Dört eski bakan hakkındaki Meclis Soruşturma Komisyonu'nun Yüce Divan'a sevketmeme kararına ilişkin raporun Genel Değerlendirme ve Sonuç Bölümünde, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmanın hukuksuz olduğuna yer verildi.
Suç şüphesi altındaki kişilerle mücadele edilirken kişi hak ve özgürlüklerine saygıda azami gayret sarfedilerek kuralların işletilmesi, yargı mensuplarıyla kolluk kuvvetlerinin mevzuata uygun hareket etmesinin sağlanması gerektiği belirtilen raporda, aksi halde şaibeli bir hal alan soruşturmaların toplum nazarında güvenirliğinin kalmayacağı, toplumsal barışın bozulacağı ifade edildi.
Anayasa'da özel hayatın korunmasına büyük önem atfedildiğine dikkat çekilen raporda, iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınmasıyla teknik takibin çok sıkı şartlara bağlandığı vurgulanarak, aksi davranış sergileyenlerin cezai yaptırımlarla karşılaşacakları kaydedildi. Raporda, "İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu ve emrinde çalışan Emniyet Organize Suçlar Şube Müdürlüğü tarafından yasaların hileli yollar denenerek aşılması suretiyle yetkisiz-hukuksuz olarak yürütülen soruşturma neticesinde 4 eski bakan hakkında düzenledikleri rapor ve ekinde yer alan iletişimin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması ve teknik araçlarla takip sonucu elde edilen bulgular yok hükmündedir" denildi.
Kanun koyucunun soruşturma ve kovuşturma kapsamında yapılan tüm işlemlerin başından sonuna kadar hukuka uygun olmasını istediği anlatılan raporda, "Hukuksuz-yolsuz işlemlere kapı aralamak yeni hukuksuz-yolsuz işlemlere davetiye çıkarmak demektir. Bu nedenle yargı erkini kullananların bu bilinçle hareket ederek, yasa koyucunun muradına uygun davranması elzemdir" ifadesi kullanıldı.
- "Tesadüfi delil değerlendirmeye alınamaz"
Raporda, komisyona aksettirilen iki soruşturma evrakının 4 eski bakan yönünden ihbar niteliğinde olduğu belirtilerek, şöyle devam edildi:
"Bu düşünceyle tetkik ve tahkikata başlanarak, yeniden usule uygun delil araştırması yapılmıştır. Mahkeme kararına dayanılarak bir kişi hakkında iletişimin tespiti ve denetlenmesi kayda alınırken başka bir kişiyle yapılan konuşma sırasında suç şüphesi verecek bir delil, tesadüfi delil olup dinleme yapanın bu delili derhal Cumhuriyet savcısına bildirmesi ve Cumhuriyet savcısının da bu delille gerekli işleme başlayıp başlamamayı takdir etmesi gerekir. Ancak, bu delil elde edildikten sonra dinlemeye devam edilerek, aynı kişi hakkında yeni deliller elde edilmeye çalışılması halinde sonradan elde edilecek delillerin tesadüfi delil olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, bu kişiyle ilgili yeni bir dinleme kararı almadan, devam edilerek elde edilecek delillerin tamamen hukuka aykırı ve geçersiz olduğunun kabulü zorunludur. Tesadüfi delilden istifade edilerek yeni bir soruşturma açılmadığı hallerde, ilk elde edilen tesadüfi delilin ihbar niteliğinden öteye geçmesi mümkün değildir. Bütün bunların yanında, bakanlarla ilgili elde edilen tesadüfi delilden sonra Cumhuriyet savcısının soruşturma açma yetkisi bulunmadığına göre, artık bu delil de yapılan soruşturmada değerlendirmeye alınamaz.
Bakanlara atfedilen suçlardan özellikle yolsuzluk olarak belirtilen rüşvet suçunun işlenebilmesi için taraflar arasında belirli bir işin yapılması veya yapılmaması konusunda bir anlaşma olması gerekir. Keza, yapılacak işin de ilgili bakanın görev alanında olması esastır. Yapılan soruşturmada her 4 bakana da isnat edilen fiillerin her biri ayrı ayrı değerlendirildiğinde, bu fiillerde hukuka aykırı bir durum görülmemiştir. Dolayısıyla, rüşvet vermeyi ve almayı gerektirecek bir husus görülmemekle birlikte, bir an için bunların hepsini bir tarafa koyduğumuz takdirde dahi rüşvet olarak bir para alışverişinin yapıldığı hususunda dava açmayı gerektirecek kadar yeterli şüpheye ulaşılamamıştır. Esasen yolsuzluk suçlarından sayılan zimmet, irtikap gibi fiillerin işlendiğine dair de hiçbir delil yoktur. Zaten bu konuda bir iddia da yoktur."
(Sürecek)