AA muhabirinin sektöre ilişkin sorularını yanıtlayan Torun, 2014 yılının ilk yarısında iki seçim geçtiğini, faiz oranlarının yükseldiğini ancak yılın ikinci yarısında ise istikrar vadeden bir sonuç çıkmasının sektörü biraz daha canlandırdığını aktardı.
Dolayısıyla 2014 yılı hedeflerine ulaşıldığını vurgulayan Torun, büyüme olarak bakıldığında Türkiye büyüme ortalamasının üstünde bir büyümeyle inşaat sektörünün yine lokomotif sektör olma özelliğini devam ettireceğini belirtti.
İnşaat sektörünün istihdam içindeki payının 2 milyona yaklaştığı bilgisini veren Torun, "İstihdam içinde yüzde 6'nın üzerinde bir oran demektir. İnşaat sektörüne destek veren alt sektörleri de dikkate aldığımızda o zaman sektörün lokomotif olma özelliği devam ediyor" dedi.
Enflasyon, arsa fiyatlarının inşaat içindeki payının artması, reklam pazarlama gider payları ve gayrimenkul sektöründe 40-50 ay vade yapılmasının da maliyet getirmesiyle gayrimenkul sektöründeki kar marjlarının bu 4 sebepten dolayı düştüğünün altını çizen Torun, fiyat artışları enflasyonun üzerinde seyrediyor görünse de geliştiricilerin cebine girenin azaldığını kaydetti.
Torun, 3. Havalimanı, 3. Köprü ve Kentsel Dönüşüm projeleri dikkate alındığında bunların binlerce insanın çalıştığı önemli projeler olduğunu vurgulayarak, "Burada muazzam bir iş gücü istihdamı söz konusu. Kentsel Dönüşüme bakıldığında, 2014 yılında toplam üretilen konut projeleri içinde bunun payı belki çok yüksek olmadı ama 2015 yılında bu projelerin daha fazla pay alacağını düşünüyorum. İnşaat alanı için yeni arazi üretmede Kentsel Dönüşüm önemli. Tabii İstihdam anlamında da önemli katkıları olacaktır" ifadelerini kullandı.
- "Dünyanın her coğrafyasından insan Türkiye'de mülk edinme konusunda istekli"
Aziz Torun, mütekabiliyet yasasıyla yabancılara konut satışının "Türkiye için yeni keşfedilmiş bir zenginlik" olduğuna işaret ederek, Türkiye'nin gerek siyasi istikrar, gerek gelişmiş bakımından ulaştığı nokta gerekse stratejik konumu itibariyle cazip bir ülke olduğunu söyledi.
Dolayısıyla dünyanın her coğrafyasından insanın Türkiye'de mülk edinme konusunda istekli olduğunun altını çizen Torun, 2013-2014 yılındaki satışlara bakıldığında 3,5-4 milyar dolara ulaşıldığını, yabancıların talepleri dikkate alınarak projeler geliştirilmesi halinde bu rakamın 2015 yılında 5 milyar dolara çıkmasının zor olmadığını kaydetti.
Öncelikle Marmara Ege, Akdeniz hatta Karadeniz, Güneydoğu sınır illerinde yabancı talebinin olduğunu üretmenin belirten Torun, bu projelerin sadece konuttan ibaret olmadığını, ofisler, alışveriş ve eğlence merkezlerini de bu kapsamda düşünülmesi gerektiğini aktardı. Torun, "Elimizde altın yumurtlayan bir tavuk var. Bundan sürekli yumurta almak varken, hırsa kapılıp, yabancı yatırımcıları kandırarak, yanıltarak onu yok etmeyelim" dedi.
Aziz Torun, yıl sonu toplam konut satışlarına bakıldığında ise 2014'ün 1 milyonun üzerine çıkarak 2013 yılındaki rakamları yakalanacağı hatta aşacağı öngörüsünde bulundu.
Daha önce ön satış olarak yapılmış ancak tapusu verilmemiş ciddi bir son aya yığılan işlem hacmi olduğunu vurgulayan Torun, "Özellikle yabancılardan gelip dairelerinin tapusunu almakta gecikenler, yıl sonu itibariyle tatil nedeniyle hem de tapularını almak için geliyor. Dolayısıyla toplam satışların yıl sonunda 1 milyonun çok üzerine çıkacağını düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
Bursa, Gaziantep, Denizli, Samsun ve Antalya gibi pek çok gelişen kentlerde gayrimenkul üretim ve satışında artış olduğunu belirten Torun, konut ve alışveriş merkezi, otel gibi alanlarda da yatırımın dönüşümün olduğunu aktardı.
