Dolar

34,8930

Euro

36,6123

Altın

3.007,12

Bist

10.058,63

Yerel Düzeyde AB Çalışmalarına Yönelik Kapasitenin Güçlendirilmesi Eylem Planı

Yerel Düzeyde AB Çalışmalarına Yönelik Kapasitenin Güçlendirilmesi Eylem Planı

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-12-23 11:27:19

Yerel Düzeyde AB Çalışmalarına Yönelik Kapasitenin Güçlendirilmesi Eylem Planı
AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, Türkiye-AB ilişkilerinin karşılıklı saygı çerçevesinde sürdürülmesi gerektiğine vurgu yaparak taraflar arasında 'Ben bir kağıt hazırlıyorum, bunu size gönderiyorum, bunu uygulayın' şeklinde bir ilişkinin söz konusu olamayacağını söyledi.

Bakan Bozkır, "Yerel Düzeyde AB Çalışmalarına Yönelik Kapasitenin Güçlendirilmesi Eylem Planı"na ilişkin düzenlediği basın toplantısında, yerel yönetimlerin özellikle son dönemde demokrasinin gelişmesi, halkla devletin ve kurumların direkt temas kurması için çok önemli bir işlev gördüğüne dikkati çekti.

Ocak 2015'ten başlayarak uygulamaya konacak eylem planı hakkında bilgi veren Bozkır, AB işlerinin yönetimi için kapasite geliştirilmesine yönelik AB Bakanlığı'nın yerel düzeydeki rolünün ve koordinasyon işlevinin yanı sıra yerel düzeyde valilik birimlerini düzenleyen çerçeveyi güçlendirmeyi amaçladıklarını dile getirdi.

Türkiye'nin AB vizyonunun toplumun tüm kesimlerince benimsenmesi ve sahiplenmesinde yerelde yürütülen faaliyetler ve işbirliğine büyük önem verdiklerini ifade eden Bozkır, "Yerelde AB çalışmalarının etkin olarak yürütülmesini sağlayacak bu iki stratejik amaç, 10 hedef, 26 alt hedef ve bunlarla ilişkili 65 faaliyetle desteklenmektedir" diye konuştu.

Valiliklerin, belediyelerin, sanayi ve ticaret odalarının, üniversitelerin ve sivil toplum kuruluşlarının AB sürecinde daha da etkin aktörler haline gelmesi gerektiğine işaret eden Bozkır, "Unutulmamalıdır ki geliştirilen stratejilerin hayata geçirilmesi, bu stratejilerin yaşayan ve gelişen belgeler haline gelmesi ancak milletimizin bu sürece sahip çıkmasıyla mümkün olacaktır" dedi.

Bakan Bozkır, basın toplantısının son bölümünde gazetecilerin sorularını cevapladı.

Bozkır, İstanbul merkezli "paralel yapı" operasyonuyla ilgili AB'den gelen tepkilerle ilişkin bir soru üzerine, AB sürecinin ülkedeki refah seviyesinin artırılmasından, demokrasi, insan hakları ve temel hak ve özgürlüklerin ilerletilmesi, çevre konularından gıda güvenliğine AB fasıllarında yer alan tüm konularda Türkiye'nin ileriye gitmesine yönelik bir hedef olduğunun altını çizdi.

Türkiye ile AB arasındaki ilişkinin 50 yıldan daha uzun bir süredir devam ettiğini hatırlatan Bozkır, ilişkilerin karşılıklı çıkarlara dayandığını, çıkarların olmadığı durumda ilişkiden bahsedilemeyeceğini vurguladı.

