Cumhurbaşkanı Erdoğan, Memur-Sen tarafından düzenlenen Yeniden Büyük Türkiye Sempozyumu'nda konuştu.
Sempozyumun hayırlı olmasını dileyen Erdoğan, Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Memur-Sen camiasına program dolayısıyla teşekkür etti.
Memur-Sen'in "coşkulu, dinamik, heyecanlı, davalarına aşık olmuş gençlerini" de selamladığını ifade eden Erdoğan, Memur-Sen'in kurucusu, "7 güzel adam"dan biri olan Akif İnan'ı da rahmetle andı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Akif İnan'ın yaklaşık 15 sene önce 6 ocak 2000'de hayatını kaybettiğini hatırlatarak, "Kim demiş her şeyin bitişi ölüm, destanlar yayılır mezarımızdan" dizelerini miras bıraktığını söyledi.
"İnan, 15 yıl önce aramızdan ayrıldı ama hayatından nasıl destanlar yayıldıysa işte görüyoruz ki mezarından da destanlar yayılıyor" diyen Erdoğan, "O destanlardan biri, belki de en önemlisi hiç kuşkusuz Memur-Sen'dir. Akif İnan ağabeyimiz toprağa öyle bir tohum attı ki o tohum işte bugün Türkiye'nin en büyük sivil toplum örgütlerinden birine, en büyük memur sendikaları konfederasyonuna dönüştü. Allah ondan razı olsun, mekanı inşallah cennet olsun, geride bıraktığı eserleri daim olsun ve inşallah bu eserleri sayesinde amel defteri hep açık kalsın" ifadelerini kullandı.
-"Büyük bir davanın sancaktarıydı"
Akif İnan'ın, kökü mazide olan, tarihin derinliklerinden bugüne ulaşan bir büyük davanın sancaktarı olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"O sancağı büyüklerinden, kendisinden önceki nesillerden devralmıştı. Üzerine düşeni, sorumluluğunu hakkıyla yerine getirdi. Devraldığı sancağı onurla, gururla, şerefle taşıdı ve o sancağı kendisinden sonra gelenlere emanet etti. Şu anda Memur-Sen'in değerli başkan ve yöneticileri, sendikaların başkan ve yöneticileri işte o dava sancağını taşıyorlar. Yarın o sancağı gençlere, belki de genç Memur-Sen'in yiğitlerine emanet edecekler. İnanıyorum ki o gençler dava sancağını yürekleriyle tutacaklar ve hak mücadelesini, hukuk mücadelesini, emek ve ekmek mücadelesini iftiharla taşıyacaklar. Şunu bilmenizi isterim gençler, bu dava sancağı, bu mücadele ruhu, asla ve asla yere düşmeyecektir. İçimizden birileri umutsuzluğa düşse, yorulsa da, yılsa da o dava ve mücadele sancağı el değiştirecek ama asla kirlenmeyecektir.
Birileri umursamasa da birileri omuzlarındaki mesuliyetin gereğini yapmasa da güneş doğup battığı müddetçe bu dava ve mücadele sancağını taşıyacak yiğitler her zaman ama her zaman olacaktır. İşte yeni Türkiye'nin, yeniden büyük Türkiye'nin özü, ruhu, manası da tam buradadır."
Erdoğan, Osmanlı'nın 100 yıl önce dağıldığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir büyük devlet, bir cihan devletini yıktılar. Onun toprakları üzerinde 64 yeni devlet kuruldu. Bununla da yetinmediler, yurdumuza, anavatanımıza, her karşı şehitlerimizin kanıyla sulanmış vatan topraklarımıza dahi kastettiler. Anadolu'yu, Trakya'yı dahil için bütün gayretlerini işgal güçleriyle ortaya koydular. O büyük dava sancağını, o büyük hak mücadelesi sancağını bu aziz topraklardan tamamen silmek, tamamen yok etmek istediler. İşte bu milet o sancağın yere düşmesine müsaade etmedi. 100 yıl önce Sarıkamış'ta direndi, Çanakkale'de direndi, Kut'ül Ammare de direndi, Sakarya'da, Dumlupınar'da direndi ve o mübarek sancağın yere düşmesine izin vermedi."
