhurbaşkanımızı nasıl bir yerde konumlandırdığını ve onu nasıl mahkum edeceğini söylüyor. Bir yandan bakıyor, 'Elde bir delil yok' diyor. Ama öte yandan da 'Ben analizimle onu bir yere oturtacaktım' diyor. Bu şu demektir; 'Ben bu konuda kararımı zaten verdim, soruşturma süresince bu kararımı teyit edecek deliller arıyorum. O delilleri bulamadığım için de harekete geçemedim. Bu soruşturmanın 17 Aralık'ta neden yapılması gerektiğine baktığımızda da açıkça itiraf ediyor, 'O polislerin görevden alınma ihtimallerine binaen biz bunu yaptık'. O polis görevden alınırsa, başka bir polis gelir, onunla beraber yaparsın. Bu da o polislerle, savcı arasında çok net bir dayanışma olduğunu da gösteriyor. Böyle bir duyumun akabinde, hemen görevden alınmadan harekete geçiliyor. Nasıl bir algıyla hareket ettiğini sayın savcının, hep beraber orada görüyoruz. Ben Türkiye adına bundan çok üzüntü duydum, demokrasimiz, hukuk devletimiz adına çok üzüntü duydum. Bu ifadeler, bir savcının tarafsızlığını nasıl yitirdiğinin bana göre itirafnamesidir."
- "Gülen için hem iade hem kırmızı bülten talebi"
"Fethullah Gülen hakkındaki yakalama kararı Adalet Bakanlığı'na ulaştı mı? Gülen'le ilgili kırmızı bülten ve iade işlemleriyle ilgili nasıl bir süreç yürüyecek? Sürece baktığınızda bir gecikme söz konusu mu? Normal şekilde ilerliyor mu bu süreç?" sorusu üzerine, Bozdağ, Gülen hakkında, İstanbul Sulh Ceza Hakimliğinin yakalama kararı verdiğini, bu kararın henüz Adalet Bakanlığı'na ulaşmadığını söyledi.
Karar, Adalet Bakanlığına geldiği zaman, yasal çerçevede ne yapılması gerekiyorsa, onu yapacaklarını belirten Bozdağ, bundan kimsenin tereddüt etmemesini istedi.
Yakalama kararı kendilerine ulaştığında, ön inceleme yaparak, yayımladıkları genelge çerçevesinde kırmızı bültenle ilgili şartların aranacağını anlatan Bozdağ, bunun tespiti yapıldıktan sonra, Adalet Bakanlığının konuyu, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Interpol Daire Başkanlığına göndereceğini belirtti.
Interpol Daire Başkanlığının da kendi formatı çerçevesinde çalışmasını bitirdikten sonra, konuyu, Fransa'nın Lion kentindeki Interpol Merkezine göndereceğini ifade eden Bozdağ, "Onlar da bir inceleme yapıyorlar, o inceleme sonucunda, bunun yayınlama kararını verebiliyorlar veya vermiyor. Eğer yayınlama kararı verilirse, 190'ın üzerinde Interpol'e kayıtlı ülke var. O ülkelerin Interpollerine o bilgiyi geçiyorlar, usul bu" dedi.
Yakalama kararı verilen kişinin, başka bir ülkede bulunduğu belliyse, doğrudan iade talebinde bulunulabileceğini belirten Bozdağ, eş zamanlı olarak Interpol'e bildirilerek, kırmızı bülten yoluyla da bu yakalama kararının gereğinin ifasının talep edilebileceğini kaydetti.
İade talebinin, doğrudan Adalet Bakanlığı ile ABD Adalet Bakanlığı arasındaki yazışmayla yapıldığını dile getiren Bozdağ, iade ile kırmızı bülten talebinin eş zamanlı yapılmasının daha faydalı olacağını değerlendirdiklerini söyledi.
- "Ankara'dan oraya gitmesine neden izin verildi?"
Bakan Bozdağ, MİT tırlarının aranması konusunda da açıklamalarda bulundu.
"MİT tırlarıyla ne hedefleniyordu? Elinizdeki bulgular neler? Dava hangi aşamada?" sorusu üzerine, Bozdağ, "MİT tırlarıyla ilgili konu, bana göre, hukukun bilerek ve isteyerek çiğnendiği, kötüye kullanıldığı bir hadisedir. Ben ihanet olarak görüyorum MİT tırları olayını, Türkiye'ye ve Türkiye'nin hukukuna. Son derece ciddi bir olay, ancak Türkiye'nin bu gündemi arasında bu konu yeteri kadar hem tartışılmadı, hem de çarpıtıldı" dedi.