"Bugün Türkiye'nin AB'ye ihtiyacı ve AB'nin Türkiye'ye ihtiyacı her zamankinden çok daha ileri noktadadır" diyen Bozkır, şöyle devam etti:

"Türkiye, AB ile ilişkisine önem veriyor ve yaklaşık 8 yıldır kendi gücü ile kendi inisiyatifi ile, fasıllar askıya alındıktan sonra, bütün fasılları Türkiye'de açarak, bunların 28'ini resmen olmasa da Türkiye'de açılışını tamamlayarak, 14'ünün kapanışını tamamlayarak, bu arada 10 yılda 2 bin reform yasasını hayata geçirerek, son üç yıl önemli sıkıntılar yaşadığımız bu ilişkide 167 reform yasasını devreye sokarak aslında niyetini, arzusunu ve bu ilişkinin sürmesine olan inancını belli etmiştir. Ancak AB'den Türkiye'ye bakıldığında sanıyorum son dönemde müzakere etmiş ülkelerle olan ilişkilerinden kaynaklanan bir davranış biçimini gözlemliyoruz. Türkiye ile AB ilişkisi bu şekilde yürüyemez. Türkiye'nin gerçekten bu ilişkilerin yürümesinde yeni modalitelerin (yöntemlerin) saptanmasına ihtiyacı olduğunu belirtiyoruz. Bu nedir? Öncelikle birbirimize saygı duyacağız. 'Ben bir kağıt hazırlıyorum, bunu size gönderiyorum, bunu uygulayın' bu şekilde bir ilişki söz konusu değildir."

Türkiye ile AB arasında amir-memur ya da öğretmen-öğrenci ilişkisi olmadığının altını çizen Bozkır, ilişkinin karşılıklı saygıya dayalı olması ve her iki tarafın da sürecin devamına olan inancını belli eden adımlar atması gerektiğini söyledi. Bakan Bozkır, "Pazar günü meydana gelen olaylarda da bunun kötü bir örneğini gördük. Türkiye'de sabah yargı sürecinin başladığı saatlerden birkaç saat sonra AB'nin çeşitli kişilerinden ve kurumlarından öğle saatlerinde benzer ifadeler içeren ve gerçekten hiçbir şekilde bu olayın ne olduğuna vakıf olmayan bildirilerin yayınlanmasını ben şahsen kabul edemiyorum" ifadesini kullandı.

Açıklamayı yapan kişilerin öncelikle Türkiye'deki ilgili bakan ve kurumlarla görüşmesi gerektiğine dikkati çeken Bozkır şunları kaydetti:

"Ben bu kadar yılımı Avrupa'da, bu görev sırasında olsun, çeşitli vesilelerle olsun Avrupa'da geçirdim. Pazar günü bir insanı sıcak yatağından çıkarıp böyle bir açıklama yapmaya sevk etmek kolay değildir. Hele hele aynı metinleri açıklamalarını da gerçekten doğru bulmuyorum. Bunu görüştüğüm bütün AB yetkililerine geçtiğimiz hafta zarfında ifade ettim.

Genişlemeden Sorumlu Komiser (Johannes) Hahn pazartesi saat 18.00'de beni aradı. Konuştuğumuzda sürecin ne olduğunu anlattığımda, yargı süreci olduğunu ve yürütmenin hiçbir şekilde yargıya müdahalesinin söz konusu olmadığını anlattığımda bir sessizlik hakim oldu ve dedi ki: 'Pazartesi günü üç komiser Türkiye'ye geldikten sonra nasıl böyle bir şey yapabildiniz?' Bende dedim ki: 'Eğer yürütmenin yargı üzerinde en ufak bir etkisi olsaydı bunu Christmas tatilinde yapardık ve hepiniz tatildeyken bu şekilde bir sıkıntıya girmezdiniz. Herhangi bir müdahale imkanımız yok. Bu siz buradayken de olabilirdi. Yargının takdirindedir. Dolayısıyla keşke bütün bunları daha önce konuşabilseydik'. Burada görüştüğüm AB büyükelçilerinin yemeğine gittim, aynı şeyi konuştuk. İngiltere AB Bakanıyla konuştuk. Dün de Sayın Cumhurbaşkanımız AB'nin yeni seçilen Komisyon Başkanı (Jean-Claude) Juncker'le çok önemli bir telefon görüşmesi yaptı. Türkiye'nin AB üyeliğinin stratejik bir hedef olduğunu vurguladı. Öyle anlaşıldı ki Komisyon Başkanı Juncker de tam olarak bilgi sahibi değil."

