Dolar

34,8931

Euro

36,6241

Altın

3.010,73

Bist

10.058,63

Başbakan Davutoğlu taşları yerine koydu

14 Aralık soruşturmasının bir insan hakları davası olduğunu söyleyen Başbakan, taşları yerine koydu: Paralel Yapı, Gülen’in dini anlayışını eleştiren bir grubu devlet aygıtlarını kullanarak bastırmak istedi.

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-12-24 02:56:38

Başbakan Davutoğlu taşları yerine koydu

Akşam'da yer alan habere göre; Başbakan Ahmet Davutoğlu, Paralel Yapı hakkında başlatılan soruşturmayı ‘insan hakları’ meselesi olarak nitelendirdi. Ortada somut deliller ve seri numarası belli silahlar olduğunu belirten Davutoğlu, buna rağmen dünyanın her yerinde Türkiye aleyhtarı bir kampanya başlatıldığına dikkat çekerek, “Kara propaganda kuşatması altındayız, ama arkasındaki unsurları biliyoruz” dedi.

Makedonya’ya giderken gazetelerin Ankara temsilcilerinin sorularını cevaplayan Başbakan Davutoğlu’nun açıklamaları şöyle:

- Son günlerde hükümet aleyhtarı çok yoğun Paralel Yapı propagandası var. Bu konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Biz hükümet olarak Paralel Yapı’yla mücadelemizi sürdüreceğiz. Ama burada problem, Paralel Yapı’nın organize ettiği iddia edilen bir tuzak neticesinde mağdur edilmiş vatandaşlarımızla, Paralel Yapı arasında. Hatta bir dini cemaatle Paralel Yapı arasında. Kimsenin saptırmaması lazım. Bu bir insan hakları davasıdır. Fikir hürriyetleri bağlamında hakları gasp edilen bu topluluk ne yapmış? Fethullah Gülen’in dini anlayışlarına yönelik eleştiri getirmiş. Kendisinden farklı düşünen bir topluluğa tahammül edemeyen bir grup var ve o grup, öbür toplulukla olan problemini devletin aygıtını kullanarak çözmeye çalışıyor. Bu kadar ağır bir suç! Şimdi bu ortaya çıkınca basın özgürlüğünün arkasına saklanıyorlar. Dünyanın her yerinde Türkiye aleyhtarı kampanya başlatıyorlar.

ŞOVA KALKIŞMASAN NE OLURDU

- Delilsiz ve haksız yere insanların tutuklandığını söylüyorlar...
Sanki hükümet bütün dini cemaatlere karşı tavır alıyor gibi bir kampanya yürütüyorlar. Hasbel kader onların istediği bir düzen kurulmuş olsa, farklı her türlü dini düşünceye tavır alacak, hapse atacak, terör yaftası yapıştıracak. Böyle bir yapıya karşı yapılan operasyonun basın hürriyetiyle ne alakası var? Burada son derece somut delil var. Şimdi tabii mahkeme neticesini bekleyeceğiz. Sen hukuka saygılı bir vatandaşın tutumunu sergilemeyeceksin, ifade vermek yerine gazeteye gideceksin, kamuoyunu aldatacak şekilde gazetede direniyoruz diyeceksin. Neye direniyorsun? İşte ifadeyi verdin, tutuksuz yargılanmak üzere serbest kaldın. En başta bunu yapsan da böyle bir şova kalkışmasan ne olurdu? Düğmeye basılmış gibi her yandan harekete geçiliyor. Bu konuda arkadaşlarla toplandık. Kamu diplomasisi anlamında alınacak tedbirleri Bakanlar Kurulu’nda görüştük. Kamuoyumuzun dikkat etmesi gereken şu: İnsan hakları mahrumiyetine yönelik bir soruşturmanın sanki insan haklarına karşıymış gibi yansıtılması...

