Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, bütçe görüşmelerinde, Başbakan Davutoğlu'na 18 soru sorduğunu, ancak hiçbirine cevap alamadığını savundu.
Davutoğlu'nun 27 Ağustos'taki konuşmasında, "siyaseti bir erdem ve ahlak meselesi olarak görürüz" dediğini, Şeyh Edebali'den konuştuğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, "Sayın Davutoğlu, sen ağzına Şeyh Edebali'yi alma, ayıptır, Şeyh Edebali'ye hakarettir. Alma, başka birisini al. Ağabeyini al mesela" ifadesini kullandı.
"Büyük lokma ye ama büyük laf etme" sözünü hatırlatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Bu da 'asarım, keserim' diyor. Ne asabilirsin, ne kesebilirsin. Sen, etkisiz elemansın. Sana talimat verilir, sen talimatı yerine getirirsin. Sen Başbakanlık koltuğuna da kongreden önce atandın hala farkında değil misin? Siyasi hırsızların yeri Bakanlar Kurulu değildir. Siyasi hırsızların yeri Yüce Divan'dır. Davutoğlu bu gerçeği görmeli. Yolsuzlukta yeni bir evreye geldik, tuzun koktuğu evre. Genel Kurul'da oylanacak, inşallah Parlamento, toplumun vicdanının sesi olur ve dört bakan da kürsüye çıkıp 'Biz Yüce Divan'a gidip yargılanmak istiyoruz. Lütfen bize bu imkanı verin. Biz yargılanmak istiyoruz ki çocuklarımıza ömür boyu şaibeli bir baba, anne kimliği vermiş olmayalım.' Böyle bir anlayışla kürsüye çıkıp, kendilerinin Yüce Divan'a gitmelerini isteriz. Onlar adına, onların çocukları, torunları adına isteriz. Eğer bunu yapabilirlerse, Parlamento sağduyuyla davranırsa ve Yüce Divan'a gönderirse onları o zaman Türkiye'de yeni bir evre açılmış olur. Toplum yolsuzluklar konusunda duyarlılığını sergilemiş olur. Toplumun duyarlılıkları parlamentoya yansımış olur. Hani 'milli irade' diyorlardı ya milli irade işte böylece parlamentoya yansımış olur."
"Bunların arsızlıkları aslında Deniz Feneri ile başladı, oradan güç alıyorlar" iddiasında bulunan Kılıçdaroğlu, Almanya'dan Türkiye'ye gelen soruşturmayla ilgili, üç savcının görevden alınarak yargılandığını, hırsızların serbest bırakıldığını ise serbest bırakıldığını ileri sürdü.
Kılıçdaroğlu, iktidarın bundan cesaret aldığını savunarak, "Eğer Deniz Feneri'nin gereği yapılsaydı, devleti soymaya cesaret edemezlerdi. Deniz Feneri, gariban birsürü vatandaşı soydu. 'Yardım' diye aldı" dedi.
- "Size acıyorsam namerdim"
Yolsuzlukları Soruşturma Komisyonu'nunda, 9 AK Parti milletvekilinin, "dört eski bakanın Yüce Divan'a gitmemesi" yönünde oy kullandığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, bu milletvekillerinin isimlerini okudu.
Bu milletvekillerinin, hırsızların hamiliğine soyunduğunu savunan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Hadi kuldan utanmadınız, Allah'tan da mı korkmuyorsunuz. Nasıl bir vicdan vardır sizde? Vicdanınızı nasıl kiralarsınız, nasıl satarsanız? Hırsızların hamisi olmak bu kadar kolay mı? Siz kimsiniz ki bu kadar açıkça ortaya çıkmış yolsuzluk dosyalarını kapatıyorsunuz? Bu milletin vicdanı bunu kabul eder mi? Hangi yüzle çocuklarınızın yüzüne bakacaksınız? Akşam eve gittiğinizde eşinizin yüzüne nasıl baktınız? Eşi şöyle bakmıştır; 'Bizim hırsızın hamisi geldi' diye. Onların çocukları, torunları ne diyecekler? 'Bizim anne ve babamız, bir dönem hırsızların hamiliğini yapmıştır' diyecekler. Yazık, günah değil mi o çocuklara? Size acıyorsam namerdim, çocuklarınıza acıyorum."