Türkiye'nin bugünkü ekonomisini ikiye katlayıp, demokrasisindeki adımlarını sonuçlandırdığında, temel hak ve özgürlükleri AB standartlarına çıkardığında, üye olmaması yönünde karar alınırsa bunun Türkiye'nin umurunda olmayacağını söyleyen Bozkır, "Türkiye bugün üye olsa 22 AB ülkesinden daha iyi ekonomik şartlara sahiptir. Maastricht kriterlerini uygulayan belki de tek ülkedir. AB'nin birçok ülkesinden daha iyi demokrasi, temel hak ve özgürlükler seviyesindedir. AB üyesi birçok ülkeden çok daha iyi serbest piyasa ekonomisine sahiptir" diye konuştu. Türkiye'nin AB'ye üye olmak için arzu ve iştiyakla çalıştığını belirten Bozkır, üyelik kararını verecek olanların doğru fotoğraflara bakacağını, doğru fotoğraflara bakıldığı takdirde de AB'nin Türkiye'yi üye yapmama lüksünün olmadığını dile getirdi.

Bakan Bozkır, AB'ye üyelik konusunda belli bir tarih sınırlaması öngörüp öngörmedikleri yönündeki bir soruya, tarih telaffuz etmenin doğru olmadığı yanıtını verdi. Tarihlerin konjonktür içinde kendiliğinden ortaya çıkacağını dile getiren Bozkır, "Bugün böyle bir tarih saptasanız belki olması gerekenden daha ileri bir tarih olur veyahut da olması gerekenden daha erken bir tarih olur. Bir tarihi hedef alarak yürümenin bir anlamı yoktur. Biz kendi sürecimizin ne zaman biteceğine bakıyoruz. 1-2 sene içinde Türkiye bütün fasılları kapatabilmiş bir düzeye gelecektir" ifadelerini kullandı.

Türkiye ile AB ilişkilerinin 1963 tarihli Ankara Anlaşması'yla başladığına işaret eden Bozkır, anlaşmayla taraflar arasında tesis edilen ortalık konseyinin siyasi bir mekanizma olduğunu hatırlattı. Konseyde tarafların birer oyu bulunduğunu ve kararların oy birliği ile alındığına dikkati çeken Bozkır, sistemin eşitliğe dayanan ve kararların birlikte alınacağı temelinde kurulduğunu belirtti.

Türkiye'yi ziyaret eden AB komiserleriyle konuyu konuştuğunu ifade eden Bozkır, şunları söyledi:

"Bizim beklentimiz önce karşılıklı saygı. Bütün belgelerin hazırlanmasında birlikte çalışmak, düşünmek. AB kararlarının alınmasında keza Türkiye'ye yer verilmesi. AB kararlarını alıyor, Türkiye'ye 'uygula' diyor. Bugün AB kararlarına Türkiye'nin katılımı yüzde 28 düzeyine düşmüştür çünkü bu kararlar alınırken Türkiye bunların içinde yer almamaktadır. Rusya'ya eğer ekonomik yaptırım uygulanması kararı alınıyorsa bunun Türkiye'nin olduğu ortamlarda alınması mecburiyeti vardır. Belki bu kararlar alınırken Türkiye orada olsa bu kararın yanlış olduğunu izah etme imkanımız olur. Belki başka yöntemler ortaya çıkabilir ama 'Ben karar verdim, Rusya'ya yaptırım uygulayacağım. Ey Türkiye! Sen de bunu uygula'. Böyle bir ilişki Türkiye için kabul edilebilir değildir."

SON VİDEO HABER

Polis memuru, ölümüne neden olduğu gencin ailesinden af diledi

Haber Ara