Torun, insanların artık standardı daha yüksek sosyal donatı alanlarına sahip güvenli konutlarda yaşamak istediğini dile getirerek, dolayısıyla o bölgelerde yeni standartlardaki gayrimenkule talep olduğunu ve sektörün gelişme gösterdiğini söyledi.
- "İlerde konut talebi, arzın gerisine düşebilir"
Aziz Torun, "Gayrimenkul sektöründe balon olup olmadığı" konusunda da açıklamalarda bulunarak, balon denince arz ve talep arasındaki dengesizliğin akla gelmesinin doğru olmadığını kaydetti.
Balonun anlamının aşırı fiyat şişmesi olduğunu belirten Torun, şöyle devam etti:
"Ortada bir fiyat şişmesi yok. Fiyatlardaki artış, belirttiğim nedenlerden oluşuyor. Belki 1 yıl sonra satışlarda durgunluk olsa bile fiyat ucuzlamayacak. ABD'deki gibi artık mal, gayrimenkul para etmiyor noktasına gelinmeyecek. Çünkü orada banka eğer 100 bin dolarsa 110 bin dolar kredi veriyordu. 10 bin dolar yanında bulunsun diyordu. Bu kadar şişmiş bir fiyat vardı ama Türkiye'de böyle bir durum yok. Ancak risk nedir? Benim 2 yıldır ifade ettiğim şey, gelecekte bir talep yetersizliği olabilir. Bunun altını çizmek lazım. Sektörümüz 2005 yılından bu yana hep talep arzdan daha fazlaydı, yap-sat modeli. Burada talebin arzın gerisine düşme süreci yaşanabilir. Yapılan projelerin yüzde 100'ü hemen satılıyordu. Önümüzdeki dönemde böyle devam edemez. Belki inşaat yapım sürecinde bittiği zaman yüzde 70'i satılacak yüzde 30'u stokta kalacak. O zaman bir B planıyla öz kaynak güçlendirilerek projenin aksamadan tamamlanmasının sağlanması lazım. Finansman modeli olarak başka modeller belirlenmeli ki böyle bir durumda projeler durmasın. Dolayısıyla inşaat bitince yüzde 100'ünün satılmaması bir balon olarak, risk olarak görülmemeli."
- "Müşteri yüzde 2 ceza ödeyerek projeden vazgeçmemeli"
Aziz Torun, rant vergisine ilişkin ise bir rant oluşuyorsa vergisinin alınmasının doğru olduğunu ifade etti.
"Her yerde imar değişikliğiyle rant oluşturuluyor" algısının yanlış olduğunu kaydeden Torun, bunun istisna bir durum olduğunu, dolayısıyla vergisinin olmasının gerektiğini böylece kamuoyundaki spekülasyonların önüne geçileceğini söyledi.
Sektör için risk olarak gördüğü bir konunun da altını çizen Torun, sözlerini şöyle tamamladı:
"Tüketici haklarını koruma anlamında bizim de dernekler olarak içinde olduğumuz bir çalışmayla bir inşaat bitirme sigortası düzenlemesi yapıldı. Bunu destekledik. Belki önümüzdeki aylarda uygulamaya geçecek. Ama burada bizi rahatsız eden bir husus var o da cayma hakkı. Ön satışlarda 36 aya kadar bir teslim süresi var. Burada müşterinin 14 gün içinde bir rezervasyondan veya kapora verdikten sonra cayması çok normaldir. Bunu makul ve insani bir davranış olarak görüyoruz. Ancak bu süre içinden teslime kadar herhangi bir zamanda alanın sadece yüzde 2 ceza ödeyerek projeden vazgeçmesi sektörümüz için çok büyük risk.
Gelecekte yaşanacak ekonomik krizde veya gayrimenkulle ilgili sektörel bir krizde veya projenin beklenen fiyat artışını sağlamaması durumunda yatırımcı ve geliştiricileri ciddi sıkıntıya sokabilecek bir risk. Bu, bankadan tüm mevduat sahiplerinin parasını bir anda çekmesi gibi bir şey. O zaman banka batar. 1-2 yıl önce daire almış tüm alıcılar yada önemli kısmı 'Ben vazgeçiyorum' derse bu yatırımcıyı ciddi riske sokar. Yatırımcının ne günahı var? Riskin de paylaşılması gerekiyor. En az yüzde 10 gibi oran belirlenmeli ki caydırıcı olsun. Elbette ki zaten kişinin ölüm hali veya ekonomik sıkıntısı halinde cayma hakkı zaten var ama keyfi olarak yüzde 2 ceza ödeyerek projenin tesliminden önce çekilme hakkını adil bulmuyorum."