Vural, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, Yüce Divan oylamasının "sağlam ihalecilere teslim olduğunu, çürümüş bir iradeyi ortaya koyduğunu" savundu.
Yüce Divan oylamasının, Adalet ve Kalkınma Partisi'ni tuz-buz yaptığını öne süren Vural, artık bir parti olmadığını, bir sevdası olmadığını ortaya koyduğunu belirtti. Vural, "Bunu biz söylemiyoruz. AKP'li itirafçı vekiller, genel başkan yardımcıları, grup başkanvekilleri söylüyor. Adalet ve Kalkınma Partisi'nde bugün milleti temsil ettiğini söyleyen bu azınlık, milletin vekillerinden değil, tuzluklardan, hainlerden, ajanlardan, paralellerden, yalakalardan, paspaslardan, özgül ağırlığı sıfırlananlardan, rüşvetçilerin önüne yatanlardan, gölgeden korkanlar ve biatçılardan oluşmaktadır. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin bugünkü milletvekili iradesi açıkçası böylesine derin bir koalisyonu oluşturuyor" ifadelerini kullandı.
Mehmet Ali Şahin'in Yüce Divan firesiyle ilgili "tepki oyu" yönündeki açıklamalarına değinen Vural, "Sen nasıl tepki gösterdin? Kur'an-ı Kerim'in bir ayetiyle 'makara' diye dalga geçene karşı senin tepkin ne oldu?" diye sordu.
Oktay Vural, "Mehmet Ali Şahin'in ifadelerinin 17 Aralık delilleriyle yeterli şüphe göremeyen komisyon raporuna inanılmadığını açıkça ortaya koyduğunu" belirterek, şöyle devam etti:
"Mehmet Ali Şahin, hani ayakkabı kutuları, çikolata kutuları, saat ve piyano kumpastı? Hani ses kayıtları dublajdı, montajdı? Şimdi 'milletvekillerinin tepkisi' diyorsun? Olmayan bir şeye nasıl tepki gösterilir. Hani darbeydi bunlar? Siz milletin aklıyla alay mı ediyorsunuz, siz millete hakaret ediyorsunuz. Değerlendirmeleri saray müsrifçileri için yapamamışsın, koluna saat takanlar için yapamamışsın ondan sonra ayan beyan yolsuzluk ve rüşvet konusunda komisyonun aklamasına karşı Yüce Divan onay vermemiş. Şimdi kalkıp bunun üzerinden siyaset yapmaya çalışıyorsun.
Sizde vicdan diye bir şey yok. Ret oyu veren 30-40 milletvekilinin arkasına sığınıp bunlarla ilgili ahkam keseceksin. Eğer gerçekten 700 bin TL'lik saat takanı bin TL'lik emeklilerin yaşadığı bir ülkede 'takamaz kardeşim' diyorsan adama 'sen ne yaptın' diye sorarlar. Peki soruyorum. '700 bin TL'lik saat takamaz da çikolata kutusunda 52 milyon dolar rüşvet alabilir mi? Peki bu ülkede villadaki paraları sıfırlayın denilebilir mi? Bir trilyona 'bir kaç kuruş' diyebilir mi? Mehmet Ali Şahin, madem sende bu tepkileri dile getiriyorsun, mertçe söyle bakanlarla ilgili oyunun rengi neydi?."
-"Yakında AKP'li vekillere yönelik bir operasyon da başlayabilir"
Vural, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun "yolsuzluk yapanın, kolunu keserim" sözlerini anımsatarak, "Kol keserim demişti. Bu oylama sonucunda, artık bence örgü sökme aşamasına gelmesi lazım" ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Etiyopya ziyareti öncesinde Yüce Divan oylamasına ilişkin sözlerine de değinen Vural, "(Niye 276'yı bulamadılar, asıl muhalefete sorun) demiş. Muhalefetin 276'sı olsaydı zaten iktidar olurdu. Ya sayı saymasını bilmiyor. Asıl şunu sormak lazım: Parlamentoda 312 çoğunluğu olan irade, 276'yı niye bulamadı?" dedi.