YARGI GÖREVİNİ YERİNE GETİRİYOR

- Brüksel’de sizin açıklayacağınız bir ifade özgürlüğü paketi olacak mı?
Türkiye’de ifadesi nedeniyle soruşturma altında olan herhangi bir kimse yok. Türkiye’de her gün herkes her türlü yayını yapıyor. Hangisine sınırlama getirilmiş? Kimin sözüne engel olunmuş? Dünyanın her yerinde bunu savunuruz. Ama şu da bilinmeli ki çok geniş bir kara propaganda kuşatması altındayız. Bu faaliyetlerin arkasındaki unsunları biliyoruz, bu olay açık şekilde ortaya çıkardı. Yargı ne yapsaydı? “17 ay usulsüzce hapis yattım” diyen mağdur vatandaşlara “Senin hakkını korumak için bir şey yapamam” mı diyecekti? Yargı bunu takip etmek zorunda. Yapmazsa suç işlemiş olur. Şikâyette bulunmuş vatandaşlar ikinci sınıf değil.

- Tahşiye gibi Ergenekon ve Balyoz davalarında da benzer komplolardan söz edildi. Süreç bunlara da sirayet eder mi?
Buna ben karar veremem. Bu yürüyen bir yargı süreci. Bizi rahatsız eden, hükümetle ilgisi olmayan, bir grup vatandaşın haklarını korumaya dönük bir operasyonun bizim elimizle yapılmış gibi gösterilmesi. Kılıçdaroğlu da olayı saptırarak böyle diyor. Rövanşmış. Neyin rövanşı? 17 ay haksız yere hapis yatmışlar. Bunun hesabı sorulmayacak mı? Kılıçdaroğlu, konudan bihaber veya sorumluluk sahibi olmayan bir kişi gibi konuşuyor.

Çözüm'de pozitif momentum

Davutoğlu, 'kamu düzeninden taviz yok' mesajı verdi, “Önemli olan pozitif momentumun yakalanması. Şu anda bu hava var” dedi.

- Çözüm Süreci’nde heyetlerarası görüşmelere mi geçiliyor?
Hayır, bundan sonra bölgenin bütün siyasi partileri ve STK’larla görüşmelerimiz artarak devam edecek. Çözüm Süreci salt bir tarafla yürüyen bir süreç değil. Orada yürüyen çalışmalar etrafında pozitif bir hava var. Umarız bu hava sürsün. Mesela yöntem konusunda basın üzerinden konuşulmaması ve spekülasyon yapılmaması sürecin önemli bir işaretidir.

- Sanki format değişiyor gibi...
Bizim için süreç tek taraflı, tek boyutlu ve kamu düzenine alternatif değildir. Bundan taviz verilmesi söz konusu değil. Önemli olan pozitif momentumun yakalanması. Şu anda böyle bir momentum var.

- 2015’te silahların bırakılması söz konusu olabilir mi?
Ben tarih ve sürecin alacağı aşamalar konusunda teenniyle davranmaya özen gösterdim. Şimdi de bir tarih vermek istemem. Gönül ister ki buna en kısa zaman ulaşalım. Ama daha önce ne zaman böyle bir atmosfer oluşmuşsa bu atmosferi bozmaya yönelik çabalar yoğunlaştı. Onun için erken beklenti oluşturmak ve beklenti çıtasını yükseltmek yerine bir an önce netice almak ve bu neticeyi günlük hayatta somut bir şekilde göstermek önemli.

- Yerel Yönetimler Özeklik Şartı’ndaki çekincenin kaldırılması ve daha geniş yetki devri gibi adımlar mı göreceğiz?
Avrupa Birliği Özerklik Şartı’nın muhtevasına bakıldığında zaten onlardan önemli bir kısmının yerine getirildiğini görürsünüz. Bizim bu konularda bir rezervimiz yok, oturur her şeyi konuşuruz. Ama, hep vurguladığım gibi bunun ülke birliği bütünlüğü ve üniter devlet ilkesi kapsamında ilerlemesi önemli. Ama buradan hareketle herhangi bir siyasal farklılığı kaşımaya yol açacak bir tavır düşünülemez.

