Dolar

34,9530

Euro

36,6303

Altın

3.015,58

Bist

10.017,36

Kenya'da anti terör yasası ne anlama geliyor?

Camilerde yapılacak vaizlere sınırlama getirilecek. Camilerde sosyal, politik yada ekonomik eleştiri getiren konuşmalar yapılamayacak. Eğer bir caminin terör şüphelilerin uğrak yerine geldiği düşünülürse kapatılabilecek.

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-12-25 11:07:05

Kenya'da anti terör yasası ne anlama geliyor?

Kenya'da son zamanlarda Somali menşeli Şebab örgütünün sivilleri yönelik saldırılarını artırması üzerine yeni bir anti terör yasası, hükümet partisinin teklifi ile meclisten geçti ve Kenya Devlet Başkanı Uhuru Kenyatta'nın onayıyla yürürlüğe girdi.

Yasanın çıkarılmasına karşı, başta ülkedeki Müslümanlar olmak üzere sivil toplum kuruluşları ve muhalefet partilerinden sert eleştiriler geldi. Kenya hükümeti bu eleştirileri dikkate almayarak yasasının meclisten geçmesi için büyük çaba sarf etti ve 2010 anayasasında özellikle Müslümanlara tanıdığı bazı hakları geri alarak yasayı yürürlüğe koydu.

Kenya'daki yeni güvenlik yasası bir güvenlik yasasından ziyade özgürlükleri sınırlandıran bir yasa olma özelliğini taşıyor. Polise geniş yetkiler getiren yasa, Jomo Kenyatta'nın kurduğu özgürlükler ülkesini bir polis devletine dönüştürmekte. Yasaya göre polis şüphelendiği kişileri herhangi bir gerekçe göstermeden tutuklama hakkına sahip olurken "makul" terör şüphelilerini 300 gün mahkemeye çıkarmadan gözetimi altında bulundurabilecek. Polis şüphelendikleri yerlere mahkemeden izin almaksızın baskınlar düzenleyebilecek. Güvenlik güçlerine mukavemet gösterenler 14 yıldan 30 yıla kadar haklarında hapis istemi ile davalar açılabilecek.

Yeni yasa ile, polise sadece geniş yetkiler vermeyip aynı zamanda dini özgürlüklerin sınırlandırılmasının da önü açılacak. Camilerde yapılacak vaizlere sınırlama getirilecek. Camilerde sosyal, politik yada ekonomik eleştiri getiren konuşmalar yapılamayacak. Eğer bir caminin terör şüphelilerin uğrak yerine geldiği düşünülürse kapatılabilecek. Camilerde silahlı aletlere rastlanıldığında o cami kapatılacak, caminin din görevlisi hakkında terör zanlısı olduğu gerekçesi ile 20 yıla varan hapis cezası alabilecek.

Dini yayınlar sınırlama altına alınarak, politik ve sosyal içerikli yayınlar toplatılacak, sorumluları hakkında terör şüphelisi olarak soruşturma açılabilecek. Ülkenin önde gelen Müslüman aydınları ,yazarları hükümetin politikalarını eleştiren konuşmalar yapamayacak, bu tür toplantılar düzenlemeyecek. Hükümetin politikalarını eleştiren toplantılar teröre destek toplantıları kabul edilip toplantıya katılanlar terörist olarak nitelendirilebilecek.

Somali'den ülkeye mülteci akışı sınırlandırılacak. Mültecilerin sayısı 150 binden fazla olmayacak. Ülkede iki milyona yakın Somalili mülteci bulunuyor, bu mültecilerin kimlikleri bulunmuyor, kimlikleri olmadığı için eğitim ve sağlık hizmetlerinden yararlanamıyorlar. Bir bakıma mültecilerle ilgili bir sınırlandırmaya girilmesi BM ile Kenya hükümetinin yaptığı mülteci anlaşmasına da uyuşmamakta ve halihazırda ülkedeki "iki milyon mülteciye ne olacak?" sorusunu akla getirmekte.

Gazetecilerin hükümetin teröre karşı tutumlarını eleştiren haberler, yorumlar yapmaları da yasaklanıyor. Gazeteciler ancak polisin verdiği bilgiyi haber yapabilecek, terör zanlılarının ve mağdurlarının fotoğrafları polisin izni olmadan yayınlanamayacak. Gazeteciler eğer bu kurallara uygun davranmazsa üç yıldan az olmamak kaydıyla hapis yatabilecek.