Kanuna göre, MİT'le ilgili soruşturmanın, ancak Başbakanın izniyle yapılabileceğini hatırlatan Bozdağ, tırlarla ilgili ihbarın, Ankara'dan, Adana Cumhuriyet Başsavcılığına yapıldığına, tırların güzergahındaki Ankara, Konya, Karaman, Niğde ve Osmaniye savcılıklarına ihbar gelmediğine dikkat çekti.
Herkesten, "Madem bu tırlar Ankara'dan yüklendi, neden Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına bununla ilgili ihbar yapılmıyor da Adana Cumhuriyet Başsavcılığına yapılıyor? Adana Cumhuriyet Başsavcısının veya orada görev yapan savcıların, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı ve burada görev yapan savcılardan farkı nedir? Onlar daha mı iyi hukuku biliyor? Bu araçlarda, eğer tehlikeli maddeler varsa, Ankara'dan oraya gitmesine neden izin verildi, neden burada yapılmadı?" sorularını yöneltmesini isteyen Bozdağ, tırlara operasyonun da jandarma bölgesinde yapıldığını, bütün bunların bir anlamının olduğunu söyledi.
Valinin, Emniyet Müdürünün, MİT Bölge Başkanlığının, "tırdakilerin MİT mensubu, tırın ise MİT'e ait olduğunu" belirtmesine rağmen, soruşturmayı yürüten kişilerin, bunu dikkate almayarak, "devletin valisini, emniyet müdürünü, MİT bölge başkanını" yalancı saydığını kaydetti. Bekir Bozdağ, "Herkesi yalancı sayıyorlar, ama birilerine itaat edip, onu doğrucu Davut kabul ediyorlar. Herkes yalancı da burada doğru kim" diye konuştu.
- "Savcı bey cep telefonuyla görüntü çekiyor"
Herkesin, MİT tırlarının durdurulduğu andaki görüntüleri izlemesini isteyen Bozdağ, şunları kaydetti:
"Bir Türk istihbarat elemanına muamele midir, yoksa düşman bir ülkenin istihbarat elemanına muamele midir? Orada eğer siz, rahatsız olmuyorsanız, bir vatandaş olarak ben hiçbirşey demiyorum. Benim kanım dondu o manzarayı seyrederken. İşin daha ilginci, durdurulup, indirilince 'Ben MİT mensubuyum, cebimde kimliğim var, alın, bakın' diyor. Yatırıyorlar, sonra kimliklerine bakıyorlar, kimliklerinde de MİT yazıyor. Valiyi yalancı saydınız, size yazılan resmi yazıların hepsini yalan kabul ettiniz, onlara inanmadınız, ama yakaladığınız kişilerin üzerinde MİT'e ait kimlikler çıkınca, kanun gereği orada soruşturmayı durdurup, izin için Başbakana müracaatları lazım. Orada soruşturmayı durdurmuyorlar, devam ediyorlar. Hatta savcı, şeyin üzerine çıkıyor, orada bir yandan kameralar var çekiyor. Savcı bey de eline cep telefonu kamerasını almış o da ayrıca çekiyor. Bakın buradan çok net söylüyorum. Reyhanlı'da bir terör saldırısında onlarca vatandaşımız şehit oldu ve onlarcası da yaralandı. Hatay, Reyhanlı, özel yetkili savcılık bakımından Adana'ya bağlı. Bu soruşturmayı yapanlar tıra gittiler, Kırıkhan'da gittiler, başka yerde tırın üzerine çıktılar, ellerindeki kameralarla görüntüler çektiler ama Hatay Reyhanlı'da bu kadar insanımız hayatını kaybetti, bunlardan hiçbirisi Adana'dan kalkıp olay yerinde bir inceleme yapmadı. Çok ilginç."
- "Kimden bu talimatı aldılar?"
Reyhanlı'da bu kadar insan hayatını kaybederken, birçok insan yaralanırken savcıların olay yeri incelemesine katılmadığı, olup biteni gözlemediğine dikkat çeken Bozdağ, şöyle devam etti:
"Ama MİT tırları olduğu zaman, bir de kendi özel arabasıyla, resmi arabayla da değil, biniyor, oraya gidiyor ve orada çok net bir şekilde, birtakım işler yapıyor. Bütün bunların sebebini ben vatandaş, Adalet Bakanı olarak soruyorum: Herkesi yalancı yerine koyup, sadece muhbiri doğru yerine koyup, böyle hareket eden ve sonra da bütün verilere, doğru bilgilere göre hareket etmeyip, kanunu bir tarafa atıp, kendi keyfine göre hareket etmesini sağlayan güç nedir? Kimden bu talimatı aldılar? Anayasa, yasa bu yetkiyi vermiyor. Neden yapıldı bu kanun çiğnemeleri, hukuk tanımazlıklar? Türkiye'yi teröre yardım eden bir ülke olarak göstermek için yapılmıştır, birinci nedeni budur."