17 Aralık'tan 8 ay önce, zamanın başbakanına sunulan MİT raporunda, "Rıza Zarrab'ın Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve İçişleri Bakanı Muammer Güler ile mevcut ilişkisinin ortaya çıkması halinde, söz konusu hususların hükümet aleyhinde kullanılabileceği değerlendirilmiştir" denildiğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Siz, komisyonda görev alan dokuz AKP milletvekili, bu raporu gördünüz mü? Sizin sormanız gereken soru şu değil mi; 'Ey dönemin Başbakanı, sana 8 ay önce bir rapor verildi, bu raporun gereğini yaptın mı yapmadın mı? Yapmadıysan neden yapmadın?' Sen bu basit soruyu nasıl soramazsın? Hangi gerekçeyle soramazsın? Çünkü vicdanını, ahlakını, inancını, imanını sattın" dedi.
- "Siz satılık insansınız"
AK Partili milletvekillerinin, "ayakkabı kutularını, para kasalarını, para sayma makinelerini" sormadığını savunan Kılıçdaroğlu, "Çünkü vicdanınızı sattınız siz. Siyasal anlamda sattınız. Siz satılık insansınız, kusura bakmayın bu kadar açık konuşuyorum" diye konuştu.
Bir bakana 700 milyarlık kol saati hediye edildiğini öne süren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Siz bunu bile sormadınız. Sizde ahlak, vicdan, din, iman var mı? Sizde ne var? Çikolata kutularının içinde dolar gönderiyorlar. Hiç merak ettin mi sen? Her Cuma, 'Bakara, makara' diyip, 'Bir ayet sallıyorum' diyor. Bu bile sizin vicdanını rahatsız etmedi. Nasıl insansınız siz? Rıza Zarrab'ın önünde yatan bir Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı, sizin onurunuza dokunmadı mı? Siz onursuz musunuz? 'Ne yaptıysam sayın başbakanın talimatı üzerine yaptım. Neden ben istifa edeceğim? İstifa edecek biri varsa o da o dur.' Bunu söyleyen, kabine arkadaşı. Senin milletvekilin, ben değil. Sen bu soruyu sormadın mı kendi vicdanına, kendi ahlakına, inancına sormadın mı? Nasıl milletvekilisiniz siz? Milletin vekili nasıl oluyorsunuz? Hırsıza sahip çıkmak daha büyük bir hırsızlıktır. Siz bunu bilmiyor musunuz?"
En son gelen Mali Suçları Araştırma Kurulu raporunda, "Bakanların mal varlıklarıyla, gelirleri orantılı değil" dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Daha ne desin? Sen bu soruyu sordun mu? Sormadın. Dinden, imandan, ahlaktan bahsediyor. Senin bunları ağzına alma hakkın yoktur. Bu dokuz kişiye söylüyorum, bunlardan birisi de sözde savcı. Onun savcılığı da su götürür artık bu saatten sonra. Böyle bir ahlaksızlığa dünya tarihi şahit olmamıştır" dedi.
Rüşvetin "hediye", hırsızlığın "helal", israfın "itibar" olarak görüldüğünü savunan Kılıçdaroğlu, "Rüşveti hediye olarak kabul eden, hırsızlığı helal olarak kabul eden, israfı itibar olarak kabul eden bir din var mı, bir gelenek, inanç, iman, mezhep, kitap var mı?" diye sordu.
- "Kul hakkı yiyene tahammül etmem"
Ahlaklı, namuslu ve şerefli insanların, üzerilerine toz konduğunda adalete başvurduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Dokuz kişiye söylüyorum; Sizde ahlak, namus, şeref var mı acaba? Sert konuştuğumu biliyorum ama kimse kusura bakmasın, her şeye tahammül ederim, kul hakkı yiyene tahammül etmem" diye konuştu.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Mun'un yolsuzlukla ilgili demecini okuyan Kılıçdaroğlu, emekli aylıklarına 14-24 lira arasında zam yapıldığını söyledi. Kılıçdaroğlu, "10 milyon emekli kardeşime sesleniyorum; Eğer aldığın para yetiyorsa, 'bana iyi para verildi' diyorsan söyleyecek sözüm yok. 'Ama bu para vallahi dilenciye bile verilmez' diyorsan, artık otur ve uyan. Artık düşün. Neden sana para verilmiyor? Hırsızların sarayları, köşkleri, milyarlar var. Senin başını sokacak evin bile yok" diye konuştu.
