Güneş, AA muhabirine, 100. yılını geride bırakan Türk sinemasında, film, seyirci, eleştirmen ve festival ilişkisini değerlendirdi.
Bu sene çekilen film sayısının 100'ü aştığına işaret eden Güneş, film sayısı artmasına rağmen "kaliteli" film sayısında yükselme olmadığını, seyircinin de kaliteli yapımlara ilgi göstermediğini belirtti.
Güneş, "Bu açıdan seyircinin bu yapısını çok tehlikeli buluyorum" ifadesini kullanarak, "Bunu da televizyonlara bağlıyorum. Televizyonlar çok kötü bir seyirci yetiştiriyor, kirli bir sinema dili oluşturuyor ve o dilde, o kurguda film yapılmadığı zaman beğenmiyor" dedi.
-"Kültürde travma yaşıyoruz"
Seyircinin evinde her istediği zaman hiçbir ücret ödemeden film izleyebildiğine değinen Güneş, bu sayede filme doyan seyircinin sanat eserini tüketme ihtiyacını giderdiğini söyledi.
Güneş, hayatın koşuşturmacası içinde seyircinin de kolayına gelen, popüler filmleri tercih ettiğini de belirterek, artık farklı film araştıran, yeni bir film keşfetmeyi amaçlayan seyirci profilinin kaybolduğunu dile getirdi.
Televizyonlardaki dizi furyasını plazalaşmaya benzeten Güneş, "İnşaat alanında ne yaşanıyorsa sinema, edebiyat gibi alanlarda da aynı travmayı yaşıyoruz. İnsanlar kültürü değil, pop kültürü tüketiyor" değerlendirmesinde bulundu.
Yönetmen Güneş, bu anlayışın yaygınlaşmaya başladığı 1990'lardan itibaren bir neslin televizyonla eğitildiğini ve dizilerle "kirli bir estetik" aşılandığını ifade etti.
Televizyonda her gün onlarca dizi yer aldığını, filmlerin ise ancak gece yarısından sonra gösterildiğine de dikkati çeken Güneş, filmlerin "prime time"a konulmamasında RTÜK'ün reklam politikasının da sorumlu olduğunu savundu.
-"Festivaller kendilerine çekidüzen vermeli"
İsmail Güneş, popüler kültüre hitap etmeyen sinema filmlerine ilginin azalmasında festivallerle eleştirmenlerin de rolü olduğunu belirtti.
"Eskiden Altın Portakal'da ödül alan bir filmin seyircisi yükselirdi artık orada ödül alan film vizyonda seyirci bulamıyor" diyen Güneş, şöyle devam etti:
"Festivallerin de kendilerine çekidüzen vermesi lazım. Şu an Türkiye'de de dünyada da böyle bir tutum var. Seyirciyle örtüşmeyen, seyirciyle yan yana durmayan filmlere ödül veriliyor. Seyirci de 'Bu ödül aldı kesin sıkıcıdır' diye izlemiyor. Sanatçılar seyirciyle birlikte yürümeli. Bunun yanı sıra sinema yazarları da filmleri acımasızca ve seyirciyi düşünmeden eleştiriyor. Eleştirmen seyirciye yardımcı olmalı, filmi izleyiciye açmaya çalışmalı. Günümüzde bir filmin bütçesi en az 500 bin-1 milyon lira civarında. Eleştirmenler 'olmamış' dediğinde bir anda bu para ve bu kadar emek çöpe gidiyor. Biraz insaflı olmak lazım. Seyirci de onlara bakıp izlemiyor, 'kötü film' diyor hiç görmeden. Bu çok yanlış ve tehlikeli bir süreç."