Cüneyt Çakır, MHK Başkanı Yusuf Namoğlu, UEFA Hakem Komitesi Üyesi Jaap Uilenberg, Türkiye Futbol Federasyonu Hakem İlişleri Müdürü Burçin Keskin ile FİFA kokartlı hakemler Hüseyin Göçek ve Halis Özkahya'nı da konuk olduğu Türkiye Spor Yazarları Derneği (TSYD) tarafından düzenlenen 52. Yıl Sporun Zirvesi Semineri'nin "Hakem Penceresinden Türk Futbolu" başlıklı ikinci gün sabah oturumunda değerlendirmelerde bulundu.
Brezilya'daki Dünya Kupası'nda Doğan Babacan'dan 40 yıl sonra Türk hakemlerin olmasının "gurur verici" olduğunu dile getiren Çakır, "Türk hakemliği adına aşılamayan bir eşikti, başarmanın mutluluğunu yaşadık. Zordu, 2 yıl süren bir adaylık süreci vardı. Çeşitli testlerden geçtik. 52 farklı ülkeden hakem adayları vardı. İlk maçımız ya da yarı final mücadelesi farklı heyecanlardı. Turnuvada 3 maç yönettik, Türk halkı dualarıyla destek verdi" diye konuştu.
Hakemlerin Dünya Kupası'nda "sadece 90 dakika maç yönettikleri gibi görüldüğünü belirten Çakır, Brezilya'da yaşadıklarını şöyle aktardı:
"Oraya 12 gün önce gittik. Şartlara alışmak ve turnuvayla ilgili son talimatları almak için. Büyük sorumluluk vardı omzumuzda. 40 yıl sonra Türk hakemliğini temsil edecektik. Antrenman ve eğitimler devam ederken üçümüz de ilk maçı büyük bir heyecanla bekledik. Maçları kimlerin yöneteceği 48 saat önce açıklanıyordu. İlk maçımız hangisi olacak ne zamana alacağız büyük bir heyecan yaşıyorduk. Atamaları Arjantinli bir hakem bize bildiriyordu ve İngilizcesi de pek iyi değildi. İlk maçımıza 7 gün bekledikten sonra çıktık. Beklerken çok duygu yoğunluğu yaşadık. İsmimin İngilizcesi çok zor. İlk gün yok, ikinci gün, üç, dört beşinci gün yok. Bahattin'e heyecanla 'acaba bize maç verdiler de biz mi anlamadık' diye sordum. Neyse daha sonra grupta Brezilya-Meksika maçıyla başladık daha sonra 2 grup, bir yarı final maçıyla turnuvayı mutlu bir şekilde tamamladık."
Cüneyt Çakır, hakemlerin baskı altında maç yönettikleri değerlendirmesine ilişkin "Üst düzey bir hakemseniz, elit kadroda yer alıyorsanız, baskıyı en azan indiren hakemsinizdir" yorumunu yaparken, yurtdışı ve içinde karşılaşma yönetmenin farkına dair ise "Maçı biz 90 dakika yaşamıyoruz, günlerce devam ediyor ve asıl maç bizim için o zaman başlıyor. Sahada kararları veriyorsunuz daha sonra da kabul ettirmek zorunda kalıyorsunuz kararlarınızı" dedi.
Dünyanın her yerinde artık bu durumun aynı olduğunu dile getiren Çakır, "Avrupa'da yönettiğimizde ertesi gün dönüyoruz, orada da maçlar konuşulmaya devam ediliyor. Teknoloji gelişmemişken haberimiz olmuyordu ama artık artık çok ileri bir noktadayız. Medya tarafından bir baskıdan bahsediliyorsa orada da var. Yurt dışında yönettiğimiz bir maçı 1 milyarın üzerinde insan izliyor. Nasıl baskı yok diyebiliriz" şeklinde konuştu.
Son birkaç yılda hakem-oyuncu ilişkilerinin hakem-medya ilişkileri gibi iyiye gittiğini kaydeden Çakır, şunları söyledi:
"Hakemler saygı görmek istediğinden bahsediyor. Saygı görmek için önce saygı göstermeniz gerekiyor. Önce biz saygı göstereceğiz. Oldu mu? Tamam olmadı biraz daha zamana ihtiyacımız var ama çok ileri bir noktadayız."