- HDP’liler son dönemde özerklik kavramını çok gündeme getiriyorlar. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Somut ne yapılması gerektiği hususunda ve bir bölgeyi değil Türkiye’nin bütününü düşünerek politika geliştirmek gerekiyor. Son dönemde HDP’den gelen açıklamalar da Türkiye’nin bütününe dönük politika geliştirecekleri işaretleri taşıyor. Bunlar güzel işaretler.

MiZANSENiN BiR PARÇASI

Ekrem Dumanlı ifadesinde “iki makale ve bir haberden sorgulandım” dedi...
Bildiğimiz kadarıyla onlar bu gruba yönelik operasyonla ilgili mizansenin parçası. Bir yerden bunları şöyle tanıtın deniyor, orada bir mizansen var. Bu mizansende fikir hürriyetinin ötesine giden bir durum var.

'Fuat Avni'nin arkasında kim var' araştırılıyor

- Twitter’daki ‘Fuat Avni’ hesabının kime ya da kimlere ait olduğu ve arkasında kimlerin bulunduğuna dair istihbarat çalışmalarından bir sonuç alındı mı?
Basın özgürlüğü ile kara propaganda ayrıdır. Yurtdışında da düğmeye basılmış gibi harekete geçiliyorsa ve işin aslı araştırılmadan yayın yapılıyorsa, bu bazen Hacıbayram Camii’nden çıkarken iki resim koyup IŞİD bağlantısı kurmak olabilir, bazen de işin aslı bilinmeden medya baskını gibi yansıtılabilir. Avrupa’da bu dinleme ve gizli servis meselelerinden kaç gazeteci gözaltında? Hâlâ bazı etkiler üzerinden hukuk sistemini ve siyasi akışı dizayn etme çabası var. Sosyal medyanın bazı olayları yönlendirmek için kullanıldığı da kesin. İşte bunun çarpıcı ve tedirgin edici bir örneği de bahsettiğiniz hesap. Önemli olan o kimlik arkasında kimlerin nasıl bir tezgah içinde oldukları. Muhtemelen bir isim altında elde edilen bazı bilgiler, yapılmak istenen yönlendirmeler anonim bir şekilde yürütülüyor. Ama bu ismin arkasında hangi gerçek şahıslar var, bunların ortaya çıkarılması için çalışmalar sürdürülüyor.

Komisyona hiç müdahalemiz olmadı, olmaz da

- Ankara İl Kongresi’ndeki konuşmanızda “Yolsuzluk yapan kardeşimiz da olsa kolunu koparırız” dediniz. Soruşturma Komisyonu’ndaki 4 bakanla ilgili bir mesaj mı bu?
Bunu sürekli vurguluyorum. Benim bilgim dahilinde ve elimde veriler olduğu zaman kim olursa olsun yolsuzluğa tahammül etmeyiz. Bu benim için geçerli olduğu kadar Cumhurbaşkanımız için de geçerlidir. 17 ve 25 Aralık bir darbe teşebbüsüydü. Bunun için illa şu davaya bu davaya bakmamak, resmin bütününe bakmak gerekiyor. Hatta MİT TIR’ları meselesini 14 Ocak’ı, Dışişleri’nin dinlenmesini de ekleyin. Bu tarihlerin bir akışı var. Bu komisyonun şu ya da bu yönde oluşturacağı kanaat -ki bilmiyorum- daha önce yayın yasağı konusunda da söyledim, hiçbir zaman müdahale etmedik komisyona, “Etmem” de dedim. Bırakalım komisyon çalışmasını sürdürsün. Ne kimseyi peşinen suçlu ilan ederiz ne de peşinen masum. Benim sözlerim komisyon çalışmaları için de geçerli olan bir ifadedir. Ama kongrede zikretmem komisyonla alakalı değildi.kimlerin nasıl bir tezgah içinde oldukları. Muhtemelen bir isim altında elde edilen bazı bilgiler, yapılmak istenen yönlendirmeler anonim bir şekilde yürütülüyor. Ama bu ismin arkasında hangi gerçek şahıslar var, bunların ortaya çıkarılması için çalışmalar sürdürülüyor.
SON VİDEO HABER

Polis memuru, ölümüne neden olduğu gencin ailesinden af diledi

Haber Ara