Kenya'da yaşayan yüzde 10 Müslüman, Şebab örgütünün eylemlerinden sorumlu tutularak cezalandırılmak istenmekte. Bu bir bakıma hükümetin terör ile Müslümanlar arasına bir sınır koymak istemediğinin göstergesi. Kenya da Şebab'ın eylemlerinden en fazla etkilenen kesim daima Müslümanlar olmuştur. Şebab üyesi oldukları iddiası ile geçtiğimiz aylarda 350'den fazla genç tutuklanarak hapse atılmış, üç ay polis gözetiminde kaldıktan sonra suçsuz oldukları anlaşılınca serbest bırakılmışlardı. Yine sadece Mmombasa şehrinde 100'den fazla Müslümanın son bir ay içerisinde evine baskınlar düzenlendi, polisin gözetime aldığı bu kişilerin nerede tutuldukları veya akibetleri hakkında hala bilgi alınamamakta. Terörü eleştiren din adamları öldürülmekte, terör yuvası olduğu bahanesi ile camiler kapatılmakta. Müslümanlar hem Şebab'ın hem de daha fazla da ve güvenlik kuvvetlerinin uyguladığı şiddete her zaman maruz kaldılar. Bu yasa ile polise daha fazla yetki vererek güvenlik kuvvetlerinin insanlık dışı uygulamaları, haksız gözaltıları, terör şüphesi ile masum insanları öldürmeleri de yasal hale getirilmekte.

Terörle mücadele adına basına getirilen sınırlandırmalar en otokratik Afrika devletlerinin kanunlarında bile bulunmuyor. Haber verme ve alma özgürlüğü de sınırlandırılarak, bir devlet hegemonyası oluşturulmaya çalışılmakta. Devlet kendisine karşı muhalefet edenleri basına engel koyarak önlemek istememekte ki, bu sağduyulu hiç bir politikacının yapacağı bir durum değil. Burada sorulması gereken bir soru var aslında Kenya hükümeti bu çılgınlığı kimden cesaret alarak yapmakta?

Kenya hükümeti bu yasaları çıkarmakla ülke içinde Müslüman ve Müslüman olmayan şeklinde bir ayrımı yasal hale getirmiştir. Güney Afrika'da 20 yıl öncesinde uygulanan apartheid yönetim şimdi Kenya hükümeti uygulamak istemekte. Ülkedeki sosyal ve toplumsal parçalanmayı artıracak bir uygulama özellikle ülkede yaşayan Somalili Müslümanları ötekileştirmekte potansiyel terörist olarak göstermekte.

Güvelik sadece yasalarla sağlanamaz, hatta bazen yasalar şiddeti daha fazla tırmandırabilir. Bu anti terör yasası da, Şebab'ın eylemlerini önlemekten ziyade; Şebab'a daha fazla katılımın önünü açmakta. Şebab artık Kenya'da yaşayan Müslümanlar için bir cazibe merkezi, bir çıkış yolu olarak görülecek ve destek artacaktır. Oysaki ülkede yaşayan pek çok Müslüman şiddet ile arasına büyük bir mesafe koymuş, terör eylemlerine ilk tepki onlardan gelmişti. Terör eylemlerine karşı çıkan son bir yılda 5 din adamının Şebab tarafından öldürüldüğü iddia edilmiş, fakat geçtiğimiz günlerde bir emniyet görevlisi, ülkenin din adamlarına karşı öldürme eylemlerinin kendinin de içinde bulunduğu bir özel güvenlik timi tarafından gerçekleştirildiğini iddia etmişti. Bir televizyona özel demeç veren bu emniyet görevlisi, Kenya hükümeti için yasal bir birim olmadıklarını kendilerine İsrail ve İngiliz uzmanlar tarafından eğitim verildiğini açıklamıştı.

Ülkede faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları da böyle bir devlet içinde gizli bir örgütün olduğunu ifade ederek, son bir yılda bu gizli örgütün 20'den fazla infaz gerçekleştirdiğini iade etmişlerdi. Bu yasa ile "makul" terör şüphelisi iddiası ile infaza uğrayacakların sayısı artacak, keyfi tutuklamalar daha da yaygınlaşabilecek.

Kenya devleti bir bakıma yeni yasa ile şiddeti meşrulaştırarak potansiyel tehdit olarak gördüğü grupları yok etme adına bir korku devletinin temellerini atmakta. Devletinden hizmet gören vatandaşlar tabiri yerine devletinden baskı, zorbalık, şiddet gören vatandaşlık dönemine geçilmekte. Kenya hükümeti anti terör yasasını çıkarmakla bir travma yaşadığını gösterdi. Bu travmayı atlatmanın yolu, kendileri barış ve huzur için seçen vatandaşlarına ihanet etmekten geçmediğini en kısa zamanda anlaması ile gerçekleşebilir.

İBRAHİM TIĞLI / DÜNYA BÜLTENİ

Haber Ara