Emeklilerin hakkını en çok savunan siyasi parti liderinin kendisi olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin emekliler sayesinde kalkındığını, büyüdüğünü söyledi.
"Hırsızların hamiliğini yapanlar size para vermezler" diyen Kılıçdaroğlu, bu parayı ancak sosyal demokrasiye, insanın mutluluğuna inanmış CHP'nin verebileceğini kaydetti.
- "Dünyada alay konusu olacağız"
Toplantıda, taşeron işçilerinin sorunlarını anlatacağını, ancak dün alınan kararın gündemi değiştirdiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Hırsızlığın hamiliğini yapanlar, senin hakkını teslim etmezler. Onlar hırsızların, zenginleşmesi için çaba harcarlar. Senin zenginleşmen için değil. Onun için ben miting meydanlarında söylüyorum; önce halk zenginleşecek" diye konuştu.
AK Parti milletvekillerine seslenen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Olay, Genel Kurul'a gelecek. Hiçbir konuşmamda, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu'nu hiçbir zaman eleştirmedim. Yani onlara belli olaylar konusunda eleştirilerim oldu ama hiçbir zaman hükümetle bir tutmadım. En büyük eleştirim, siz hükümeti şımartıyorsunuz. Bütün bu haksızlıklar siz destek verdiğiniz için oluyor. En büyük eleştirim buydu. O nedenle ben yasama organıyla, yürütme organıyla birbirinden ayırdım. Yürütmenin şahı orada zaten, biliyorlar nasıl yürüteceklerini. Ama parlamento yasama organıdır, milletin iradesi burada tecelli eder. O nedenle, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin vicdanlı bütün milletvekillerine sesleniyorum; Olay Genel Kurul'a gelecek, lütfen, istirham ediyorum, neye inanıyorsanız, saygı duyuyorsanız, vicdanınıza sorun ve oyunuzu öyle kullanın. Sizin kullanacağınız oy, Türkiye'yi itibarlılaştırabilr, itibarsızlaştırabilir. Eğer dört bakan Yüce Divan'a gitmek istemiyorsa, bir gerekçeleri vardır. Nedir gerekçeleri? Mahkum olacaklardır. O zaman hırsızlığın hamiliğine soyunmak TBMM milletvekiline yakışmaz. Biz, toplumun çıkarlarını savunmak zorundayız, hırsızların çıkarını savunmak TBMM'ye yakışmaz."
Komisyondaki milletvekillerinin oylarının Türkiye'yi itibarsızlaştırdığını savunan Kılıçdaroğlu, bütün dünyada Türkiye'nin alay konusu olacağını ileri sürdü.
-"Hangi darbeden bahsediyorsunuz?"
Türkiye'nin ve Parlamento'nun itibarının korunması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Dünyaya alay konusu olmamalıyız. TBMM kolay kurulmadı. Bu Meclis, ulusal kurtuluş savaşını yönetti. Hırsızların önüne diz çöken bir meclis pozisyonuna getirmeye, kimsenin hakkı yok" dedi.
Milletvekillerine "Parlamento'nun itibarını koruyalım" çağrısında bulunan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Dört bakana da rica ediyorum; adamsanız çıkarsınız, 'Yüce Divan'a bizi gönderin' dersiniz. Neden korkuyorsunuz? Madem suçunuz yok, neden korkuyorsunuz? Halen şu anda Parlamentoda görev yapan milletvekillerinden Yüce Divan'a gidip, aklanıp gelen arkadaşlarımız var. O nedenle ben, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin vicdanına seslendim. Onlar lütfen eşlerine, çocuklarına nasıl oy kullanacaklarını sorsunlar. 'Darbe, marbe, falan, filan' bunların hepsi hikaye, ne darbesi kardeşim? Varsa darbe yapacak olan, gelin kardeşim hep beraber darbenin üzerine gidelim. Ne darbesi? Hangi darbeden bahsediyorsunuz siz?"
Milletvekilinin, milletin çıkarlarını savunması gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, "Biliyorum, olay büyüyebilir, başka mecralara da sürüklenebilir. Alman Cumhurbaşkanı ne yaptıysa, senin ağabeyin de aynı şeyi yapmak zorundadır Davutoğlu, bunu unutma" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, konuşmasını HDP Milletvekili Murat Bozlak'a rahmet dileğinde bulunarak bitirdi.
(Bitti)