Çakır, gol çizgisi teknolojisi ve ilave hakem sistemine ilişkin bir soruya ise "İki sistemi de uyguladık. Dünya Kupası'nda uygulanan sistemin 3 pozisyon da iyi çalıştığını gördük. İlave hakem sisteminde ise öncelikle gol çizgisi görevi verildi ancak daha sonra ceza alanı içindeki yetkileri artırıldı. Bu konuları seminerlerimizde de tartışıyoruz" yanıtını verdi.
- Hüseyin Göçek
FIFA kokartlı hakem Hüseyin Göçek ise Türkiye'de hakemlerin oyunu çok kestiği yönünde eleştiriler aldıklarını ancak kendileri için "maçın kontrolünün" önemli olduğunu ifade etti.
Atmosfer ve oyuncuların gerginliği sonrasında oyuncuların adeta arenadaki gladyatörler gibi çarpıştırıldığını dile getiren Göçek, "Türkiye'de futbol çok temaslı oynanıyor. Oyuncular da bu nedenle sert müdahaleler yapabiliyor. Biz de bu nedenle çok düdük çalıyoruz. Avrupa'da bir maçtaki faul sayısı 30'u geçmiyor, Türkiye'de 40'ı buluyor. Avrupa'da bir maçta sarı kart sayısı 3 ya da 4'ü geçmezken, Türkiye'de bu sayı 6 ya da 7'nin altına düşmüyor" diye konuştu.
Türkiye'de bir maçtaki faul sayısının 30'un altına düşmediğini belirten Göçek, altyapılarda futbolculara oyun kurallarının iyi öğretilmesi gerektiğini, hakemlerin taç kararına bile itiraz edildiğini söyledi.
Avrupa'da yönettiği maçlarda itiraz ya da aldatma nedenli daha az kararlar verdiğini dile getiren Hüseyin Göçek, Cüneyt Çakır'ın ekibinde ilave hakem olarak da görev yaptığını belirterek, şu yorumu yaptı:
"İlave hakemlik 2009'dan beri uygulanıyor. 6'lı hakem sisteminde ilk başlarda sıkıntılar vardı. Bir ya da iki sezon içinde ekibin birbirini tanımasıyla çok iyi bir şekilde Avrupa'da verim alındı. Cüneyt hocamla 6 yıldır birlikte bu sistemde hakemlik yapıyoruz. Türkiye'dede kısa sürede daha fazla verim alınacağını düşünüyorum."
- Halis Özkahya
FIFA kokartlı hakem Halis Özkahya de beslenme konusunda sorun yaşamadığını dile getirdi.
Türkiye'de hakemliğin profesyonel yapılmadığını, hakemlerin ayrıca işlerinin olduğunu ifade eden Özkahya, şöyle konuştu:
"Yalova'da beden öğretmenliği yapıyorum. Herkes gibi sabah kalkıp işimize gidiyoruz. Diğer arkadaşlar da kendi işlerini yapıyor. Günlük antrenman programımızı uyguluyoruz. Haftada 3 ya da 4 antrenman programı gönderiliyor. Gündüz iş yaşamı ardından antrenman sonrasında ev hayatımız. Sporcunun nasıl beslenmesi gerektiği bilgisi de bize veriliyor. Ayrıca beden eğitimi öğretmeni olduğum için de bu konuda sıkıntı yaşamıyorum."
Seminerin ikinci gününün sabah bölümünde İstanbul Büyükşehir Belediyespor Genel Müdürü İsmail Özbayraktar, "Olimpik Kültür' başlıklı bir sunum gerçekleştirildi.
Hürriyet Gazetesi Spor Müdürü Mehmet Arslan, Sabah Gazetesi Spor Müdürü Murat Özbostan, Habertürk Gazetesi Spor Müdürü Halil Özer, Milliyet Gazetesi Spor Müdürü Tayfun Bayındır ve Fotomaç Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Zeki Uzundurukan'ın katılımıyla düzenlenen "Sayfalarda Spor Adaleti Var mı" konulu oturumla sabah seansı sona erdi.
(Bitti)