"Dönemin Başbakanı'nın 17-25 Aralık operasyonunu 'kumpas, darbe' söylemine vekilleri bile inanmamıştır" diyen Vural, şöyle devam etti:
" İnşallah AKP'ye oy veren insanlar da bu vebali taşımayacaktır. Açık olan AKP, 276'yı bulamamış, rüşvet ve yolsuzluğun kumpas ve darbe olduğuna ilişkin iradeyi çürük irade olarak ilan etmiştir. Çürümüş irade vardır. Bu çürümüş irade, bugün AKP'yi yönetenle daha önce yöneten arasında bir kavganın sonucu mudur, değil midir, doğrusu bilmiyorum. Artık kılıçlar çekilmiş, kan dökülmeye başlanmıştır. Her taraf hainler, kumpasçılar, darbeciler...Yakında AKP'li vekillere yönelik bir operasyon da başlayabilir. Darbe girişiminde bulundukları için dokunulmazlıklarının kaldırılması istenebilir. Casus söylemiyle sulh ceza hakimliklerinde iddianameler hazırlanabilir."
-"Konuşmaların kamuoyu önünde yapılmasından başkaları kazançlı çıkıyor"
Hz. Muhammed'e hakaretin kabul edilemeyeceğini vurgulayan Vural, "Ama herşeyden önce bunu kabul etmeyeceğini söyleyenlerin açıkçası kendisi için 'ikinci peygamberdir' ifadesi karşısında nasıl bir tepki ortaya koyuyor? Kendisini Peygamber Efendimizle kıyaslayan Eski İçişleri Bakanı'na ne dediniz? Allah'ın bütün vasıflarını üzerinde toplamış kimse olarak kim nitelendirildi? 'İmralı yolu peygamber yolu gibi kutsaldır' diyen kimin başbakan yardımcısıydı? Buradan soruyorum, peygambere hakaret teröristse, bunları söyleyenler neci oluyor? Onun için bu konuların siyaset ve ticaret aracı olarak kullanılması içininin boşaltılması da dinimize vurulan darbedir, İslamofobi'nin kaynağıdır. Bugün maalesef Adalet ve Kalkınma Partisi'nin bu zihniyeti İslamofobi'yi besleyen kaynak olarak tecelli etmektedir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve bazı bakanların Merkez Bankası'yla ilgili açıklamalarına da değinen Vural, konunun Merkez Bankasıyla değil, milletin önünde konuşulmasını eleştirerek, bunun "ekonominin iyiyi gitmemesine sorumlu bulmak" ve "manipülasyon" amacını taşıdığını savundu. Vural, "Gerçekten açık bir manipülasyon aracı olarak bu konuşmaların kamuoyu önünde yapılmasından başkaları kazançlı çıkıyor ve döviz ve borsa üzerinde açıkça bir oyun oynanıyor" iddiasında bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a seslenen Vural, "Jöleli danışmanını Merkez Bankası yapmak istiyorsan, bu tür tehdit ve manipülasyonlarla Merkez Bankası'nın bağımsızlığına gölge düşürme. Milletin üzerinden kurban kesme. Ne meseleniz varsa oturun devlet yönetin" diye konuştu.
Ermeni Diasporası'nın Türkiye'den toprak talebinde bulunduğu yönündeki haberlere değinen Vural, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin yurt dışına gitmiş Ermenileri Türkiye'ye getirerek onlara toprak verme projesi üzerinde çalıştıkları yönünde bir projesi olduğunu öne sürdü.
Diasporanın Atatürk Havalimanı ve Çankaya Köşkü'nü "bizim" diyerek istediğini ifade eden Vural, bunun gerçekleşmesinin mümkün olmadığını ancak bu talebin tesadüf olup olmadığını sordu.
"Atatürk Havalimanı'ndan vazgeçmek, Çankaya Köşkü'nü boşaltmak acaba daha önce Diasporaya verilmiş toprak taleplerinden biri midir acaba. Çok ilginç" ifadesini kullanan Vural, bu konuda boşaltmayla ilgili bir taahhütte bulunup bulunulmadığının sorulması gerektiğini söyledi.