-"Milletin öz değerlerine saldırıldı"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 23 Nisan 1920'de yeni bir Türkiye kurulduğunu, yeniden güçlü Türkiye'nin temellerinin atıldığını belirterek, "Ne yazık ki o temel üzerinde 23 Nisan 1920'de varılan o büyük ittifak üzerinde yeniden güçlü bir Türkiye'nin yükselmesine yine de mani olundu" dedi.
Milletin öz değerlerine saldırıldığını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
"İnançlarımıza, kutsallarımıza, kitaplarımıza, camilerimize, ezanımıza taarruzlar yapıldı. Dilimize, kelimelerimize, cümlelerimize binlerce yıllık ilim hazinemize taarruzlar yapıldı. Birliğimize, dayanışmamıza, bir arada yaşama kültürümüze, kardeşliğimize taarruzlar yapıldı. Silah zoruyla indirilemeyen sancağımıza, zorla zorbalıkla indirilemeyen sancağımıza, tarihin, ecdadın, kültürün, dilin, kardeşliğin inkarıyla çok acımasızca suikastler tertip edildi. İşte böyle zor zamanlarda dahi hak davasının sancağı, hak mücadelesinin sancağı yere düşmedi, yere düşürülmedi."
Nice kahramanların o sancağın kirlenmesine ve kirletilmesine asla müsaade etmediklerini vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hapse atıldılar ama vazgeçmediler. Sürgüne gönderildiler ama vazgeçmediler. Takip edildiler, komplolara, kumpaslara maruz bırakıldılar, tehdit edildiler ama vazgeçmediler. Alimler, kanaat önderleri, gönül insanları, milletin kendi oyuyla tayin ettiği başbakanlar, bakanlar idam edildi ama o yiğitler, o kahramanlar yine de vazgeçmediler. Belki bir çoğunun ismi bilinmiyor ama bunlar vazifelerini, davalarını, mücadelelerini büyük bir sessizlik, büyük bir vakar ve tevazu içinde ifa eden insanlar. Kimi zaman bir yoksulun elinden tuttular, kimi zaman bir talebenin cebine harçlık koydular, kimi zaman bir okulun, bir öğrenci yurdunun harcına alın teri koydular. İşte o yiğitler, o kahramanlar sayesinde onların fedakarlıkları sayesinde dava sancağı yere düşmedi."
-"Hiçbir zaman kaybolup gitmedi"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeniden büyük Türkiye sevdasının hiçbir zaman kaybolup gitmediğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Yeniden büyük Türkiye, 23 Nisan 1920'de Ankara'da, Büyük Millet Meclisi'nde bir araya gelen Polatlı'daki top seslerine rağmen Kurtuluş Savaşı'nı idare eden mebusların hayaliydi. Yeniden büyük Türkiye Gazi Mustafa Kemal'in hayaliydi. Yeniden büyük Türkiye merhum Adnan Mederes'in, merhum Turgut Özal'ın, merhum Necmettin Erbakan'ın hayaliydi. Mehmet Akif de Necip Fazıl da Akif İnan da işte bu yeniden büyük Türkiye'nin hayaliyle yaşamışlardı. Şehitlerimiz, gazilerimiz yeniden büyük Türkiye için, bu umutla bu heyecanla bu hayalle canlarını seve seve milletlerine ve Allah'a feda etmişlerdi. Şunu bilmenizi isterim ki yeni Türkiye ve yeniden Türkiye, bu mücadele bu milletin 10 yıllardır azimle devam ettirdiği bir mücadeledir. İşte o mücadele bugün artık meyvelerini veriyor. O sancak bugün daha yüksek burçlarda dalgalanıyor."
(Sürecek)