Üstünsalih, yazılı açıklamasında, kulüplerin bütçelerine paralel bir sporcu kadrosu kalitesi ortaya koyamadıklarını belirterek, "Bu hastalık giderek kulüplerimizi yatağa düşürür noktaya gelmiştir. Bütçe-kalite problemi bir yana hemen hemen tüm kulüplerimiz mali olarak tıkanma noktasına gelmiş, sportif başarılar bile mali görünümdeki bozulmaları saklayamaz hale gelmiştir" ifadelerini kullandı.
Türk spor kulüplerinin federasyonlar tarafından yönetildiğini ancak bu yönetme biçiminin rutin faaliyetler ötesine geçemediğini savunan Üstünsalih, şöyle devam etti:
"Zira federasyon yönetimleri, ilgili kulüplerin oylarıyla oluştuğundan seçimle oluşan bir yönetim yapısının düzenleyici ve denetleyici olması, rutin görevlerinden öteye karar ve uygulamalar yapması beklenmemelidir. Tekrar seçilme isteği veya seçilememe baskısı, bindiği dalı kesmemek adına federasyon yönetimlerini sorunlardan uzakta durmaya zorlamaktadır. Öte yandan spor kulüplerinin yönetimleri de seçimle gelmekte, aslında hem kulüp hem de federasyon yönetimleri sürekli yapmayacakları ve seçilmeme dışında hukuki ve cezai sorumluluk taşımaksızın diledikleri kadar görev yapacakları için sonuçları kendilerini bağlamayan gerçekçi olmayan kararlar alabilmektedir. Bu da sportif yöneticiliğin bir sertifikasyonu olmadığına göre başarısızlıkların sahibi yöneticiler değil, ilgili kulüpler olmaktadır."
"Özellikle ekonomik ve mali açıdan seçimle oluşan yönetimlerin alacakları kararların sınırlarını belirleyecek, kurallar koyacak, denetleyecek ve düzenleyecek, harcamadan borçlanmaya kadar bir spor denetleme ve düzenleme kurumuna ihtiyaç var" ifadelerini kullanan Üstünsalih, şu değerlendirmede bulundu:
"Bu üst yapı, Türkiye'deki diğer üst yapılar gibi özerk, atanmış ve uzman personelden oluşmalı ve kendi mevzuatını yapabilmelidir. Bu konuda Türkiye kulüp iflasları yaşamadan hızlı hareket etmeli, hastalanmış kulüp ekonomileri bir an önce karantina altına alınıp tedavi edilmelidir."
Kulüp yöneticilerinin ekonomik ve mali uygulamalarının bir üst sınırı ve limiti de bulunmadığına değinen Üstünsalih, şunları kaydetti:
"Yapılan harcamalar bulabildikleri para veya krediler sayesinde olduğundan kulüplerin gelecekleri ipotek edilmekte, bunun dışında yapılan anlaşma ve sözleşmelerle de belirsiz yükümlülükler altına girilmektedir. Yani harcamaların ve sözleşmelerin ekonomik ve mali büyüklükleri kredi kartı gibi peşin ve taksitli harcamalardan da oluşsa belirli limitler dahilinde yapılmalıdır. Özel işletmeler ve kamu kurumları dahil hiçbir ekonomik yapıda böylesine ölçüsüz harcama yapılamamakta ve yükümlülük altına girilmemektedir. Üstelik bu keyfiyet kişisel sorumluluk doğurmaması nedeniyle de hiçbir kulüp yöneticisini bireysel olarak sorumluluk altına sokmamakta ve korkutmamaktadır."
Üstünsalih açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Bu kadar keyfiyetin olduğu bir sektörde facia kaçınılmazdır. Zira hiçbir kurumun geleceği kişilerin keyfiyetine bırakılacak kadar önemsiz değildir. Mevcut yapıyla gelinen sportif ve mali tablo ortadadır. Acilen seçim ve seçilmeden bağımsız, kamu kurumu niteliğinde bir düzenleyici ve denetleyici üst otorite gereklidir. Bu otorite bir zorunluluk haline gelmiştir, tercih bu yapının kulüplerin mali ve ekonomik buhranından önce mi yoksa sonra mı yapılacağıdır."
- Yabancı oyuncu kuralı
Abdi Üstünsalih, yabancı oyuncu kuralı konusunda Türkiye Futbol Federasyonun aldığı karara ilişkin olarak da "14 yerli, 14 yabancı oyuncu deniliyor. Peki bunun kaç yıl geçerli olduğuna dair bir ifade var mı? Gelecek sezon da başka bir karar alınırsa o zaman ne olacak? Futbol Federasyonu kararlarını tabi mutlaka ölçmüştür ama bir kurumsallık anlamında kaç yıl bu kararın geçerli olduğunun deklare edilmesi lazım. Kulüpler yaz-boz tahtasına dönmemeli" ifadelerini kullandı.