- "Birdenbire silah taşıyan araçlara dönüşmesi ilginç"
MİT tırlarının durdurulduğu dönemde, IŞİD'in bu kadar eyleminin olmadığını ve duyulmadığını belirten Bozdağ, şunları ifade etti:
"Düşünün, 'Türkiye'den tırlar gidiyor ve o tırlarda silahlar gidiyor, terör örgütlerine yardım ediliyor. Bunu da Türkiye'nin mahkemeleri tespit ediyor'. Türkiye, 'Böyle bir şeyi siz yanlış yapıyorsunuz' dediğinde, adam ne diyecek? 'Bak kardeşim, bunu ben söylemiyorum, senin mahkemen söylüyor. Senin mahkemen, bunu böyle tespit ediyor'. Türkiye'yi teröre silah yardımı yapan bir ülke pozisyonunda göstermek, birinci nedeni bu. İkinci nedeni Türkiye'nin Başbakanını, hükümetini uluslararası mahkemelerde yargılatacak bir süreci başlatmak, orada yargılanmasını sağlamak. Üçüncü bir nedeni de MİT uluslararası bir boyut kazandı. Türkiye'nin istihbarat teşkilatına güvenenlere bir mesaj verilmek istendi. 'Siz Türklere güvenmeyin, onlar kendi ülkelerinde bir yerden bir yere tır dahi sevk edemiyorlar' dedirtmek gibi birtakım hedefleri var. Bunların her biri bu ülkeye ihanettir. Bu kabul edilemez bir durumdur. Bununla ilgili tabi soruşturmalar devam ediyor."
Türkiye'nin, 2011'den bu yana, Suriye'de zorda ve darda kalan insanlara yardım yaptığını hatırlatan Bozdağ, insani yardım yapan araçların, birdenbire silah taşıyan araçlara dönüşmesinin ilginç olduğunu söyledi.
"Neden 2012'de, 2013'ün içinde bunu yapmadınız? Neden 2013'ün 17 Aralığından sonra, o sürecin devamı olarak bunu yaptınız?" diye soran Bozdağ, İstanbul'daki operasyonla, MİT tırlarının durdurulmasının birbirinden bağımsız olmadığını kaydetti.
- "Türkiye'de adalet bakanları, savcıları her zaman aramıştır"
17 Aralık'ın ve MİT tırlarının durdurulmasının, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na ve hukuka bağlı vicdanla hareket eden bir yargının yapacağı bir işlem olmadığını vurgulayan Bozdağ, "MİT tırları hadisesini, ülkeye dönük bir ihanet olarak gördüğümü her zaman ifade etmek isterim. Milletimiz de bunu görmüştür. Hukuku bir kılıca çevrilmesine yargı görevi yapan da olsa bu, buna asla biz müsaade etmeyiz. Demokrasimiz de hukuk devleti anlayışımız da buna müsaade etmez, etmesi de mümkün değildir" dedi.
MİT tırları durdurulduğunda başsavcıyı aradığını belirten Bozdağ, söylediklerinin kamuoyu tarafından duyulması durumunda, herkesin hukuka nasıl sahip çıktığını göreceğini söyledi.
Terörle yetkili savcılığın, kendisiyle ilgili dosya açtığını ve soruşturma başlattığını hatırlatan Bozdağ, "Düşünebiliyor musunuz, Adalet Bakanı arıyor, Adalet Bakanı'na terörist muamelesi yapan veya terörle ilgili soruşturma açan bir anlayış. Bakana terörist muamelesi yapmaktır bu. Böyle birşey olabilir mi? Türkiye'de adalet bakanları, savcıları her zaman aramıştır. İdari yönden savcılar, Adalet Bakanlığına bağlı, bu Anayasa'nın amir bir hükmüdür. 'Hiçbir adalet bakanı savcıyı aramaz, aramamıştır' kimse diyebilir mi? Diyemez" diye konuştu.
Bunların, "algı operasyonu" çerçevesinde yapıldığını dile getiren Bozdağ, İzmir'de de 30'u aşkın dosyanın, fezlekeye konulup Bakanlığa gönderildiğini anımsattı. Bu dosyaların, Adalet Bakanı'nın dosyaları gibi gösterilmeye çalışıldığını belirten Bozdağ, bunların planlı, programlı işler olduğu, İzmir savcısıyla, Adana savcısının tutanak tutmasının, birbirinden bağımsız olamayacağını kaydetti.
Bozdağ, Adana'daki, İzmir'deki, İstanbul'daki olayların, süreçlerini başlatma düğmesine basan elin, "aynı, hain el" olduğunu ifade etti.
(Sürecek)